Özlem Konur Usta

Türk Eğitim Derneği’nin ‘TEDMEM 2021 Eğitim Değerlendirme Raporu’na göre, zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 676 bin çocuk eğitim sisteminin dışında kaldı. Bu çocukların büyük çoğunluğu 1417 yaş aralığında. Raporda okul terklerinin en çok lise kademesinde yaşandığı ifade edildi. TEDMEM, okula devam etmeyen öğrencilerin tek tek belirlenmesi ve görüşmelerle eğitime kazandırılmasını önerdi. 

TEDMEM’in 2021 yılında eğitimde durum ve değerlendirmelere ilişkin raporu önceki gün yayımlandı. Raporda “yönetişim ve finansman”, “temel eğitim ve ortaöğretim”, “mesleki ve teknik eğitim”, “özel eğitim ve rehberlik hizmetleri”, “ölçme değerlendirme ve kademeler arası geçiş” ile "öğretmenlik ve mesleki süreç” olmak üzere 6 başlık yer alıyor. Salgınla mücadele sürecini içeren 2021 yılında eğitimdeki kayıplara ilişkin de veri ve değerlendirmelerin yer aldığı raporda zorunlu eğitim çağındaki 676 bin çocuğun eğitimin dışında kaldığı ifade edildi. Raporda şu ifadeler yer aldı: “Yaşa göre okullaşma verileri, 20202021 eğitim öğretim yılında zorunlu eğitimde olması gereken yaklaşık 676 bin çocuğun okul dışında kaldığı gibi endişe verici bir durumu açığa çıkarmaktadır. Okullaşma oranının en düşük ve okul dışında kalan çocuk sayısının en fazla olduğu yaş grubunun 1417 yaş aralığı olması, okul terklerinin en çok lise kademesinde yaşandığının somut bir göstergesidir. Bu yaş aralığındaki her 10 çocuktan biri; toplamda 457 binden fazla çocuk zorunlu eğitimde olması gerektiği halde okul sistemine kayıtlı değildir.”

RİSKLİ ÖĞRENCİLER DE BELİRLENMELİ

Kovid19 salgınında uzaktan eğitim sürecinde uzun süreli okuldan uzak kalma durumu okul terki riskini artırdı. Raporda okul terkleri ile ilgili ailelerle iletişim kurularak çözüm üretilmesi önerildi. Raporda şu ifadeler yer aldı: 

“Uzaktan eğitim süreci sonrasında ilk olarak 2021 2022 eğitim öğretim yılında okula devam etmeyen öğrencilerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu öğrencilerin, okula tekrar dönmelerini sağlamak üzere okul rehberlik hizmetleri ile eşgüdümlü bir şekilde aileler ve çocuğa ulaşmayı sağlayacak yerel yönetimler ile iş birliği oluşturulması önemlidir. Bu sayede bu öğrencilerin okulu terk etmesine yol açan etmenler somut bir şekilde ortaya konabilir ve okula geri dönmelerini sağlayacak adımlar, öğrenciye ve yaşanan duruma özgü olarak şekillendirilebilir. Bunun yanında okul terki riski bulunan öğrenciler yakından takip edilmeli ve bu öğrencilerin okula devam etmelerini sağlayacak önlemler alınmalıdır.”

ÜRETİM ODAKLI EĞİTİM

Mesleki eğitimde 2021 yılının ilk 11 ayında elde edilen gelir 678 milyon liraya ulaştı. Bu gelir, 2020’nin ilk 11 ayını yüzde 63 oranında aştı. TEDMEM raporunda, “Gelirden öğrenci ve öğretmenlere aktarılan payın artması, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının tercih edilme düzeyini ve bu kurumlardaki üretim motivasyonunu artıracak gelişmeler arasında yer almaktadır” denildi. Raporda gelirin yanı sıra üretim sürecinde öğrencilerin edindiği kalıcı kazanımlar ve giderlerin de vurgulanmasının önemine dikkat çekildi. Raporda, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının salgınla mücadele ekipmanlarının üretimine hızlı bir şekilde başlamaları, çağın gerektirdiği esneklik ve uyum becerilerine örnek oluşturduğu ifade edildi. 

MESLEK KANUNU'NDA İHTİYAÇ: BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

TEDMEM 2021 Eğitim Değerlendirme Raporu’nda Meclis Genel Kurul gündeminde olan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili de görüş yer aldı: “Öğretmenlik Meslek Kanunu’na duyulan ihtiyacın karşılık bulmasına ilişkin paylaşılan detaylar olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Ancak; yürürlüğe girecek olan yasal metnin içeriği, öğretmen politikalarında ihtiyaç duyulan bütüncül yaklaşıma cevap verecek nitelikte olmalıdır. Birçok ülkede yürürlükte olan öğretmenlik mesleğine ilişkin yasal metinlerin içeriklerine bakıldığında öğretmenlerin görev ve sorumlulukları, öğretmen yetiştirme lisans programlarına öğrenci kabul süreçleri, öğretmenlerin atama ve istihdamına yönelik düzenlemeler, aday öğretmenlik, adaylık kaldırma kriterleri, öğretmenlik mesleğinin kariyer basamakları, öğretmenlerin mesleki gelişimleri, özlük hakları ve mesleki ve etik standartlar gibi konulardan oluştuğu ve tüm bileşenlerin birbiriyle etkileşim halinde olan politikalar kapsamında yapılandırıldığı görülmektedir. Dolayısıyla, gerekli düzenlemelerin ardından 2023 yılında yürürlüğe girmesi planlanan kanun metninin diğer ülke örnekleri de göz önünde bulundurularak ulusal gereksinimler doğrultusunda tasarlanması gerekmektedir.”