Olayın ayrıntıları ortaya çıktıkça “Saray’a giden CHP’li” olayının, önceki kaset komplosuna benzer bir operasyon olduğunun CHP yönetimi ve CHP’li kitleler tarafından anlaşılmış olması beklenirdi. Ama ne Kılıçdaroğlu ne de Muharrem İnce operasyonun adını ve amaçlarını açık seçik tespit eden bir dirayet ortaya koyamadılar. Geçen gün eski bir üst düzey CHP yöneticisi, bu olayın genel başkanın gözüne girmeye çalışan bir CHP’li tarafından kotarıldığı şeklinde “yüksek bir analiz” yaptı. Partinin eski genel başkanlarından biri ise bu olayda amacın CHP’lileri birbirine düşürmek olduğunu söyledi. Olayı bu denli masumlaştıran ve çocuksu motivasyonlara bağlayan insanların bir dönem Türkiye’yi yönetmeye talip olduklarını düşünmek bile garip hissettiriyor.

Olan biteni okuyamama göstergesi olan bu analiz zaafı yeni başlamış değil. Daha önce de Baykal, kendisine yönelik komployu FETÖ yaptığı halde, bunu okumayı başaramamış ve istifa açıklamasında Pensilvanya’nın açıklamasına güvendiğini belirtmişti. O günden bu güne CHP tabanı, dünyayı derli toplu okumasını sağlayacak bir kurmaylık öncülüğünden yoksun olduğu için, kaset olayının bir gladyo tertibi olduğunu hiç anlayamadı. Bugün de “Saray’a giden CHP’li” operasyonunun, İmamoğlu’nun önünü açmaya yönelik hesaplarla ilişkisini kurabilmekten uzak görünüyor. CHP yönetimi operasyonun adını koyamayınca, hedeflerini tayin ve tespit etmesi de mümkün olamıyor.

Gerçi Muharrem İnce kargaşayı izleyen sonraki günlerde bunun bir alan temizliği olduğunu söylemeyi başarabildi. Ama kim, hangi amaçla ve kimin için alanı temizliyor sorusuna yine açık cevap veremedi. Öyle sanıyorum ki, adresi açıkça vermesi halinde, CHP kitlesinin kendisini anlamaya hazır olmadığını ve yalnız kalacağını hesaplamış olmalı./

CHP’li seçmen ve partililerin ağırlıklı bir kesimi, yaşanan olayın bir parti içi kavga değil, parti içinde de işbirlikçileri olan bir operasyon olduğunu anlamalarını mümkün kılacak bir siyaset okuma yeteneğine pek sahip görünmüyorlar. Bunun temel nedeni siyasal fikirlerini sistematize ederek onlara yeniden sunması beklenen parti önderlerinin kurmay niteliği taşımaması.

Kitleler tarihi yapar ancak örgütlü öncüleri aracılığıyla temsil edilirler. Kitlelerin içinde talepler, beklentiler ve fikirler karmakarışık bir yığıntı halinde bulunurlar. Öncülerin işlevi, o karmaşayı derli toplu program ilkeleri haline getirmek ve temsil edilebilir kılmaktır. Siyasal yaşamda süreçleri analiz edebilen, isabetli öngörülerde bulunabilen, stratejiyi belirleyen, taktikleri oluşturan, programı derinleştiren ve siyasal mücadeleyi planlayan öncülere askeri terminolojiden ithal edilerek popüler kültürde kullanılan bir kavram olan “kurmay” benzetmesi yapılmaktadır.

12 Eylül öncesinin nitelikli sosyalist kadrolarının darbeyle birlikte fiziki ve moral tasfiyeye uğraması ve ülkenin en eğitimli kesimlerine siyasal alanın yasaklanması, sosyal demokratların yükselen neoliberalizme direnebilmesini, alternatifler üretebilmesini ve bunları kitlelere mal edebilmesini mümkün kılacak kurmay tabakanın yenidenüretimi imkânlarını büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Solun sağcılaştığı bu dönem boyunca partiler meydanı siyaset esnafının eline kalmaya başladı. Arkada kalan kırk yıl boyunca bütün partileri etkileyecek biçimde siyasetin kalitesi düştü. Ancak kalitesizleşme asıl zararı, siyasal söylemini sağa oranla daha büyük ölçüde fikir ve program inşası temeline oturtan sola verdi. Solun kurmay kaybı, olan biteni “okuma” yeteneğinin ortadan kalkmasıyla sonuçlandı.

CHP yönetimin de bir siyaset “okuması” var şüphesiz. Ancak bu, batıcı neoliberal sol değerler çerçevesinde bir okuma. Bu nedenle CHP, Türkiye’nin başına gelmesi istenen iktidarın emperyalist sistemle uyumlu olmasını zorunluluk olarak görüyor. Partinin yönetici kadro tercihleri ve müttefikleri bu önkabule dayalı olarak oluşuyor. Peki ama bu durumda, CHP’nin başında İmamoğlu’nu görme ricası batılı dostlardan gelirse ne olur? Tabi ki bütün yumurtaları batıcılık sepetine koymuş bir partide kim daha tutarlı batıcıysa onun karşısındaki daha tutarsız batıcılar paralize olur. Bu nedenle CHP yönetiminin son operasyondan ders çıkarma konusundaki acziyeti, kaset komplosu yapan gladyo merkezine güven açıklaması yapmaktaki kadar sürrealist bir konumlanmaya işaret etmektedir.


Aydınlık