26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, katıldığı Habertürk'te FETÖ, ile kumpas davalarını anlattı. FETÖ'nün 1980 askeri darbesinden sonra TSK'ya sızdığını ifade eden Başbuğ, Ergenekon'da düğmeye 17 Haziran 2007 tarihinde basıldığını söyledi. Derin devletle ilgili bir soru üzerine Başbuğ, "Kastedilen şuysa, her devlette bir ortak akıl vardır. Devletin kurumları vardır. Bir devleti yıkmak istiyorsanız kurumları yıkın. Güvenlik açısından aldığınızda Türkiye'de Genelkurmay, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı önemlidir. Bir noktada kurumların bir araya gelerek ortak akıl ve çözümler üretmesi. Derin devlet buysa tamam doğru. Şimdi ABD devletin ana gücünü nereden alıyor? Kurumlardan alıyor. Derin devletten kasıt buysa evet vardı" diye yanıtladı. Başbuğ'un kumpasla ilgili şunları söyledi;

'POLİS İSİMLERİ VERİLDİ'

MİT Yasası'na göre MİT Müsteşarı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı'nın isteklerini yapmakla mükellef. Bana bu konuda MİT yardımcı olacak. MİT Müsteşarı'nı çağırdım. Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili olarak somut bilgilere ihtiyacımız var. İsim istiyorum. Benim için önemli olan şu, TSK'da kim Fetullah Gülen? Bana ismen verin bunu dedim. Hakkım mı? Hakkım. Peki alabildim mi? Biz Emre Taner'le iyi çalıştık o ayrı konu. Bana sadece isim bazında polislerin isimlerini verdi. Fetullah Gülen'le bağlantılı olduğu isimler. Başka kaynaklarla da teyit ettik. O isim listesini sayın Başbakana verdim. Bana TSK'da Ahmet, Mehmet, Hüseyin Fetullah Gülencidir diye bir isim verildi mi? Verilmedi.

'TSK'NIN ETKİNLİĞİNİN, SESİNİN KESİLMESİ'

Önemli olan TSK'daki kilit görevlere kendi adamlarını getirebilmek. Onların boşaltılması lazım ki, oraların doldurulması lazım. Fetullah Gülen açısından makro hedef bu; kendi elemanlarını üst kademelere getirebilmek. Siyasi iktidtar da FETÖ'nün bu maksadını anlayamadı. Siyasi iktidar da bu süreçte, hatırlayın o yıllarda TürkiyeAB ilişkileri devam ediyor, askeri vesayet, TSK'nın etkinliği vs. Bu açıdan bakar iseniz tabii ki silahlı kuvvetlerin etkinliğinin azaltılması, yani bir dönem özellikle Genelkurmay Başkanlığı karargahı önemli konularda silahlı kuvvetlerin görüşlerini ifade ediyordu. Bazen belki gereksiz olan bazı şeyler olmuş mudur? Neticede ortada askeri vesayet kavramı var. Askeri vesayetten kastedilen TSK'nın kendi alanına giren, ülkenin güvenlik alanındaki etkinliğinin kırılması, TSK'nın sesinin kesilmesi. Sonuçta da bunun gerçekleştiğini görüyorsunuz.

'İNTİHAR EDENLER NE OLACAK?'

2007'den bugüne kadarki sürece baktığımızda beraatla sonuçlandı, çeşitli davalar bitti. Bu süreçte hayatlarını kaybeden arkadaşlarımız var. Asker sivil. Türkan Saylan hastaydı belki de ölümünü hızlandırdılar. İlhan Selçuk hasta değildi, belki de Selçuk üzüntüler ve karşılaştığı durumlar karşısında, hatta geçenlerde birisi 'ben artık yaşamak istemiyorum' demişti. Ali Tatar var. Gencecik bir öğretmen, deniz subayımız. Dayanamadı, gururuna yediremedi intihar etti. Abdülkerim Kırca var. Jandarma subayıdır, terörle mücadelede benim yanımda da görev yapan birisi. Alay komutanı iken PKK'lılarla mücadele ederken maalesef yürüyemez hale geldi. Emekli oldu. Ben onu MGK Genel Sekreterliği'ne aldım, sandalyesiyle geliyordu. PKK karşısında kahramanca mücadele eden Abdülkerim Kırca suçlandı. Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından şeref madalyasıyla ödüllendirdi. Gururuna yediremedi, intihar etti.

