Kahramanmaraş'ta yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem felaketinin ardından tüm Türkiye bir olup yaraları sarmaya odaklandı. Birçok yerde konteyner kent kurulurken dileyen depremzedeler ücretsiz seferlerle Türkiye'nin birçok yerine götürüldü. 

Diğer yandan deprem bölgesinde çadırların yetersiz olduğu ve çadırların verilmediğine dair sosyal medya paylaşımları yapıldı. Cem Sahir İslam sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda çadır sayısı yetersiz ya da çadır verilmiyor probleminin arkasındaki gerçeği açıkladı. 

İslam sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: 

ÇADIR tartışması konusunda ana eksen şu:

EN GEÇİCİ OLMASI GEREKEN OPSİYON ÇADIR 

1. Devlet, barınma ihtiyacının giderilmesine dair bir çok seçenek sundu. Çadır bunun, en az tercih edilmesi gereken en geçici olması gereken opsiyon.

Diğerleri; bölge dışına tahliye ve orada ya devlet tesislerinde vb ya da kira yardımıyla barınma. Bunun için ücretsiz tahliye dahil tüm imkanlar var. Bir de tabi Konteynerkent, geçici deprem konutları vb. var

ÇADIRKENT KURULUMLARI YAPILIYOR 

2.Çadır ile ilgili çözüm ise Çadırkent şeklinde. Yani mutfağı bir, diğer sosyal donatıları ortak, güvenlik ve depreme karşı emniyetin sağlandığı, kaynak verimli alanlar. Yani”ben çadırımı alayım ve dilediğim yere kurayım” demek, talep edene makul gelse de doğru bir fikir değil.

VATANDAŞLAR ÇADIRLARI KENDİ İSTEDİKLERİ YERE KURULMASINI TALEP EDİYOR 

3. “Çadır yok” şikayeti işte bu noktada gelmeye başlıyor. Şikayet eden vatandaşların çoğu, çadırı kendi enkaz veya hasarlı, hatta bazen hasarsız evinin yanına istiyor. Yine kendi açısından makul sebeplerle. 

Devletin kurumları ise gel seni Çadırkent e koyalım diyor; vatandaş ona itiraz ediyor. Ve diğer seçenekleri de kabul etmeyince ortaya çadır meselesi çıkıyor, yetersizlik gibi gözüken şey de tebarüz ediyor.

Bütün şikayetler böyledir demiyorum. Ama kahir ekseriyeti bu. Bugün “kendi paramızla çadır alıp kurduk” diyen sitemkar bir tweette, fotoğrafın kendi bahçesi olduğunu görünce, bu şahitlik ve tecrübelerimi yazma gereği hissettim.

Yani aslî sıkıntı, barınmaya bulunacak çözümün yokluğu değil; depremzede bir aile “bana bir çare bul” dediğinde o çare bulunuyor.