Arapların çok geri olduğu kara propagandası hem yanlış, hem de acımasızlıktır. Mısır lideri Cemal Abdül Nasır, Tunus lideri Habip Burgiba, Cezayir lideri Bin Bella, Libya lideri Muammer Kaddafi ve daha birçok lider nasıl unutulabilir? Bu Arap liderlerin önemli bir bölümü kendilerine has bir sosyalizmi savunmuşlar, Atatürk ve Türkiye’yi örnek almışlardır. Ancak Türkiye, NATO sürecinde onların bağımsızlık mücadelesinin arkasında duramamış hatta genelde karşılarında yer almıştır.
Arapların mücadelesinden bazı örnekler verebiliriz.
HABİB BURGİBA
Tunus, 26 Mart 1956 günü bağımsızlığına kavuşuyor. Tunus’un efsanevi lideri Habib Burgiba, hep Türkiye’yi ve Atatürk’ü örnek almış bir önderdir. Burgiba, cumhuriyet ilan ediyor, laik bir yapıyı yerleştirmeye çalışıyor. Kadınlara ileri haklar veriyor. Burgiba, Yeni Düstur Partisi’nin adını Sosyalist Düstur Partisi olarak değiştiriyor.
Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba, 25 Mart 1965 günü TBMM küsüsünde konuşma yapıyor. Burgiba, konuşmasında, Türkiye ile olan yakınlığını, gönül birliğini, yoldaşlığını anlatıyor.
Burgiba, konuşmasının devamında, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Tunus’un durumu görüşülürken ABD ve İngiltere aleyhte oy verdiler, fakat bizim için engin bir keder kaynağı olan, Türkiye’nin aleyhte oy kullanması idi. Şunu söyleyeyim ki bu vaka, bizim Türkiye için duyduğumuz hisleri sürekli bir şekilde değiştiremezdi” diyor. Burgiba “İşte o zaman, Mustafa Kemal, sizce de bizce de ‘vatan’ denilen o sihirli millet kelimesinin çevresinde, yok olan büyük bir devletin bıraktığı öksüzleri birleştirdi” diyerek büyük birliğin sihirli formülünün “Millet” olduğuna da işaret ediyor.
Burada Tunus’u aldım ama Türkiye’nin NATO sürecinde ezilen ülkelere karşı olumsuz duruşuna çok örnek var.
MUAMMER KADDAFİ
1 Eylül 1969 günü Kaddafi önderliğindeki genç subaylar, Libya’da yönetime el koyuyor ve krallığı kaldırıyor. Radyodan Kaddafi tarafından okunan bildiride “Silahlı kuvvetler gerici rejime son verdi. Şimdi Libya artık bağımsız olacaktır... Libya Arap Cumhuriyeti kurulmuştur...” deniliyor.
Kaddafi yönetimi Libya’nın bağımsızlığı yönünde hızlı adımlar atmaya başladı. Sigorta şirketleri ve bankalar millileştirildi. Yabancı birlikler ve üsler tahliye edildi.
Libya daha sonra Bloksuz ülkeler içinde yer alacaktır.
Kaddafi’nin en yakın dostlarından biri Fidel Castro’dur.
CEMAL ABDÜLNASIR
Cemal Abdülnasır 1952’de iktidara geliyor, Mısır gerçek bağımsızlığını kazanıyor ve 18 Haziran 1953’te Mısır Cumhuriyeti ilan ediliyor.
Nasır döneminde Mısır, İngilizlerin yönetiminde olan Süveyş Kanalı’nı millileştirmeyi ve İngilizlerin kanal bölgesindeki askeri üssünü kaldırmayı başarıyor. Bu, Atatürk’ü örnek alan Nasır ve Mısır için büyük bir başarıdır. Nasır döneminde Mısır kendi kararlarını veren bağımsız bir ülke oluyor. Mısır, Varşova Paktı ve NATO dışında bağımsız ülkelerden oluşan Bağlantısızlar Hareketi’nin de önder ülkelerinden biridir.
