MEHMET ÖZMEN / ANKARA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, 2023 hedeflerine ulaşmak için mücadelesini sürdürüyor. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı ve TÜRKDEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı ise, “2023’e giderken ülkenin geleceği ve bekasına” yönelik birçok başlıkta nelerin yapılması gerektiğini değerlendirdi.
“FETÖMETRE ile FETÖ temizliği yapılmalı!”
Türkiye’nin geleceğine yönelik FETÖ’nün büyük bir tehdit olduğuna ısrarla vurgu yapan Cihat Yaycı Paşa, “FETÖ: Bu konuda yapılması gereken; toplumda sosyal travma yaratmadan devlet aygıtını temizlemektir. Bunu yapmak için de; örgütün bizzat ‘Mahrem Hizmetler’ olarak adlandırdığı; Silahlı Kuvvetler, Yargı, Emniyet, Mülkiye ve İstihbarat birimlerine odaklanarak bu birimleri müsamahaya yer bırakmayacak şekilde temizlemek gerekmektedir. Bu süreç halk arasında FETÖMETRE olarak adlandırılan algoritmanın uygulanmasıyla gerçekleşecek, şüphe bırakmayacak şekilde birimler örgütten temizlenecektir. Devlet aygıtının en kritik uzantıları olan bu organların temizlenmesi bir çamaşır makinesi misali çalışarak ülkenin geri kalanını da zamanla temizleyecektir.” şeklinde konuştu.
“KHK’lıların işe geri alımı söz konusu olmamalıdır”
Özellikle CHP’nin sürekli gündemde tutmaya çalıştığı “KHK’lılar” konusuna da değinen Cihat Yaycı, şunları söyledi:
“KHK’lıların işe geri alımı söz konusu olmamalıdır. KHK’lı terimi bizzat FETÖ’cüler tarafından mağduriyet oluşturmak amacıyla çıkartılmış bir sözcüktür. Dünyanın her ülkesinde devlet kendi bünyesinde çalışacak kişileri seçme özgürlüğüne sahiptir. Zira bu kişilerin riskten uzak bir sicil sahibi olmaları esastır. KHK’lılar olarak adlandırılan bu grup zaten halihazırda sırasıyla ortaokul, lise, üniversite ve en son KPSS sınavlarını çalarak hakkı olmayan şekilde hakkaniyete ve hukuka aykırı şekilde bu pozisyonları edinmiş, liyakatten uzak kişilerdir. Bu kişilerin devlete alınmaması devlet için tehlikeli olduğu kadar, liyakat anlamında bozulmuş olan hakkaniyeti tekrar kazandırmak açısından da önemlidir. Kaldı ki, bu kişilerin özel sektörde çalışmalarının ya da kendi öz sermayeleri ile iş yapmalarının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.”
“Örgütün hedefi uluslararası kamuoyuna duyurulmalı”
“FETÖ şu an 3K Kargaşa, Karmaşa, Kaos yaratarak Türkiye’yi dünyaya bu şekilde lanse ederek ‘Serseri Devlet’ ilan edilmesini amaçlamaktadır.” diyen Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Serseri Devlet kavramı arkasından ülkeye müdahaleye varacak kadar risk ve yükümlülük barındırmaktadır. PKK’nın hedefi Türkiye’ye toplumsal ve ekonomik anlamda zarar vermek olduğu kadar aynı zamanda istikrarsızlık sağlayarak Sevr Anlaşması’nda hedeflendiği şekilde bölünmeyi tetiklemektir. PKK örgüt elebaşları geçmişte silahlı mücadelede başarısız oldukları takdirde şehirlere ineceklerini ve şehirlerde istikrarsızlık ve güvensizlik yaratacaklarını vurgulamışlardır. Bunu da bu yıl gerçekleştirdikleri ve üstlendikleri yangın çıkarma eylemlerinde göstermişlerdir. Ülkemizin doğal güzelliklerini, turizmin kalbi olan bölgelerimizi hedef alarak, eylemlerinde taşeron olarak çocukları kullanarak ülkemizin ciğerlerini yakmışlardır. Bu konuda yapılması gereken; örgütün hedefinde Kürt Türk ayırt etmeksizin kaos ve istikrarsızlık olduğu gerçeğinin halkımıza ve uluslararası kamuoyuna duyurulmasıdır.”
