ABD için Amerika kıtası babasının evidir.

ABD derken, kovboyları ve yağmacı tacirleri kastediyorum.

Kovboylar için Kuzey Amerika temizlenmiş yerdir.

20 milyon yerliyi soykırıma uğrattılar.

Güney Amerika da arka bahçedir.

Oradaki yerliler de “temizlenmeyi” bekler.

Venezuela’da beceremediklerini, şimdilik Evo Morales’in Bolivyası’nda yapmışa benziyorlar.

Yerli kökenli Sosyalist Evo Morales, 13 yıldır iktidarda.

Dördüncü başkanlık seçimini kazandı ve Amerikancı faşist bir askeri darbeyle devrilmek istendi.

ABD’nin uşağı darbecilerin gerekçesi hile yapılmasıydı.

Seçimi yüzde 47 oyla ve en yakın rakibine yüzde 10 farkla kazanan Morales, ordu ve sokak milislerinin karşısında istifasını açıkladı ve seçimlerin yenilenmesini istedi.

MORALES’İN SUÇLARI VE LİTYUM

Morales’in suçu ülkesinin kaynaklarını millileştirmek ve yoksul halkın durumunu iyileştirmekti.

İsrail’e karşı Filistin’i desteklemesi de cabasıydı tabi.

Bolivya’da yoksul ve yerli halkın yararına birçok sosyal reforma imza atan Morales’in iktidarı sırasında yoksulluk yarı yarıya düştü; eğitim ve sağlık sektörü güçlendirildi.

Lityum kaynakları sayesinde ülkenin ekonomisi de büyüdü.

Venezuela gibi Bolivya da zengin yer altı kaynaklarına sahip.

Venezuela’nın petrol, doğalgaz,altın ve koltanı var.

Koltan özellikle yeni teknolojilerde çok aranan bir maden.

Tüm cep telefonu, tablet, leptop ve elektrikli araçlarda pil olarak kullanılan Lityum da yeni çağın petrolü artık.

Mesela Afganistan, lityumun Suudi Arabistan’ı olarak lanse ediliyor ve ABD’nin bir türlü buradan çıkamaması da buna bağlanıyor. (https://www.aydinlik.com.tr/abdninafganistantutkusuhuseyinvodinalikoseyazilariagustos2017)

Keza Çin de, Afganistan’a bu yüzden ilgi gösteriyor. Büyük yatırımlar yapıyor.

Altın, gümüş ve petrolü de bulunan Bolivya ise lityum bakımından Afganistan’dan bile zengin.

Elektrikli bataryaların temel hammadesi olan dünya lityum rezervlerinin yüzde 60’tan çoğunun Bolivya’da olduğu tespit ediliyor.

İşte Evo’nun en büyük suçu, bu rezervleri ABD’ye peşkeş çekmemesiydi. Tıpkı büyük devrimci Bolivarist Chavez ve Küba devriminin efsanevi lideri Fidel Kastro gibi Evo Morales de, tecavüzcü kovboya direndi.

Latin Amerika’daki devrimin meşalesini taşıyanlardandı.

Bolivya 2006’da Venezuela ve Küba’nın başını çektiği ve üye ülkeler arasında tercihli ticaret hakkı ALBA (Bizim Amerika Halkları için Bolivarcı İttifak) oluşumuna katıldı.

KOVBOY KIZILDERİLİLERE KARŞI

ABD, Venezuela’da başlattığı abluka ve darbe sürecinde bir türlü başarılı olamadı.

Darbeyle indiremediği Hugo Chavez’i muhtemelen zehirleyerek öldürdü ama yine de Venezuela’yı yolundan döndüremedi.

Bu esnada Brezilya’daki solcu Lula rejimini yine bir Amerikancı devlet darbesiyle indirdi. Lula Da Silva uyduruk bir yolsuzluk suçundan hapse atıldı. Yerine gelen Dilma Roussef de benzer bir tertiple indirildi.

İktidara Amerikancı faşist Bolsonaro getirildi.

Ancak son dönemeçte Lula, hapisten çıktı ve siyasete geri döneceğinin sinyalini verdi.

Arjantin’de de benzer bir hikaye yaşandı.

ABD’ye kafa tutan Peronist Christina Kirchner de yolsuzluk suçlamasıyla indirilmişti. Şimdi onun yerine gelen Macri seçimi kaybetti, Peroncu aday ve Kirchner’in eski kabine şefi Alberto Fernandez kazandı.

Şili’de de Amerikancı neoliberal Pinera hükümeti, halk ayaklanmasıyla devrilmek üzere.

Yani Morales’e darbe tam da Latin Amerika’da devrimci geri dönüşün sinyallerinin geldiği noktada yapıldı.

Bu darbenin bir özelliği de tamamıyla kozmetikten yoksun, eski model kaba saba Pinoşe tipi CIA darbesi olmasıydı. Sağcı Amerikancı faşist politikacı Camacho’ya, School of Americas çıkışlı CIA (Latin Amerikan Fetösü) maşası askerler eşlik etti.