BİRLEŞİK ARAP CUMHURİYETİ
Çok geniş bir coğrafyada ve çok sayıda devlet olarak bulunan Arapların bir çatı altında birleşmeleri Nasır’ın büyük rüyasının gerçekleşmesi olacaktır. Nasır önderliğinde kurulan BAC (Birleşik Arap Cumhuriyeti) ile Arapların önünde yeni bir yol açılmış oldu.
Suriye’de kurulan BAAS Partisi’nin tüzüğünde de “Arap dünyasını tek bir devlet haline getirmek için mücadele” ifadesi vardı.
BAC, 11 Ocak 1958’de Kahire’de, Suriye heyeti ile Nasır görüşmesinde kararlaştırıldı. Anlaşma sağlandıktan sonra, 1 Şubat 1958’de Kahire ve Şam’da BAC’ın kuruluşu duyuruldu. Söz konusu kararın 5 Şubat’ta yasama organlarınca kabulünün ardından, 21 Şubat’ta eşzamanlı olarak yapılan referandumla, iki ülke halkı, birliği onayladı. Ordular, Mısır komutası altında birleşti ve Nasır Cumhurbaşkanı, Kahire de başkent oldu. 73 madde olan geçici anayasa, 5 Mart 1958’de kabul edildi. 8 Mart 1958’de federal bir yapı içinde Yemen de katıldı. Anayasanın “Birleşik Arap Devleti” başlıklı giriş kısmında devletin “demokratik, bağımsız, egemen bir cumhuriyet olduğu ve halkının Arap ulusunun bir parçası olduğu” belirtiliyordu. BAC’ın kuruluşu Arap dünyasında büyük bir coşku ile karşılandı. Türkiye 11 Mart 1958’de BAC’ı tanıdı.
BAC 1961’de Suriye’nin çekilmesi ile dağıldı.
1963 yılında Kahire’de yapılan toplantıda, Birleşik Arap Cumhuriyeti Federasyonu için 13 maddelik anayasa hazırlandı. Ancak bu girişim de yürütülemedi.
Petrol üreten Arap ülkeleri 1973 yılında İsrail’e destek veren ülkelere karşı petrolü silah olarak kullanmanın yollarını aradı. 17 Ekim 1973’te aldıkları kararla İsrail’in işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesine kadar her ay petrolün fiyatını artırma kararı aldı. Karar etkili oldu.
Petrol fiyatının artırılması konusunda Arapların birleşmeleri de çok önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir.
ESAD ARAPLARA MİLLET KİMLİĞİ İSTİYOR
Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Umman Daily gazetesine verdiği röportajda, “Arapların bir kimlik krizi ile karşı karşıya olduğunu ve Arap kimliğinin etnisite ve mezheplerle bölündüğünü söyledi. Esad çözüm olarak Türk modelini önerdi. Esad, “Türkler ve Ruslar gibi yapmalıyız” dedi. (Ulusal Kanal, 11 Aralık 2018 Salı 19:57 https://www.ulusal. com.tr/dunya/esadinsuriyedebirlikicinyontemiturkmodelih218523.html)
Esad, kurtuluşun Arapların bir millet birliği oluşturmaları ile olacağını gören bir değerlendirme yapmış.
Beşar Esad’ın açıklaması üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Arapların büyük mücadeleleri kolay anlatılamaz. Irak’ın işgali ile arabasına patlayıcı doldurup, ABD askerlerinin, birliklerinin üzerine süren arabalı gerillaları nasıl unutabiliriz? Aslında Araplar, son dönemde bölge ülkeleri ile beraber, ABD saldırılarını püskürttüler ve ABD’yi yendiler.
Arapların büyük bağımsızlık mücadelesi tarihini hepimiz öğrenmeliyiz. Derslerle dolu... Küçümsenecek tarih değil!
Aydınlık