Cumhuriyet gazetesi önce “AKP’nin Libya için acelesi var” manşeti attı. Sonra da “Askeri çöle göndermeyin” diye seslendi. Dün de bir yazarı “Libya’yla sınırımız yok. Taraf olmamızı gerektiren bir durum yok” diye yazdı.

CHP yöneticileri de bu yönde açıklamalar yapıyor.

En başa yazılması gereken gerçek şudur:

Libya’yla 27 Kasım’da sınır anlaşması yaptık. Sınırımız var. Şimdi Mavi Vatan’daki haklarımızı korumaya çalışıyoruz. Peki bunu nasıl yapacağız?

İki yolu var: Silahlı kararlılık ve cesur diplomatik adımlar.

Silahlı kararlılığı diplomatik girişimlerle beslemeliyiz. Diplomatik hamlelerle güçlenmeyen silahlı girişim hezimet yaşar.

İttifaklar inşa etmek için de tehdidin kaynağını doğru saptamak gerekir.

Dikkat ediniz: Tehdidi belirleyemeyenler çözümü de üretemiyor.

ABD, İsrail, Yunanistan ve Rum yönetimi Türkiye’yi Antalya körfezine sıkıştırmaya çalışıyor. Bu yüzden, adımları “AKP’nin acelesi” olarak yorumlamak doğru değil. Türkiye’nin acelesi var ve hatta diplomaside daha hızlı olmalıyız. Çok zaman kaybettik.

Doğu Akdeniz’de şu anda 10 ülkenin savaş gemileri birbirine bakıyor. Doğu Akdeniz’e kıyısı bile olmayan ABD, Fransa, Belçika ve hatta Kanada’nın savaş gemilerinin Doğu Akdeniz’de ne işi var diye sormayanlar şu anda “Libya’da ne işimiz var” diye soruyor.

Türkiye; Mısır, Suriye, Libya ve Lübnan’ı kıyıdaş ülkeler olarak ortak irade göstermeye zorlamalıdır. Bu süreci Rusya ile planlayabiliriz.

Sonuç olarak; Türkiye’nin acelesi var, mücadele çölde değil denizde ve Mavi Vatan’da sınırlarımızı korumayı konuşuyoruz.


Aydınlık