ÖZGÜR UYANIK
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Michelle Bachelet, 22 Haziran günü Karakas’tan ayrıldığı sırada, muhalefet kesimi yeni bir şikayeti daha uçağa yetiştirmeye çalışıyordu. İki kez devlet başkanlığı yapmış olan Bachelet, ülkesi Şili’de insan hakları adına hiçbir şeyi değiştirememiş de olsa Venezuela’da başarmaya kararlıydı!
Muhalefetin şikayet dilekçesine son anda eklenen kişi ise bir komutandı. Şikayete göre Hava Tümgeneral Miguel Sisco Mora bir gün önce, başkent dışındaki bir AVM’de gözaltına alınmıştı. Muhalefet bu generalin hayatından endişe ediyordu.
Beş gün sonra Venezuela Başkan Yardımcısı Jorge Rodriguez basının önüne çıkarak duruma açıklık getirdi. Rodriguez, on dört aylık istihbarat çalışması sonucu elde edilen 59 saatlik video çekimlerini, mesajlaşmaları ve ses kayıtlarını sunarak bir darbe girişiminin önlendiğini gösterdi. Darbe hazırlığı içinde olanlar arasında bir deniz yüzbaşı, iki emekli yarbay ve gözaltına alınan General Mora vardı. Planın ayrıntıları ortaya çıktığında ABD’nin Guaido planı dışında bir seçeneğe yöneldiği anlaşılıyordu. Çünkü darbe hazırlığını yapanlar Maduro ve yardımcısı Diosdado Cabello’yu keskin nişancılarla öldürtecekler, Bolivarcıların güçlü olduğu mahallelerde katliam yapacaklar ve uçaklarla başkanlık sarayını bombalayacaklardı. Bu eylemlere paralel olarak on yıldır yolsuzluk sebebiyle cezaevinde bulunan eski Savunma Bakanı, ‘hayalet general’ olarak nam yapan Raul Baduel kaçırılacak ve ordunun başına geçirilecekti. 30 Nisan darbesi gibi bu da başarısızlığa uğratıldı.
Dış İlişkiler Komisyonu üyesi ve ABD’nin Venezuela meselesinde ‘Özel Temsilci’si Elliott Abrams, bu darbe girişiminden üç gün önce, 20 Haziran günü Senato üyelerine bilgi verirken şu ifadeleri kullanmıştı: “Sosyalizmin uygulanmaya kalkıldığı her yerde başarısızlığını her zaman kanıtlayan, dünya demokrasisinin şampiyonu olan biziz ve bu nedenle Venezuela'nın bir istisna olmasına izin veremeyiz. Öyleyse, sosyalizmin Venezuela'da başarılı olmasına izin verecek miyiz, sayın Temsilciler? Bütün Latin Amerika bölgesinde bunun neye yol açacağını hayal edebiliyor musunuz?”
TRUMP’IN SİHİRLİ ŞAPKASI
Mister Trump kendini bir Walt Disney kahramanı olarak görüyor olmalı. Kafasına dev bir balyoz yiyen tavşanın eski haline dönmesi ve şapkasından çıkardığı yaylı bir boks eldiveniyle rakibini alt etmesi gibi bir şey onun yaptığı. Zaten günümüzde ABD Başkanı olmak ‘Amerikan mucizesinin’ hâlâ geçerli olduğunu kanıtlamak demek. Trump da aynen böyle yaptı. Miami’ye iki saat mesafedeki Karakas’ta ortaya çıkan sosyalizmin varlığı karşısında yaşanan ‘Amerikan Kompleksini’ paraya çevirmeyi başardı. Yıllar boyunca Chavez’in aşağılamalarına katlanan Amerikalılara ‘Amerikan Mucizesi’nin varlığını bir tivit mesajıyla gösterdi. Kimsenin tanımadığı ve daha önce asla başkan adayı olmamış birini ‘Venezuela Devlet Başkanı’ olarak atadı. Tüm dünyaya, bu kuklayı tanıyacaksınız ve onunla iş yapacaksınız, dedi. Kukla sahnede görünürken arkada bay Trump el koyduğu Venezuela paralarını sayıyordu. Sadece ABD’de Venezuela’nın 30 milyar dolarına ve yedi bin istasyona sahip bir petrol şirketine el koydular. Büyük patronu diğer küçük akbabalar izledi. İngiltere ve Almanya, Venezuela altınlarına el koyarken, ‘solcu’ bir hükümete sahip Portekiz bile fırsatı kaçırmadı; Venezuela bankasının iki milyar dolarını cebe indirdi. Bu sırada kullanışlı bay ‘başkan’ Guaido, çıktığı dünya turundan döndüğü Venezuela’ya girerken, her turist gibi pasaport kontrolü için sıraya giriyordu. Onun sırada beklerkenki halini çeken objektiflere ise gülmeyi ihmal etmiyordu.
30 NİSAN DARBESİNDEKİ ‘CHAVEZCİLER’
The Washington Post, darbe girişiminden bir gün sonra 24 Haziran’da ilginç bir röportaj yayınladı. Görüşmenin kahramanı Venezuela istihbarat servisi SEBIN’in firari şefi General Manuel Ricardo Cristopher Figuera’ydı. SEBIN’in şefi 30 Nisan darbe girişiminden bu yana ortalıktan kaybolmuştu. Şimdi Kolombiya’nın başkenti Bogota’da ortaya çıkmış ve CIA koruması altında The Washington Post’a 12 saat süren bir röportaj vermişti.
