Daha bir hafta olmadı!
Siz, "İzindeyiz! Takipçiniz! Sen ölmedin, yaşıyorsun! Sarı saçlım, mavi gözlüm! Yolun yolumuzdur! Cumhuriyeti yaşatacağız! Sonsuza kadar!" şaval, kaval diyerekten 10 Kasım günü O'nu nasıl sevdiğinizi, O'na nasıl inandığınızı, O'nun ayak izlerini bile sektirmeden nasıl takip ettiğinizi binbir türlü yazıyla, fotoyla, alıntıyla, özlü sözle döşenmediniz mi ortalığa?
Şimdi, bir hafta sonra yine siz;
Cumhuriyet düşmanı olan emperyalist uşağı feodal işbirlikçilerin heykellerini dikenlerle birlikte, emperyalizmin "barışaçılım" şarkılarıyla yutturamadığını, hendeklere gömülen Pkk'yı, Fetö'yü temize çıkartacak, diriltecek yeni bir "açılım" istikametinde "helâlleşme özür dileme" dümeniyle yeniden piyasaya sürmeye kalkışıyorsunuz, öyle mi?
Peki o kalpaklı fotolar, göz yaşlarınız, inançlı sözleriniz, şarkılı türkülü anmalar, kol dövmeleri, imzalı fincanlar, tumturaklı sözleriniz filân feşmekân.. Ne oldu? Palavra mıydı, kandırmaca mıydı bunların hepsi!
Unutulmasın;
Atatürk, Cumhuriyet'le boy ölçüşmeye kalkan, onu tanımayan ve İngilizlerden mektupla kalkışma için yardım isteyen Şeyh Sait'i, Seyit Rıza'yı; yani Cumhuriyet'i yıkma çabasındaki işbirlikçi ortaçağ gericiliğini, yani helâlleşmeyi planladığınız bu kuvvetlerin tarihteki elebaşlarını ipe çekmişti. Mustafa Kemâl Atatürk budur, Cumhuriyet budur!
Kimlerin plânlarında, kimlerle birlikte, hangi hamama girdiğinizi dikkatle düşünmekte fayda var. "Bu topraklarda Mustafa Kemâl'ler yenilmez!" ve söz konusu hamam.. çok terletir adamı.
Nejat Koper