Cumhurbaşkanı Erdoğan törende bir konuşma gerçekleştirdi.
''KUR SPEKÜLASYONUNU BİR SAATTE ATIVERDİK''
Kurun serbest piyasa ekonomisiyle uyumlu olmayan dengesiz dalgalanışının 84 milyonun her birinin hayatını olumsuz yönde etkilediğini belirten Erdoğan, "Bizim meselemiz döviz kurunun şu veya bu rakamı değildir. Kurun seviyesini şartlar, ihtiyaçlar, imkanlar belirler. Unutmayın, atalarımızın güzel bir lafı var: 'Dere yatağında akar.' Bay Kemal bunları bilmez. Ben ekonomistim, benim işim bu. Kırk yıl siyasette bu türlerle uğraştık." dedi.
Türkiye'nin gerçekleriyle, ekonominin işleyişiyle, milletin menfaatleriyle ilgisi bulunmayan spekülatif bir dalgayla Türkiye'nin boğulmaya çalışıldığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kur spekülasyonu denilen bir olayla karşı karşıya kaldık ve bunu ne yaptık, bir saatte atıverdik. İnsanları paniğe sürükleyerek bu dalgayı sürekli büyütmek için ortada dolaşan siyasetçi kılıklı muhterisleri, akademisyen ve gazeteci kılıklı tetikçileri ibretle seyrettik. Akla, mantığa, izana, vicdana, ahlaka sığmayan ne senaryoların ortada dolaştırıldığını, ne sinsi hesapların yapıldığını, ne karanlık hayallerin kurulduğunu hep birlikte gördük mü? Hep birlikte bunu yaşadık mı?
Ülkesinin ve milletinin felaketi pahasına iktidar peşinde olanların sureti haktan görünerek nasıl keyifle seslerini yükselttiklerine şahitlik ettik. Bu süreç boyunca biz hep çalıştık, hazırlık yaptık, tedbir geliştirdik ve iş zıvanadan çıkınca yeni paketimizi kamuoyuyla paylaştık. Halbuki ortada bu sert iniş çıkışları gerektirecek hiçbir şey yoktu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tarihinin en yüksek üretimine, istihdamına, ihracatına ulaştığını kaydederek, "Küresel finans krizine rağmen uluslararası yatırımcılar, son dönemin en yoğun ilgisiyle ülkemize akın ediyordu. Kendi sanayicilerimiz sürekli kapasite büyütüyor, yeni fabrikalar inşa ediyor, yeni eleman arıyorlardı. Lojistik sektörümüz tarihimizin en canlı ve en karlı dönemini yaşıyordu. Turizmde öngörülerin ötesinde turist sayısını ve gelir rakamını yakaladığımız bir sezon geçiriyorduk. Hizmetler sektörü, salgından sonraki en hareketli dönemin tadını çıkartıyordu. Buna rağmen dışarıdan ve içeriden birileri dedikoduyla, yalanla, iftirayla ülkemizi içinde olduğu gelişme ikliminden çıkartıp kriz iklimine sokmak için ısrarla, canla, başla çalıştı." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, tek dertlerinin, ülkeyi yatırımla, istihdamla, üretimle, ihracatla ve cari fazlayla büyütmeye devam edip bir an önce hedeflerine ulaşmak olduğunu belirterek, "Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirme hedefimize hiç olmadığımız kadar yakınız. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle 2023'e kalmadan bu işi bitirmiş olacağız. Bizi en iyi yıllık 10 milyar doların üstünde ihracatı olan, aylık 1 milyar dolar ihracat sınırına dayanan, orta ve yüksek teknolojili ürünlerin üretimine giderek, daha çok yoğunlaşan Gaziantep anlar. Gaziantep'in her mücadelemizde olduğu gibi bu süreçte de en güçlü şekilde yanımızda olacağından şüphem yok." diye konuştu.
''SEÇİM HAZİRAN 2023'TE YAPILACAK''
Eski Türkiye güzellemeleriyle Türkiye'nin 20 yıllık kazanımlarını yok etmeyi hedefleyenlerin "Hemen seçim" çağrılarıyla ortaya döküldüğünü söyleyen Erdoğan, "Bay Kemal, Meral Hanım, boşuna uğraşmayın, seçim Haziran 2023'te yapılacak. Öne gelmesi diye bir şey söz konusu değil." açıklamasında bulundu.
Türkiye'nin hukuk devleti olarak gereğini yerine getirdiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
Bu süreçte ülkemizin yaşadığı sıkıntılar karşısında 'Faizleri artırın, bundan başka çözüm yok.' diyenler, bu Bay Kemal ne diyordu? 'Faizi sıfırlayın.', biz de her türlü desteği verelim. Bay Kemal, sen bu aklı kendine sakla. Dün öyle dedin, bu defa kalktın, farklı konuşmaya başladın. Çünkü hiçbirinin de ülkenin ve milletin meselelerini çözmek gibi bir derdi yok.
Yaşananlar aslında bunların ne kadar sığ, ne kadar boş, ne kadar kifayetsiz, ne kadar hazırlıksız olduklarını bir kez daha ortaya çıkardı. Bunlara değil ülke yönetimini vermek, önlerine üç keçi emanet katıp Islahiye veya Nurdağı yaylalarına salsanız akşama hepsini de kaybetmiş olarak geri dönerler. Allah göstermesin, bu kifayetsiz muhterislere ne ekonomi, ne dış politika, ne güvenlik, ne de ülkenin başka direksiyonu teslim edilir.
Bunlar daha yönettikleri belediyelerde yolları yapmayı, çöpleri toplamayı, otobüsleri doğru dürüst çalıştırmayı bile beceremiyorlar. Ülke bunların eline kalsa güvenliği terör örgütlerine, ekonomiyi IMF'ye, dış politikayı mandacılara, sosyal politikacıları tacizcilere, istihdamı tecavüzcülere bırakıp aralarındaki kavgadan fırsat bulurlarsa kendileri de çilingir sofralarında keyif çatarlar.