Cihat Yaycı Paşa PKK/PYD ve Amerika ilişkisine dikkat çekti!
Amerika’nın PKK/PYD’ye verdiği desteğe atıfta bulunan Cihat Yaycı Paşa, şunları söyledi:
“Kamuoyu konuyu hala bir Kürt halkının hak arama mücadelesi sandığı için Hillary Clinton’ın da başında bulunduğu vakıf PYD kadınlarını konu alan bir belgesel çekecek olması garip karşılanmamaktadır. Halbuki, PKK insan öldürmeyi aktif stratejisinin en önemli unsuru olarak gören, kadın ve çocuk istismarının son derece yaygın olduğu bir örgüttür. Yapılması gereken şey, bu gerçekleri ortaya çıkartarak destek verenlere, esasında nasıl bir oluşuma destek verdiklerini göstermektir.”
“Libya ile olan ilişkilerimiz sadece askeri boyutlarda sınırlanmamalıdır”
Libya başlığına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan TÜRKDEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Türkiye ile Libya’nın dostluk, kardeşlik bağları çok eskiye dayanmaktadır. Gerek toplumsal gerekse de ekonomik olarak yıllardır çok yakın ilişkileri olan Türkiye ve Libya, 2019 yılında imzalanan Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması ile bu bağları pekişmiş, Doğu Akdeniz’de dengeleri yeniden kurmuştur. Artık yapılması gereken var olan kazancımızı korumaktır. Libya ile olan ilişkilerimiz sadece askeri boyutlarda sınırlanmamalıdır. LibyaTürkiye Anlaşması temel alınarak oluşturulan diplomasi kanalı geniş bir spekturuma yayılmalıdır. Libya’daki enerji tedarikinin sağlanması, ülkenin imarı, petrol çalışmaları ve eğitim alanında kurulacak işbirlikleri ve girişimleri her iki ülkeye de menfaat sağlayacak kazanımlar doğuracaktır. Libya, Türkiye’nin denizden komşusu olduğu gibi Afrika için de giriş kapısıdır. Libya hinterlandı geniş ve jeoekonomik konumu değerli bir ülkedir. Bu bağlamda Libya ile kurulan ilişkiler boyutlandırılmalı ve derinleştirilmelidir.” şeklinde konuştu.
“2023 hedeflerinde ülkenin bekası için yapılması gereken Mavi Vatan’ı korumak, ona sahip çıkmak ve Mavi diplomasiyi geliştirmektir.”
“Mavi Vatan Denizlerdeki Misaki Millimizdir.” ifadesine vurgu yapan Cihat Yaycı, şöyle konuştu:
“Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin 572 yıl enerjisini karşılayacak enerji bulunmaktadır. Karadeniz’de son zamanlarda tespit edilen rezervler de göz önünde bulundurulduğunda gelecekte enerji ihtiyacımızın büyük kısmının denizlerden çıkacağı aşikardır. Ülkemizin denizden komşu olduğu Mısır, İsrail, Filistin gibi ülkelerle Libya ile yaptığımız deniz yetki alanları anlaşmasına riayet edilecek şekilde anlaşma yapılması ve deniz sınırımızın çizilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki sismik ve sondaj faaliyetlerinin devamlılığının sağlanması ve buradaki çıkarlarımızın korunmaya devam etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda 2023 hedeflerinde ülkenin bekası için yapılması gereken Mavi Vatan’ı korumak, ona sahip çıkmak ve Mavi diplomasiyi geliştirmektir. Türkiye’nin enerji bağımlılığından kurtulması ve ekonomik olarak tam bağımsızlığa ermesi için Mavi Vatan’a sarılması elzemdir. Buradaki doğalgaz, hidrokarbon ve petrol yatakları ülkemizin ekonomik istikbalini garanti altına alacak boyutlardadır. Bu nedenle Mavi Vatan çizgisinin benimsenmesi ülkenin ekonomik istikbali içinde değer arz etmektedir. Diğer yandan, ülkemizin enerji nakil ve küresel ticarete olan entegrasyonu Mavi Vatan prensipleriyle birebir örtüşmektedir.”