Figuera’nın dediğine göre 28 Mart gecesi Miami’den gelen işadamı Cesar Omana makamına girdi ve muhalefetin planından bahsetti. Buna göre 1 Mayıs sabahı La Carlota Hava Üssü, muhalefete bağlı askerlerin eline geçecekti. Fakat asıl plan perde arkasında yürütülüyordu: Medya tekeli Glovision’un sahibi Raul Gorrin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Maikel Moreno’yu ikna edecekti. Anayasa Mahkemesi de Guaido’nun meclisini yetkili ilan edecek ve Maduro kenara itilecekti. Bu arada SEBIN’in başkanı Savunma Bakanı Vladimiro Lopez’le konuşacak o da Maduro’yu Küba’ya gitmeye mecbur bırakacaktı.
GLOBOVİSİON…
Reklamdan sonra devam ediyor
Globovision, Raul Gorrin 2013’te satın alana kadar Chavez karşıtı cephenin en güçlü televizyon kanalıydı. Gorrin, kanalın yayın politikasını tarafsızlaştırdı. Bu da ABD’nin pek işine gelmedi. 2017 sonuna doğru ABD basını Globovision’un sahibinin başkan yardımcısı Mike Pence’le görüştüğüne dair haberler yayınladı. Aynı günlerde yine ABD basınında eski bir Venezuelalı bürokratın savcılığa bazı itiraflarda bulunduğu haber oldu. Alejandro Andrade Cedeno adındaki ABD’ye sığınmış bürokrat, 201113 yılları arasında 1 milyar dolar parayı aklamaya aracılık ettiğini söylüyordu. Bu kişi 1998’de Chavez’i iktidara getiren seçimlerde onun yakın korumasıydı. 20072010 arası Hazine Bakanlığına bağlı bürokrat olarak görev yapmıştı. Para aklama operasyonlarını ise Gorrin için yaptığını söylüyordu. Üstelik bu işten kendisi de 94 milyon dolar kazanmıştı.
Bu itiraflar neticesinde Chicago’da yaşayan Gabriel Arturo Jimenez adında Venezuelalı bir ‘işadamı’ da cezalandırıldı. Jimenez para aklama operasyonları için Dominik Cumhuriyeti’nde bir banka almakla suçlanıyordu. Cedeno 10 yıl, Jimenez ise üç yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Globovision’un sahibinin Mike Pence ile görüştüğü haberleri de tam bu sırada duyuldu. Şimdi ise kaçak istihbarat başkanı, Gorrin’in 30 Nisan darbesinde rol almasının planlandığını söylüyor. İstihbarat başkanı da dahil olmak üzere bu hikayedekilerin tümünün isimleri, Trump’ın açıkladığı yaptırımlar listesinde geçiyor. Gorrin hakkında Venezuela’da henüz bir işlem yapılmadı. Ancak darbe gerisinde kurulan ittifaklara bakıldığında akıllara şu geldi: belki de sistemden zenginleşenler paralarını Florida’da harcayamaz hale gelince komploya destek vermeye karar vermişlerdi.
SAVUNMA BAKANI TELEFONA ÇIKMAYINCA…
Yine de plan işlememiş. SEBIN başkanının ifadesine göre Anayasa Mahkemesi başkanı 100 milyon dolar istemiş. Bununla da yetinmemiş darbeden sonra kendisinin başkan olması gerektiğinde ısrar etmiş. Savunma Bakanı Lopez ise İstihbarat Başkanı’nın telefonlarına çıkmamış. Tuhaf ama yardımcısının söylediğine göre o sırada ‘Avengers: Endgame’ izlemekteymiş.
Darbe günü gelmeden Maduro planı öğrenmiş. Bu nedenle darbe bir gün öne yani 30 Nisan’a çekilmiş. SEBIN başkanı, ev hapsindeki faşist lider Leopolde Lopez’i alıp La Carlota’ya götürmüş. Bu arada 2002 darbesinde Llaguno Köprüsü katliamından sorumlu olan ve 1981’den bu yana Alman GSG9’dan FBI’a kadar çalışmadığı yabancı istihbarat grubu kalmayan Ivan Simonovis, ülke dışına kaçırılmış. SEBIN başkanı soluğu Kolombiya’da alırken günün sonunda Lopez İspanya elçiliğine, darbe girişimine katılan 25 asker de Brezilya’ya sığınmış.
ABD’NİN KONTRGERİLLA ORDULARINI YÖNETTİ
Reagan’ın İnsan Hakları sekreteri olarak göreve başlayan Elliott Abrams 1980’ler boyunca Guatemala, El Salvador ve Nikaragua’da ABD’nin kontrgerilla ordularını yönetti. ABD’nin o yıllarda Orta Amerika’da işlediği tüm katliamlarda onun parmağı vardı. Amacı ‘komünizm canavarının’ başını ezmekti. Sonuçta savaşı kaybetti ama bu ülkelerde yüz binlerce cana ve ekonomik yıkıma yol açtı.
Abrams ABD kongresinde 1200 sivilin katledildiği El Mozote (El Salvador) katliamından ve yasadışı silah ve uyuşturucu satışından yargılandı. Ceza aldı ama ABD’ye verdiği hizmetler göz önünde tutularak affedildi.
Trump iktidara geldiğinde eski CIA direktörü Mike Pompeo’yu dışişleri bakanı, Pompeo da Abrams’ı Venezuela temsilcisi yaptı. Ne de olsa Abrams, ABD’nin Latin Amerika’da yapabileceklerinin, yaşayan en önemli kanıtıydı.