Geçtiğimiz günlerde TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir” ifadeleri ile Montrö örneğini vermesi tepkilere neden oldu.
Bu ifadeler üzerine, Kanal İstanbul ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi hakkında medyalarda dikkat çekici açıklamalar yer aldı. Kimileri Montrö ‘Egemenlik meselesi’ derken, kimileri de ‘Montrö’nün fesh edilmesi’ olasılığını olumlu karşıladı.
BAU DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın, Kanal İstanbul ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi üzerine 2020 Ağustos’ta Habertürk’teki programda yaptığı açıklamalar gözlerden kaçmıştı. Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Türkiye’nin yumuşak karnı yok, Montrö bizim yumuşak karnımız değil” diyerek Kanal İstanbul’un, deniz hukuku açısından Montrö Boğazlar Sözleşmesini ‘kesinlikle etkilemediğini’ dile getirdi.
Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın açıklamalarından satır başları şu şekildedir;

“Kanal İstanbul, Montrö’yü Etkilemez“

Kanal İstanbul, Deniz Hukuku açısından Montrö Boğazlar Sözleşmesini kesinlikle etkilemez. Çünkü Montrö Sözleşmesi; İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazını kapsar. Dolayısıyla Marmara Denizi’ne nereden girerseniz girin bir şey fark etmez. Siz Marmara Denizi’nde de, Çanakkale Boğazı’nda da Montrö Sözleşmesi hükümlerine tabiisiniz.
Deniz hukukunda yapay kanallar kara ülkesi gibi kabul edilir. Aslında oraya yapay kanallar yaptığınız zaman denizi bozmuş olmazsınız, orası kara ülkesinin devamı gibi kabul edilir.  Deniz hukukunda Ada statüsü olarak kabul edilmez. Yapay yaptığınız her şey orayı deniz yapmaz. Bu Montröyü değiştirmez, etkilemez.
Şu andaki Deniz Hukuku 1936’nınki değildir. Türkiye de 1936’nın Türkiye’si değildir. Türkiye bir Orta Büyüklükte Devlet (OBD) artık ve güçlü bir devlet. Dolayısıyla, Montrö Sözleşmesinde adı geçen yerler burası, uluslararası boğaz değil.

“İstanbul Boğazı, Ulusal Boğaz Statüsünde“

Uluslararası boğaz olması için uluslararası bir rejim kurulması için uluslararası bir suyu uluslararası bir suya bağlaması lazım. Ama İstanbul Boğazı öyle değil. Karadeniz’i bir Türk iç denizi olan Marmara’ya bağlar. Ulusal boğaz statüsündedir.
Çanakkale Boğazı da bir iç denizi Ege (Adalar) Denizi’ne uluslararası suya bağlar. Yine iç su rejimine tabi ulusal boğazdır. Marmara Denizi ise tamamen iç su rejimine tabi Türk gölüdür.
Eğer Montrö fesh edilirse, bu diğer ülkelerin zararına olur. Çünkü, Türkiye burada uluslararası hukuka göre iç su rejimi uygular. Deniz hukuku bunu gerektirir. Yani bu şu demek; ‘istediğimi geçiririm, istediğimi geçirmem, kuralı ben koyarım’.

“Montrö Korunmalıdır“

Türkiye şu anda hem uluslararası camiaya hem diğer devletlere Montrö Sözleşmesi’nin uygulanmasına destek vererek bir nevi dostluk gösterisinde bulunuyor. Montrö Sözleşmesi korunmalıdır. Kimse bizi fesh ederiz diye tehdit edemez. Fesh ettiği zaman da başına gelecek budur.
‘ABD, Batılılar Karadeniz’e girmek istiyorlar’ diye hikaye var. Herkesin orada bulunma kriteri, gün sayısı, periyodu var. O kapasiteyi ancak %1213’ü kullanılıyor. Yani, Montrö Sözleşmesine göre bulundurabileceği kuvvet ve gün sayısının ancak %1213’ünü kullanıyorlar. Zaten daha fazlasını kullanan yok.
Siz bir şeye yumuşak karnım şurası derseniz buraya saldırırlar. Türkiye’nin yumuşak karnı yok, Montrö bizim yumuşak karnımız değil. Eğer Montrö’yü feshetmeye kalkarsanız gelecek rejim bellidir. Türkiye eski Türkiye değildir. Türkiye, çok güçlü bir devlet.
Editör: İlknur Savun
https://doguakdenizpolitik.com/cihatyaycimontrobizimyumusakkarnimizdegil/