Türkmenler ve Türkiye’nin 2023 hedefi!
Türkiye bu alandaki etkinliğini arttırdıkça küresel ticaretten ve tedarik ağından daha fazla faydalanacak hatta lider ülke konumuna yükseleceğini belirten Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mavi Vatan, Türkiye’nin küresel liderlik kapısındaki anahtarıdır. Suriye Türkiye’nin bölgede yer alan PKK IŞİD gibi terör örgütlerinin ülkemizin sınır güvenliği bağlamında temizlenmesi gerekmektedir. Afrin, Cerablus, ElBab kentlerindeki Türk nüfusu bilim, eğitim, kültür alanlarında gelişerek tüm Ortadoğu’da etkinliğini artırmalıdır.. Bugün PKK’nın etnik temizlik ve homojenleştirme politikaları uyguladığı tüm alanlar Suriye Türkmenlerinin yaşam ve yerleşim alanlarıdır. Uzun yıllar asimilasyon ve Araplaştırma politikalarına maruz kalan Suriye Türkmenlerinin bilinçlendirilmesi ve Suriye sahasındaki imkanlarımızın da bu Türkmen nüfusunu merkez alan politikalar dahilinde pratiğe dökülmesi Türkiye’nin 2023 hedef ve küresel vizyonuna ciddi katkı ve değer sunacaktır. Türkiye’nin önceliği Türkmenlerin bölgede mutlaka kalmasını sağlamak ve etkinliklerini artırmak olmalıdır. Ayrıca, İdlib bölgesinden gelecek olan mülteci akınını engellemek için o bölgedeki varlığımızın devam etmesi ve Türkiye’ye tehdit oluşturacak bir olası Kürt koridorunun kurulmasını engellemek için Türkiye sınır bölgelerinde etkin olmaya özen göstermelidir.”
“Irak’taki Şii – Sünni çatışmasında da Türkiye’nin kendi menfaatlerini temel alan bir politika üretmesi şarttır”
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı ve TÜRKDEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, şunlara dikkat çekti:
“Irak 3,5 milyon Türkmen’in yaşadığı Irak Türkiye’nin güvenliği ve 2023 vizyonu için önem taşıyan bir ülkedir. Irak, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkelerin başında gelirken, Türkiye’nin en önemli enerji tedarikçilerinin başında yer almaktadır. Güçlü ekonomik ilişkilerimizin olduğu Irak önlem alınması gereken hayati meselelerinde ana odağındadır. Terör konusunda bir üs haline gelen Irak Devletinin Kuzeyi, Türkiye açısından ciddiye alınması gereken bir noktadır. Diğer yandan Türkmen varlığıyla alakalı olarak da bir duvar görevi gören bu bölge oldukça önemli bir noktadır. Türkmenlerin fayda sağlayacağı bir sınır kapısı açılması ve enerji nakil hatlarının bu alternatiflere yöneltilmesi Türkiye’nin bölgedeki elini güçlendirecektir. Diğer yandan, Irak’taki Şii – Sünni çatışmasında da Türkiye’nin kendi menfaatlerini temel alan bir politika üretmesi şarttır. Türkiye, mezhepsel tartışmalarda taraf olmak yerine kendi asli unsurlarından birisi olan Türkmenleri odağına alarak hareket etmeli ve Irak’ta gerek etnik gerekse mezhepsel ayrımlara maruz kalan 3,5 milyonluk Türkmen varlığını bir aktör haline getirecek destek ve politikaları uygulamaya koymalıdır. Diğer yandan, Kerkük ya da Musul’da kurulacak bir Türkmen Üniversitesi de buradaki gençlerin Türkiye ile bağlarını kuvvetlendirecek ve onların Irak’taki durumuna sağlam bir zemine oturtacak bir hamle olarak 2023 misyonlarına eklenmelidir.”
