Küresel koşulların bir asır öncesini anımsattığı koşullarda, İstiklal Savaşımızın başladığı tarih olarak kabul edilen 19 Mayıs’ın yüzüncü yılını yarın kutlanacak. Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarma anlayışının esaretinden kurtulamayanların bir asır öncesinde olduğu gibi tarih yazamayacağını, algıları giderek körleşen bu kesimlerin çoğunluğu yönlendirebilme yeteneklerinin tükeneceğini de biliyoruz. Koşullar her şeyin değişeceğine ve hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına işaret ediyor. Kaybedecek çok şeyi olduğunu varsayan ve bu durumu koruyabilmek dışında başka bir şey düşünemeyenler, teslimiyeti çözüm olarak pazarlama merakından kurtulamıyor. Zihinsel olarak hadım edilmiş olmanın etkisinden kurtulamadığı için gerçekçi olmayı beceremiyor. Ağırlaşmış sorunları ve derinleşmekte olan uzlaşmazlıkları, kaybedecek pek bir şeyi kalmayanların geometrik bir hızla çoğaldığını ve yozlaşmış düzenin giderek daha kırılgan hale geldiğini kabullenemiyor. Daha fazla risk alarak güçlenmeyi tek çözüm olarak görenler ile varlığını korumak adına bunlarla mücadele etmek dışında şansı olmadığı için direnenlerin kapışması kaçınılmaz hale geliyor. Direnenler arasındaki dayanışmanın varlığı veya yokluğu, orta vadeli gelişmeler üzerinde belirleyici oluyor. Yozlaşmış düzenin kalemi kırılıyor, sancılı ve uzun bir sürecin ardından yeni bir düzen şekilleniyor. ABD ile Çin arasındaki ticaret görüşmelerinin başarısızlıkla sonlanması sürpriz sayılamaz. Aksini umanların pamuk ipliğine bağlı hesapları iyice kırılganlaşmış durumdadır. Bu durum, süreci başlatanlar açısından umut kırıcıdır ve ABD’nin Avrupa Birliğine yönelik benzer zorlamalarını bir süre ötelemesine neden olmuştur.
Rusya, ABD yaptırımlarına uzun süredir direnen ve geri adım atmayan konumdadır. Suriye, Venezüella ve İran sonuna kadar direnmeyi sürdürecekleri mesajlarını verenler arasında belirgindir. Direnenler arasındaki dayanışmanın güçlenmesini ve başkalarına ilham vermesini önlemek zorlaşmıştır. Ekonomik dayatma ve ablukaların, direnişi kırma ve dayanışmayı engelleme yönündeki çabaların sonuç verme şansı ise hızlanan bir şekilde azalmaktadır.
Zaman ise en kritik değişken durumundadır. Çıkar çatışması içinde olanların kırılganlaşması normaldir. Daha uzun süre direnebilenlerin, gelecekte daha belirleyici olması doğaldır. İran’ın nükleer programı ve buna eklemlenmiş olası hamleleri zaman kazandırıcı ve ABD’nin hesaplarını bozucu yapıdadır. Ülkemizin Rusya’dan satın aldığı hava savunma sistemi de benzer özellikler taşıyan niteliktedir. Eşanlı olarak yozlaşmış küresel düzen kırılganlaşmakta, direnmek konusunda kararlı olanlar arasındaki dayanışma artmakta ve böyle olmayacağı varsayımı ile hesap yapanların hareket yetenekleri daralmaktadır.
Ekonomik yaptırım dayatmaları, kısa vadede etkili olamıyor ise geri tepme olasılığı yüksek bir silaha dönüşebilir. Zihinsel olarak hadım edilmiş teslimiyetçi yerel unsurlar da bu durumdan fazlası ile etkilenirler. Küresel beklentilerin olumsuzlaşması ve düzenin kırılganlaşması daha baskın çıkmaya başlar, konumunu korumak adına sürekli daha fazla risk almak zorunda kalanlar çökecek düzenin altında kalma korkusu ile çözülmeye başlayabilirler!
1919 yılının 19 Mayıs’ında Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsuna çıkışı sonrasında başlattığı Kurtuluş Savaşı, küresel ölçekte güçlülerin hesabını bozan en önemli ve başarılı hareketlerden biridir. Ulusların kendi kaderini belirleme yönündeki girişimlerin yaygınlaşmasına, direniş hareketleri arasındaki dayanışmanın daha anlamlı hale gelmesine ve emperyalistlerin hatırı sayılır oranda güç kaybetmesine sebep olmuştur. Birinci Dünya Savaşını kazanmış olanların hesabı tutmamış ve tarihin akışı değişmiştir.
Küresel kırılganlığın altı aylık aradan sonra yeniden artış eğilimine girdiği bugünkü koşullarda, emperyalistlerin baskılarına direnmeyi sürdürmek direnenlerin geleceği açısından hayati önemdedir. Bu nedenle, 19 Mayısın yüzüncü yılı daha anlamlı hale gelmiştir. Seçenekler sınırlıdır, olmak veya olmamak ile ilgilidir.
Aydınlık