Morales’in evi basıldı, polisçe tutuklanmak istendi.

Bolivya polisi, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve yardımcısını tutukladı. Oysa seçimler gayet adil ve disiplin içinde yapılmıştı.

Yani kovboy mu desek, artık tarzan mı bilemem ama, ABD epey zor durumda.

Uçsuz bucaksız bir dolar/borç borç krizi içinde debelenip, Trump gibi çılgın bir Jacksoncu Başkanı sırtından atmakla meşgul Amerikan derin Devleti, bir yandan Batı Asya’da, bir yandan Hint Pasifik ve Doğu Asya’da vekillerle iş çevirirken, arka bahçesinden yine golleri yemeye başladı ve holigan çakallarını zincirinden saldı.

Morales bunu iyi biliyor olmalı.

Fazla kan dökülmesin diye taktik bir çekilme yaptı ama mesajında kavganın bitmediğini de söyledi.

Morales, “Bolivya halkının bilmesini isterim ki kaçmak için bir sebebim yok. Eğer bir şey çaldıysam, ispatlasınlar. Eğer çalışmadığımızı söylüyorlarsa, ekonomik gelişme sayesinde yaptığımız binlerce esere baksınlar. Vatanını seven mütevazılar ve fakirler bu mücadeleye devam edecek. Geri döneceğim” dedi.

Yardımcısı Linera da istifa etti ve “Biz hidrokarbürü, doğal zenginlikleri millileştiren bir hükümetiz. Biz Bolivyalıların yüzde 30’unu yani 3 milyon Bolivyalıyı fakirlikten çıkarıp, orta gelir grubuna yükselttik. 200 bin Bolivyalıya ev yaptık. Hiçbir zaman maaş ödemek için yabancıların önünde eğilmedik ve kıtada en hızlı büyüyen ülke olduk” diye konuştu.

LATİN AMERİKA’NIN KESİK DAMARLARI

Eduardo Galeano’nun ünlü kitabında anlattığı gibi, Güney Amerika’nın tarihi, upuzun bir sömürü, soykırım ve yağmanın tarihidir.

Yukarısındaki istilacı zorba ve Avrupalı “fatihlerin” açtıkları yaraları hâlâ kanamaktadır.

Malesef yardımına yine kendisinden başka koşacak da yoktur.

Mesela, Venezuela’ya nispeten güçlü destek veren Rusya, bu kez sadece kınamakla yetindi.

Russia Today ise Morales’e sunuculuk teklifi yapacak kadar işi sulandırdı.

Çin’den henüz ses gelmedi.

Yine ne varsa Latin Amerika’da vardı.

Venezuela Devlet Başkanı Maduro, dünyanın sosyal ve politik hareketlerini, ırkçılık mağduru olan Bolivyalı yerli halkların hayatının korunması için seferberliğe çağırdı.

Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz  Canel Bermudez, Bolivya demokrasisine karşı uygulanan bu şiddetli ve korkakça sağ darbeyi kınadıklarını söyleyerek, “kardeşimiz Evo Morales’in yanındayız” dedi.

Arjantin’de Aralık ayında devlet başkanlığı görevini üstlenecek Alberto Fernandez, “Bolivya’da sivillerin şiddet eylemleri, polisin ihmalkarlığı ve ordunun tepkisizliğinin bir ürünü olarak darbe yapıldı. Bu, yeni devlet başkanlığı seçimleri çağrısı yapmış Devlet Başkanı Evo Morales’e karşı yapılmış bir darbe suçudur.” ifadesini kullandı.

Meksika Dışişleri Bakanı Marcelo Ebrard, ülkesinin demokrasiye olan saygısının devam edeceğini belirterek, “Bolivya’da geçen yüzyılda Latin Amerika’da yaşanana benzer, devam eden bir askeri operasyon var, biz bunu reddediyoruz. Darbeye hayır.” ifadesini kullandı.

Amerika, Güney Amerika ve Karaipler’de 1954’ten beri tam 20 darbe veya darbe girişimi tezgahladı.

Sırasıyla: Guatemala, Kosta Rika, Ekvador, Brezilya, Peru, Dominik Cumhuriyeti, Küba, Şili, Arjantin, Jamaika, Grenada, Surinam, Nikaragua, El Salvador, Honduras, Panama, Haiti, Venezuela, Paraguay ve son olarak da Bolivya.

Görüyor musunuz?

Kovboy için “demokrasi”, sadece altın, petrol veya lityumu ele geçirmek için bahane.

Eyy, dünyanın tüm “yerlileri”, zorba ve hain kovboya karşı birleşin.

Ha, bir de 13 Kasım’da Beyaz Saray’a filan gitmeyin.

Direnişinizden asla taviz vermeyin.

Verdiğiniz anda bitersiniz.

Deliğe süpürülürsünüz.