Suriye ve Irak Türkmenlerinin bölgedeki etkinliği
Türkmenler Türkiye’nin Ortadoğu’da yer alan 7 milyon Türkmen’in var olduğunu göz önünde bulundurması gerektiğini belirten Cihat Yaycı, “Bu bağlamda 2023 hedeflerini ve politikalarını bu bölgede yer alan Türkmenleri mezheplerine veya kimliklerine bakmadan korumaya yönelik oluşturmalıdır. Suriye ve Irak Türkmenlerinin bölgede etkinliğini artırabilmek için bir eylem planları oluşturmalı ve Suriye Türkmen Cephesinin kurulması için maddi ve manevi destekler ortaya koymalıdır. Türkiye, Suriye’de terör arındırdığı ve özgürleştirdiği alanlara yani kadim Türkmen topraklarına asli unsurlar olan Türkmenleri yerleştirmeli ve o alanlarda nüfuzunu pekiştirecek kültürel, siyasi ve ekonomik sahalar yaratmalıdır.
Göç Suç örgütleri dünyanın her yerinde üyelerini ekseriyetle bulundukları ülkeye aidiyet duymayan mülteciler arasından seçerler. An itibariyle Türkiye sınırları içinde aşağı yukarı 5.3 milyon Suriyeli, 2 milyon çeşitli uyruklardan mülteci ve İdlib’de ülkemizin baktığı mevcut mülteciler de dahil edildiğinde Türkiye neredeyse 11 milyon sığınmacıyı şemsiyesi altında tutmaktadır. . Bu durumda Türkiye nüfusunun %12’lik kesimini göçmenler oluşturmaktadır. Suriyeli sığınmacıların nüfus artışı %5,3 seviyesindeyken Türkiye’nin ise %1,3 seviyesindedir. Bu rakamlar baz alındığında Türkiye’nin 50 yıl içerisindeki nüfusunun %25’i Suriyelilerden oluşacaktır. Diğer bir senaryoya göre ise Türklerin her yıl düşen doğum oranı baz alındığında, giderek artan sığınmacı doğum oranı Türklerin nüfusunu geçecek ve genel nüfusun yarısına yaklaşacaktır. Bu durumda Türkiye’nin bekası için 2023 yılındaki hedefler kapsamında ülkenin demografik yapısının bozulmaması adına ülkemizde bulunan “sığınmacıların” diğer dünya ülkelerine göç etmesi konusunda çalışmalar yapılması ve Türkiye’nin ivedilikle bir göç politikası oluşturması gerekmektedir. Göç hususunda güvenlik riski kadar bir diğer çok önemli husus da göç ile gelen nüfusun Türkiye’nin demografik yapısına ciddi zarar vermesidir. Hali hazırda Türkiye’nin bazı illerinde Suriyeli nüfusu Türk nüfusu geçmiş durumdayken, önümüzdeki yıllarda Suriyelilerin bu bölgelerden belediye başkanı, milletvekili çıkarması, bazı şehir ve bölgelerde çoğunluk nüfus olmayı sebep göstererek çeşitli ayrıcalıklar istemeleri durumu ufukta gözükmektedir.” dedi.
