Mustafa Kemal Atatürk'ün komşu olabilmek için toprak aldığı söylenenbilinen ve Mustafa Kemal Atatürk'ün 'adlandırmasıyla' 'Türk Kapısı' denilen Nahçıvan'dan Asya'ya İpek Yolu kapısı açıldı.

Artık Gürcistan'dan geçmek zorunda olmadan Türk illerine gidebileceğiz. Türk Milleti için tarihi bir an, eşsiz bir zafer!

Sovyetler'in çökmesiyle fırsat kollayan Ermeniler Rus silahlarıyla silahsız Azerbaycan'a saldırdılar ve katliamlarla Karabağ'ı işgal ettiler, 28 yıl sonra, işte bu tarih, değişti.

Şen olasın Azerbaycan, verdikleri sözü tuttular ve büyük bir zafer kazandılar.

Andlaşma gereği Rusya bölgeye barış gücü yerleştirecek ve önümüzdeki günlerde yavaş yavaş Ermenilerin bölgeyi boşaltmasına nezaret edecek. Sonra masada Rusya bir karışıklık çıkartır mı bilinmez ama bugün itibariyle görünen Azerbaycan Karabağ'ı geri alıyor.

Karabağ'ın Ermeniler tarafından işgal edildiği 1992 yılında Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorununa barışçı çözüm bulabilmek için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından kurulan Minsk grubu, bugüne kadar masada, Azerbaycan'ın haklı davası karşısında sessiz kalmış işgalciler lehine Karabağ sorununu sürüncemeye bırakmıştı, işte Azerbaycan Minsk grubundan da intikamını almış oldu.

Ermeniler yeniden saldırıya geçince işte bu 'güya' 'barışçı masa' ortadan kalktı ve nihayet yumruk yumruğa bir savaş başladı.

İş erkekçe savaşmaya gelince de görüldüğü üzre Ermenistan ordusu bir ay içinde dağıldı ve kaçtı ve mutlak bir hezimete uğrayıp dünyaya rezil oldular.

Ve geride Ermenistan akılalmaz bir delilik olan bu savaşı niye başlattığı sorusu kaldı?

Tabii ki kim gaza getirdi kim fişfişledi bilemeyiz, ama, görebildiğimiz:

Sovyetler çözüldükten sonra Ermenistan'da birbiriyle savaşan iki hakim güç vardı, biri AB taraftarları, ki, diasporaya çok güveniyorlar, diğerleri yaşlı Ermeni nüfus, ki 'tecrübeleriyle' Rusya olmadan Ermenistan yaşayamaz diye inad ediyorlardı.

Rusya'nın da Ermenistan'ı kaybederiz korkusu büyüktür, çünkü, Sovyetler çöktükten sonra bir yığın turuncu ve çiçek isimli gül, karanfil, lale, kadife, turuncu devrimlere şahit olduk.

Tabii ki bu devrimlerin görünmez arka planında Avrupa ve Amerika vardı. Hatta bu renkli devrimlerin domino etkisi yaratıp Sovyet sınırları bütün ülkeleri saracağı ve Rusya'nın sonunu getireceği dahi o yıllarda büyük iddialarla kitleleri heveslendiriyor ayaklandırıyordu.

Ve ABD ile Rusya arasında büyük satranç tahtası kuruldu, Avrasya diye bir kavram konuşulmaya başlandı, Asya'daki Türk illeri ve Kafkasya havzası Soğuk Savaş sonrası büyük çatışma alanları olarak ortaya çıktı.

Mesela Gürcistan'ın Amerika'ya yakınlaşması Rusya'yı çok rahatsız etti, çok sert karşılık verdi, aynı şekilde Rusya Ukrayna'yla büyük sorunlar, çok sert savaş yaşadı. Rusya bir ABD projesi olan Rusya'nın etrafının tampon devletler tarafından çevrilerek kıstırılmakta olduğunu gördü ve hiç acımadan çok sert karşılık verdi.

Rusya'nın eteklerinin tutuşturulmasıyla başlayan büyük korkusu, işte o gün bugün, gül, karanfil, lale, kadife, turuncu vs. diye ayaklanan bütün bu ülkelerde (ülkelerin bölünmesi, iç savaş, ayaklanmalar vs. pahasına) Rusya'nın ilk işi, batı yanlısı liderleri devirmek, batı yanlılarını cezalandırmak ve batı yanlılarıyla ipleri kopartmak pahasına en sert savaşları göze almak Rusya'nın bir çakıl taşı vermem diyen geri adım atılmaz milli politikaları haline geldi.

Şüphesiz hala gizemini koruyan Ermenistan'ın Azerbaycan'a bu son savaşı başlatması bütün dünyada şok etkisi yarattı ve Ermenistan'ın boyundan büyük bu deliliğine kimse bir anlam veremedi.

Bugün itibariyle artık rahatça şunu söyleyebiliriz: Rusya, batı yanlısı Ermenistan politikalarını affetmedi ve Ermenistan'a büyük bir ceza kesti.

Sonuç, Azerbaycan için Türk Tarihi için büyük bir zaferdir.

Ve unutmayalım Azerbaycan'ın asıl başarısı savaştaki kahramanlıktan çok uzun yıllar kendini güçlendirip sabırla beklemesidir, evet, Azerbaycan, bir yandan ordusunu silahlarını takviye ederken diğer yandan dünya güçleridengeleritarihi fırsatları, uluslararası hukuku ve uluslararası kurumları sonuna kadar, sabırla bekledi.

Öyle soğukkanlı bir sabırla bekledi ki Ermenistan'ın bu son vahşi saldırısıyla nihayet çok haklı bir 'konum' elde etti.

Ve Azerbaycan dünyanın gözleri önünde ele geçirdiği bu hukuki haklılığını, asla geri adım atmadan savaşın motoru bayrağı haline getirdi.

Ve sonunda sadece Karabağ geri alınmadı, Atatürk'ün büyük özlemi Asya'ya Türk Kapısı, geçmişin ve geleceğin yüzyıllarının önü açılıverdi.

Ölüm yıldönümü 10 Kasım'ı andığımız büyük Atatürk'ün yüz yıl önce toplu iğne başı kadar açtığı Nahçıvan kapısı bugün Türk Milleti'ni birbirine bağlayan can damarları, nabzımız ve nefesimiz oluyor.

Yaşasın Azerbaycan!

Bir aydın grubuyla Ermenistan'a gittiğimizde diasporanın gençlik üzerindeki büyük etkisine şahit olmuştuk. İş, çalışmak, para, umut isteyen Ermeni gençlerinin rüyaları hayalleri gözleri Batı ülkelerinde. Ermeni zenginler ve sanatçıların pırıltılı hayatlarından kendilerini alamıyorlar. Yani Ermenistan tarihinde, bir Gülbankyan sendromu var. Gülbankyan İstanbul doğumlu, I. Dünya Savaşı'nda Irak petrolleri üzerinde yüzde beş pay alarak Ermeni tarihinin en zengin ve sembol adamı olmuştur, kurduğu hayır vakıflarıyla Ermenistan'a bağışlar yapmış ve onbinlerce Ermeni'yi Ermenistan'a taşımış ve beslemiştir. Ermeni gençleri için diaspora para zengini mültimilyarder Ermeniler ve onların Batılı hükümetler nezdindeki etkilerine baskılarına fazlasıyla güvenmek, demek. Sanırım, bu hazin yenilgileri, diasporanın kendilerini nasıl uçuk vaatlerle gaza dolmuşa getirip felaketlere sürüklediğini bir nebze öğretmiş olur.