Dünyayı şekillendirme iddiasındaki Chatham House, emperyalist projelerin görüşüldüğü yer olarak nam saldı. Chatham House, ABD’deki CFR’nin bir başka versiyonu olarak biliniyor.
Yeni Çağ yazarı Arslan Bulut, bugünkü “İngiliz derin devleti şimdi ne istiyor?” başlıklı yazısında Chatham House yazdı.
Yazının satır başları şöyle:
“Avrupa Parlamentosu’nda Andrew Duff adlı bir İngiliz milletvekili vardı hani… Bir ara Türkiye’nin iç politikasına karışıyor, gece yarısı çıkarılan yasaları Anayasa Mahkemesi’ne götüren CHP’yi Türkiye basınına açıklamalar yaparak eleştiriyor, “CHP, AB sürecini anlamıyor.” diyordu
Duff, “HSYK’yı anlamak için Şemdinli’ye bakmak yeterli. Ferhat Sarıkaya’yı meslekten ihraç ettiler. Bu, Kurul’un bağımsızlığı hakkında bize önemli ipuçları veriyor. Yapmaları gereken tek şey var; o da, Türkiye’nin istikrarlı gidişatının önüne geçmek değil, destek vermektir” ifadelerini kullanarak yargıdaki FETÖ yapılanmasına destek oluyordu.
Duff, bu sözleri “misafir olarak geldiği Bilgi Üniversitesi’nde” Zaman gazetesi muhabirine söylüyordu.
Duff, şöyle devam ediyordu: “Türkiye artık Kemalizm’i ciddi biçimde tartışmak zorunda. Kemalizm’in tepki veren bir ulusalcılığa kaydığını hepimiz biliyoruz. Bu, büyük bir yanlış.”
Peki kimdi bu Andrew Duff?
İngiltere Kraliyet Enstitüsü, Chattam House tarafından “Tanrıya ve Emperyal Hedeflere Hizmet” rütbesi ile ödüllendirilmiş, TürkiyeAB Ortak Parlamento Komitesi Başkan Yardımcılığı yapmış bir Avrupa Parlamentosu Milletvekili idi.
2005 Eylülü’nde şu konuşması ile öne çıkmıştı:
“Türkiye, Avrupa’nın gerçek partneri olabilmek için klasik milliyetçi Kemalizm’le mücadele etmelidir. Devletin gücü azaltılmalıdır. Kemalizm reforme edilmeli ve bu eski liderin fotoğrafları kamu binalarının duvarlarından indirilmelidir. Türkiye, artık Kemalizm’de değişme gereğiyle yüzleşmeli. Sadece yasalar, anayasa değil Kemalizm kültürü ve felsefesi de değişmeli.
Atatürk büyük adamdı, ülkesini Batılılaştırmak istiyordu. Ancak, 1920’lerden kalan birçok devletçi yapı hâlâ duruyor. Atatürk batılı bir sistem getirmeye çalıştı ama, otoriter ögeleri de 1930’ların Avrupası’ndan aldı. (Faşizm ve nazizmden demek istiyor) ‘Atatürk yaşasaydı AB ile üyeliği imzalayabilir miydi?’ diye sormak lazım. Bence hayır. Orduda ve bürokraside Erdoğan’ın AB ile görüşmeleri başlatma çabalarını baltalamak isteyenler var. Ordunun görevi gizli devlet olmak değil.
Türkiye’nin merkeziyetçi yönetim yapısından ademi merkeziyetçi yapıya geçmeye ihtiyacı var. Diyarbakır’da bölgesel otonomiye varacak şekilde merkeziyetçi yapının değişmesi iyi olur. Bunu sadece Güneydoğu için değil, diğer bölgeler için de öneriyorum.”
Özetle, İngiliz derin devletinin adamı, “Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden, Atatürk’ten, ulus devletten, üniter devletten vaz geçeceksiniz, federasyona dönüşeceksiniz!” diyordu.
Abdullah Öcalan da benzer şekilde bir iç konfederasyondan bahsediyordu!
2001 yılında, AKP’yi kurmaya hazırlanan Tayyip Erdoğan‘a ABD’den gönderilen ve kısa bir süre sonra parti programına alınan gizli belgede de “Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir.” deniliyordu…
Kısacası ABD, İngiltere ve AB’nin hedefi, Türkiye’yi etnik özerklik verilmiş bölgelere ayırmaktır.
28 Temmuz 2009 tarihli ve “İngiliz derin devletinin önerileri” başlıklı yazımda yer verdiğim Duff ile ilgili bilgiler bugün de önemli. Çünkü İngilitere Kraliyet Enstitüsü, bugün de Türkiye’yi yeniden kurgulamaya çalışıyor.”