“Türkler, yurtdışında organize olma başarısını göstermek zorundadır”
Türkiye’nin 2023 hedeflerine yönelik sözde “Ermeni soykırımı” konusuna da değinen Cihat Yaycı Paşa, şunları söyledi:
“Ermeni Konusunda 2023 hedefleri kapsamında Türkiye’nin savunmada değil taarruzda bulunması gerekmektedir. Bunun için de devletimizin ilk adımı atarak ajandasına aldığı Ermeni meselesi araştırma enstitüsüne ciddi önem verilmelidir. Proaktif politikalar ışığında, Ermeni yalanları güçlü bir hariciye çalışmasıyla her ortamda çürütülmeli ve karşı tezlerle yeni bir söylem oluşturulmalıdır. Ermenilerin Anadolu’da Türklere ve Müslümanlara karşı gerçekleştirmiş olduğu katliamlar ve soykırımlar özellikle ortaya çıkarılmalı, bu konu ulusal ve uluslararası bağlamda gündem yapılmalıdır. Kamuoyu diplomasisinin küreselleştirilmesi şarttır. Diğer yandan; Türkler, yurtdışında organize olma başarısını göstermek zorundadır. Türk diasporasının kurulup, hak ve menfaatlerimizin tek vücut halinde savunulması şarttır. Almanya, ABD, Fransa gibi Ermeni yalanlarının savunucusu konumunda olan ülkelerde Türk Diasporasının organize edilmesi ve faaliyet göstermesi Türkiye’nin 2023 hedeflerindeki dış politikasını refaha kavuşturacak bir adımdır.”
“Tek gerekli olan dik durabilmesi ve haklarının arkasında durarak diplomasi yapmasıdır”
Yunanistan başlığının da Türkiye’nin 2023 hedeflerine yönelik önemli bir konu olduğunu söyleyen Cihat Yaycı, şöyle konuştu:
“Yunanistan ile diplomatik ilişkilerde savunmadan çıkıp saldırıya geçmemiz gerekmektedir. Doğu Akdeniz’de de Adalar Denizi’nde de Türkiye ile Yunanistan arasında sorunlar değil Yunanistan’ın talepleri vardır. Bu taleplerin hukuksuzluğunun ısrarla ifade edilmesi, Türk hakları üzerinde taviz verilmeden gerekmektedir. Türkiye’nin bu bağlamda deniz yetki alanlarını koruması, Yunanistan ve AB’nin tehditlerine rağmen Doğu Akdeniz’de sismik ve sondaj araştırma faaliyetlerine devam etmesi, KKTC’nin menfaatlerini koruyarak bu doğrultuda politikalarını geliştirmesi gerekmektedir. Zira Türkiye hukuken haklıdır. Tek gerekli olan dik durabilmesi ve haklarının arkasında durarak diplomasi yapmasıdır.”
“Deniz alanlarımıza sahip çıkarak kendi balıkçılarımızın avlanmasının yolu açılmalı”
“İstihdam ve Ekonomi İçin Mavi Ekonomi Gelecek denizlerdedir.” vurgusu yapan Eski Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı ve TÜRKDEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Münhasır Ekonomik Bölgenin su altı ve üstü kaynaklarını kapsadığı göz önünde bulundurulduğunda, su üstü rüzgar ve dalga enerjisi gibi çeşitli şekillerde de denizlerimizden enerji elde edebilmemiz mümkün olacaktır. Mavi Ekonomi kapsamında balıkçılık da ciddi bir gelir kaynağıdır. Deniz alanlarımıza sahip çıkarak kendi balıkçılarımızın avlanmasının yolunu açmalı, kaynaklarımızdan kendi ülkemizin yararlanmasını sağlamalıyız. Ticaret yolları özelinde politikaların da geliştirileceği bu ekonomik düzendeki en önemli sonuçlardan biridir. Deniz ihracatı ve deniz kültür, turizmi alanlarının geliştirilmesi ve bu alanlar dışında Mavi diplomasi sayesinde açılacak yeni dallar da istihdam ve ekonomi kapsamında Mavi Ekonomi kapsamında önem taşıyacaktır. Ayrıca liman ekonomisi sayesinde küresel tedarik zinciri domine edilecek ve buna ek olarak enerji taşımacılığı da bu kapsamda sağlanabilecektir.”