CHP bu kez de Uygur bölücülüğüne sahip çıktı. CHP ABD Temsilciliği hazırladığı raporda, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA'nın uydurmalarını gündeme getirdi. Hükümet de 'Uygurlara zulme' sessiz kalmakla suçlandı

ERCAN KÜÇÜK

Türkiye ile Çin ilişkilerini ve Kuşak Yol İnsiyatifini hedef alan emperyalizm destekli Uygur bölücülüğüne şimdi de CHP sahip çıktı. CHP ABD Temsilciliği hazırladığı raporda, Uygur bölücülüğünün elebaşı Doğu Türkistan Kültür Yardımlaşma Derneği Başkanı Seyit Tümtürk'ün iddialarının ciddiye alınmamasını eleştirdi, Çin ile ilişkileri hedef aldı. 

ABD Parlamentosu'nun yasalar çıkartarak, Çinli yetkililerin mal varlıklarına el koyarak, CIA’nın taşeronu National Endowment For Democracy (NED)’in de her yıl yüzbinlerce dolar fonla desteklediği Uygur bölücülüğü AtlantikAvrasya çekişmesinin ana unsurlarından oldu. Çin’in Uygurlar’a soykırım uyguladığı yalanları Türkiye’de de karşılık buluyor. Türkiye’de İyi Parti’nin hamiliğini üstlendiği Uygur bölücülüğüne TBMM’de oylarıyla destek veren CHP şimdi de “Doğu Türkistan – Uygur Türkleri / Tarih, Kimlik ve Siyaset” başlıklı rapor hazırladı. Raporda Türkiye’de on bini mülteci 45 bin Uygur’un yaşadığı bilgisi yer aldı.

TÜMTÜRK’ÜN GÖRÜŞLERİ RAPORDA

Raporda, Birleşmiş Milletler’in konu hakkında hazırladığı ve Çin’in her defasında yalanladığı raporlara atıflar yapıldı. Raporun referanslarından birisi de "Doğu Türkistan’ı hiç görmedim, hiç yaşamadım, zulme doğrudan tanık olmadım" diyen Seyit Tümtürk oldu. Tümtürk’ün ortaya attığı fikirlerin yanı sıra İHH’nın Mart 2010’da hazırladığı ‘Hür Doğu Türkistan Sempozyumu’ kitabında yer alan ‘5 Temmuz’un Ardından Doğu Türkistan’ başlıklı makalesi de kaynak gösterildi.

Raporda NED’in her yıl yüzbinlerce dolar fonladığı, 2019 Demokrasi Ödülünü verdiği Dünya Uygur Kurultayı (DUK) da yer aldı. Soykırım iddialarının tekrarlandığı raporda Türkiye’nin bu iddiaların peşine takılmaması, Tümtürk’ün ve HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun ortaya attığı üzere 'iki ülke arasında gelişen ticarete' bağlandı:

“Türkiye’nin son dönemde Çin’e karşı Uygurlar konusundaki sessiz tavrı, Türkiye ekonomisinin gittikçe Çin ile ticarete ve Çin kaynaklı sıcak paraya bağımlı hale gelmiş olmasıyla açıklanabilir. Türkiye ve Çin, 2010'da yıllık ticaret hacmini 2015'e kadar 50 milyar dolara, 2020'ye kadarsa 100 milyar dolara çıkarmak amacıyla sekiz stratejik işbirliği anlaşması imzalamıştı. Ticaret Bakanlığı'na göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2001'de bir milyar 100 milyon dolarken bu miktar 2018'de 23 milyar 600 milyon dolara yükseldi.”

CIA FONLARI GÖRMEZDEN GELİNDİ

Aydınlık, daha önce yaptığı haberlerde CIA’nın taşeronu NED’in bölücü Uygur hareketine 20142019 yıllarında 3.96 milyon dolar fon verdiğini yazmıştı. Bu bilgilerin yer almadığı raporda NED'den sadece şöyle bahsedildi:

“2004 yılında, Uygur Amerikan Derneği’nce Ulusal Demokrasi Fonu (National Endowment for Democracy) tarafından verilen bir hibeyle kurulan Uygur İnsan Hakları Projesi (UHRP) adındaki örgüt spesifik olarak Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki insan hakları ihlallerini tespit ve analiz etmekte ve düzenli olarak raporlamaktadır.”

TERÖR SALDIRILARI AYAKLANMA OLDU

Raporda 1990’dan 2018’e kadar Çin’de gerçekleşen yüzlerce sivil, memur, Müslüman din görevlisinin katledildiği terör saldırıları da önemsenmedi. 5 Nisan 1990’da Baren'de, 5 Temmuz 2009’da Urumçi’de yaşanan terör saldırıları ayaklanma olarak nitelendirildi, Çin’in müdahelesi 'Uygurlar’a katliam' olarak gösterildi. Hatta terör saldırıları ‘yerel bazlı ve birbiriyle ilişkisiz grupların işi’ olarak nitelendirildi:

“2013 yılında Pekin’de, 2014 yılında Urumçi ve Kunming şehirlerinde yaşanan terör olayları pek çok kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olmuştur. Çin hükümeti olaylardan radikal İslamcı Doğu Türkistan İslami Hareketi’ni sorumlu tutmuştur ancak kimi uzmanlara göre bu terör saldırıları, tek ve iyi organize bir terör örgütünden ziyade yerel bazlı ve birbiriyle ilişkisiz grupların işidir. Türkistan İslam Partisi, 2014 Urumçi saldırılarını üstlenirken diğer saldırıları üstlenen bir örgüt olmamıştır.”

İŞTE RAPORDA SAVUNULAN İDDİALAR

Çin’in daha önce defalarca kez yalanladığı olaylar raporda şu şekilde yer aldı:

  • Sincan bölgesine 1949 sonrası yoğun şekilde göç eden Çinliler demografik yapıyı ciddi şekilde değiştirmişlerdir.
  • Uygurlara ve Sincan’da yaşayan diğer etnik azınlıklara yönelik insan hakları ihlallerinin tespiti, bölgenin dış dünyaya oldukça kapalı olması, özgür bir medyanın olmaması gibi nedenlerle oldukça zordur.
  • 11 Eylül terör olayları sonrasında tüm dünyayı saran güvenlikleştirme (securitization) süreci, Çin hükümetinin de ülkede yaşayan Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar arasındaki radikal unsurların ülke güvenliği ve bütünlüğü için tehdit oluşturduğu argümanını meşrulaştıracağı bir zemin sağlamıştır.
  • Kalkınma öncelikli politikaların dahi bölgede Uygurlar ve etnik Çinliler arasındaki halihazırda var olan sosyoekonomik dengesizliği ve etnik hiyerarşiyi Çinliler lehine arttırması nedeniyle beklenen etkiyi yaratmadığı görülmektedir.
  • Sincan Uygur Özerk Bölgesinin başkenti olan Urumçi’de yaşanan olaylar 200’e yakın insanın ölümüne ve yüzlercesinin de yaralanmasına ve sonraki dönemde tutuklanma ve hapsine neden olmuştur. Dünya Uygur Kongresi (DUK), saldırılarda hayatını yitiren ve yaralanan kişilerin büyük çoğunluğunun Uygur olduğunu iddia etmektedir. DUK’a göre barışçıl başlayan protesto gösterileri, polisin ve etnik Çinlilerin müdahalesi sonucu oldukça kanlı bir biçimde sona ermiştir.
Aydınlık