Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 2 Ekim'de Le Monde gazetesinde yayımlanan "Cezayir'in sömürge tarihini Fransa nefreti üzerine inşa ettiği" şeklindeki sözleri, Fransa'nın Cezayir'deki "kanlı sömürge" tarihiyle ilgili tartışmaları ciddi şekilde tırmandırdı. Cezayir yönetimi, Macron'un açıklamalarına tepki olarak 3 Ekim'de hava sahasını Fransız askeri uçaklarına kapattı ve ardından Cezayir'in Paris Büyükelçisi Muhammed Anter Davud'u istişare için ivedilikle ülkeye çağırdı.
Fransa'nın sömürge tarihi üzerinden başlayan gerilim Cezayir'deki siyasi çevrelerde infiale yol açtı. Parlamento Fransız sömürge dönemini (18301962) suç sayan yasa tasarısını hazırlamaya başladı, üç bakanlık Fransızca kullanımını sonlandırarak, kurum bünyesindeki tüm resmi yazışmalar, beyanlar ve tabelalarda Arapçanın kullanılmasını zorunlu hale getirdi.
Geçen ayın başından bu yana ülkede resmi dil olan Arapçanın statüsünü iyileştirme çağrılarının gölgesinde bazı kamu kurumlarında Fransızca kullanımının sonlandırılmasının yanı sıra eğitimde İngilizcenin desteklenmesi yönünde bazı adımlar atıldı. Arapçanın yaygınlaştırılmasıyla ülkenin resmi kurumlarında evrak işlerinde ve idari işlemlerde tek dil olarak Arapçanın kullanılması öngörülüyor.
Fransızcanın resmi çevrelerdeki konumuna ilişkin tartışmalar
Fransızcanın resmi düzeydeki kullanımı ve konumu Cezayir'de daha önce de gündeme gelen bir tartışma konusuydu. Muhafazakarlar başta olmak üzere ülkedeki muhalif kesim, resmi yazışmaların ve devlet dairelerindeki belgelerin dilinin Fransızca olmasına tepki gösteriyor.
Eski Yüksek Öğretim ve Bilimsel Araştırmalar Bakanı Tayyib Buzeyd, bakanlık döneminde 2019'da öğretim ve araştırma dilinin Fransızca yerine İngilizce olmasını öngören proje üzerinde çalıştı.
Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Haşimi Cabub da Kasım 2020'de bakanlık bünyesinde "vatandaşların kabulünde ve onlara hitap edilirken Fransızca kullanımını yasaklayan" bir talimat yayımladı.
Macron'un sözleri üzerine başlayan gerilimin gölgesinde ekim ayında ise "Mesleki Eğitim", "Gençlik ve Spor" ve "Çevre ve Sosyal Güvenlik" Bakanlıkları, Fransızcanın kullanımını sonlandıran ve yerine Arapçayı zorunlu hale getirmeyi amaçlayan daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde art arda kararlar aldı.
Bazı bakanlıklar arasında üst makamlardan kamuda Fransızca kullanımının sona erdirilmesine ilişkin sözlü talimatlar olduğuna dair bilgiler olsa da bunlar henüz teyit edilmedi.
30 yıl önce çıkarılan yasa uygulamaya konulmadan askıya alındı
Bu gelişmeler çerçevesinde Cezayir Anayasası'nda devletin resmi dili olan Arapçanın güçlendirilmesi kapsamında yaklaşık 30 yıl önce çıkan Arapçanın kullanımının yaygınlaştırılmasına ilişkin yasanın yeniden aktif hale gelmesi yönünde çağrılar da artmaya başladı.
Cezayir, Ocak 1991'de kamu sektöründeki tüm uygulamalarda Arapçanın kullanımının yaygınlaştırılmasını öngören bir yasa çıkarmıştı. Ancak, muhalif kesimin ifadesine göre "Fransa'yı destekleyen lobinin" etkisiyle söz konusu yasanın uygulanması askıya alındı.
Tarihçi Amir Rahila, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Bu yasa 30 yıl önce parlamento tarafından onaylandı, Resmi Gazete'de yayımlandı, ancak uygulamaya konulmadı. Söz konusu yasa hala bilinmezliğini koruyan nedenlerden dolayı devletin üst makamlarından gelen bir talimatla rafa kaldırıldı." dedi.
Rahila, Arapçanın tüm kurumlarda kullanılmasını öngördüğü göz önüne alındığında bu yasanın askıya alınması ve kabul edilmemesi konusunda Fransız lobisinin izlerinin açıkça görüldüğü görüşünü dile getirdi.
Arapçanın kullanımının yaygınlaştırılması konusunda bakanlık talimatlarıyla yetinmek yerine yasa çıkarmanın önemine işaret eden Rahila, "Talimatı geri çekmek diğerinden daha kolay. Çünkü talimat, idari bir yönerge. Bu konunun yasal bir metne ya da düzenleyici bir karara bağlanması gerekir. Ancak Fransızca yanlılarına bırakın talimatları, yasalar bile kar etmedi." diye konuştu.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun'un Fransa ile ilişkilerde benimsediği adil ve eşit uygulamalara dikkati çeken Rahila, sömürge dönemine ilişkin konuşmaların eski Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen (19651978) döneminden bu yana ilk kez yeniden dillendirildiğini söyledi. Rahila, Tebbun'un konuşmalarının sadece sözde kalmadığını da vurguladı.
Yasanın yeniden aktif hale getirilmesi
Cezayir'deki en büyük İslami eğilimli parti Barış Toplumu Hareketinin Meclis Grup Başkanı Ahmed Saduk ise yaklaşık 100 milletvekilinin imzasıyla Ulusal Halk Meclisi ofisine sunulan Fransız sömürge dönemini suç sayan yasa teklifine işaret ederek, Arapçanın kullanımının yaygınlaştırılması yasasının da bunu takiben atılacak bir adım olarak planlandığını aktardı.
O dönemde iktidarın çarklarını kontrol eden Batı yanlısı akımların, Arapçanın yaygınlaştırılması yasasını askıya almayı başardığını belirten Saduk, "(Fransız) sömürgesini suç sayan yasadan sonraki adımımız, 1993'te arkasında kim olduğu bilinmeyen bir talimatla dondurulan bu yasanın yeniden aktif hale getirilmesi." dedi.
Saduk, yasada, Cezayir otoritesinin Fransa karşısındaki yeni yönelimiyle bugüne uygun bazı düzenlemelerin de yapılabileceğini dile getirdi.
Cezayirli parlamenter, Arapçanın güçlendirilmesinin söz konusu yasayla sınırlı kalmayacağını, resmi dairelerde ve kurumlarda Fransızca kullanımının suç sayılmasını öngören bir başka yasanın da çıkarılması gerektiğini, bunun ülkenin resmi diline güçlü bir bağışıklık kazandıracağını kaydetti.
Bazı uzmanlar ve tarihçiler, Cezayir'de Fransızcanın yaygınlaşmasının 132 yıl süren sömürge dönemindeki dayatma, Arapçaya yönelik yürütülen savaş ve bağımsızlıktan sonra eğitimöğretim ile yönetim dilinin Arapça olmasını öngören kanunların uygulanmasındaki gecikme gibi sebeplere dayandığını ifade ediyor.
Ayrıca Cezayir devletindeki Fransız nüfuzundan kurtuluşun yönetimin nihai şekilde Fransızcadan kurtulmasıyla mümkün olacağını belirten uzmanlar, Fransızcanın sadece bir lisan olmadığını çoğu zaman Fransa lehine eğilimleri gizleyen bir ideoloji olduğunu kaydediyor.