'HAYATINI KAYBEDENLERE NEDEN OLANLAR MUTLAKA CEZASINI GÖRMELİ'

Reklamdan sonra devam ediyor 

Muzaffer Tekin. Silivri'de hastalandı, kanser oldu. Onurlu bir çocuk. Kaşif Kozinoğlu var. Cem Aziz Çakmak var amiral. Murat Özenak var. Kuddusi Okur var. Şimdi ne olacak? Bu komploları işleyen insanlar aslında bir insanlık suçu işlemişler. Kaç kişinin hayatına malolmuşlar. Özürle bu ölen insanları geri mi getireceğiz? Gereken cezaları görmeliler. Bir noktada şehit olan bu değerli arkadaşlarımız asker sivil bunları ben şehit olarak görüyorum. Bunların acısında özür dilemek hafif kalır. Hayatını kaybedenlere neden olanlar mutlaka cezasını görmeli.

'ERGENEKON DÜĞMESİNE 17 HAZİRAN 2007'DE BASILDI'

FETÖ'nün ilk denemesi Şemdinli soruşturması, 2005. Hedefte Kara Kuvvetleri Komutanı vardır. Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanı olmasını engellemek. Bazı üst rütbeli subay ve generaller de var hedefte. Siyasi iktidarın bu davaya gerekli desteği vermemesi neticesinde sonuç alınamadı, bir şey yapamadılar. Şemdinli'den sonra 2006 yılında Danıştay cinayeti var 17 Mayıs'ta. Olayların başlaması 19 Ocak 2007 Hrant Dink cinayetiyle başlıyor. Amaç bu cinayetle TSK arasında bağlantı kurabilmek. İşi TSK üzerine yıkmak. Malatya'daki menfur cinayet, Danıştay, Ergenekon'la TSK üzerine yıkmak istemediler mi? Hrant Dink 19 Ocak 2007'de öldürülecek. Onun akabinde Emniyet Başbakan'ın önüne Ergenekon şemasını koyacak. Hrant Dink, Ergenekon bağlantısını göstermeye çalıştılar. Daha sonra 12 Haziran 2007 Ümraniye'deki el bombalarının bulunması. 22 Temmuz'da genel seçim var. 27 Temmuz 2007'de Ergenekon düğmesine basılıyor.

'KAYSERİ SORUŞTURMASINDA FETÖ OLAYINI YAKALAMIŞTIK'

Erzincan Cumhuriyet Savcısı olan İlhan Cihaner, kendisine gelen bilgiler çerçevesinde 23 Şubat 2009'da başlattığı soruşturmalar kapsamında ilk gözaltılar oluyor. Soruşturmanın odağında İsmailağa Cemaati var. Soruşturma ilerledikçe İlhan Cihaner bu olayın içinde FETÖ ile ilgili bazı bilgi ve bulgulara ulaşacak. İsmailağa üzerinden başlayan olay FETÖ cemaatine gitmeye başlıyor. Olay burada kopuyor. FETÖ'ye gitmeye başladığı anda Erzurum'daki özel yetkili savcı Osman Şanal, biraz evvel dediğim gibi, 'bu silahlı örgüttür, senin yetkili alanına girmez, benim alanıma girer' deyip Mart 2009'da dosyayı alacak. Burada FETÖ'ye giden bir hareketle karşı karşıyayız. 10 Mart 2009'da Erzurum, Osman Şanal dosyayı alacak. Bundan 1 hafta evvel bizim Kayseri'de Hava Kuvvetleri Savcılığı'nın götürdüğü soruşturma var. Kayseri soruşturması bilgisi bana geldiğinde. 34 astsubay var, ışık evlerinde yetiştiklerini ve FETÖ ile bağlantılı olduğu ifadesini verdiler. Dedik ki 'Bir taraftan yakalıyoruz'. Özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı iken FETÖ'nün ne kadar tehdit olduğunun farkındaydık. FETÖ'nün TSK için ne kadar hayati tehdit olduğunun farkındayız. Ama somut deliller lazım. Ama Kayseri olayında yakaladık, bir yere gidiyoruz diye sevindik.

'FETÖ ERZİNCAN'DA BAŞARISIZ OLUNCA BALYOZ DEVREYE GİRDİ'

Deniz Kuvvetleri'nin atılım içinde olduğu bir yıl. Büyük projeler var. Deniz Kuvvetleri hakikaten hayati. Dışa bağımlılıktan kurtulan bir Deniz Kuvvetleri görüyorsunuz. Deniz Kuvvetleri'ne Fetullah Gülen'in diğer yerlere göre daha düşük. Mesela Hava Kuvvetleri'nde fazla. Deniz Kuvvetleri'ne en az nüfus edebildiğiniz rakamsal olarak noktalar var. Deniz Kuvvetleri'nin önemli hedef haline geldiğini görüyoruz. Poyrazköy olayı, Kafes Eylem planı, amirallare suikast hep o süreçte yaşanan olaylar. FETÖ Erzincan'da istenilen konulara pek ulaşamadı. Tıkandığı için ellerinde kalan bu açıdan en son silah Balyoz komplosu olarak karşımıza çıktı. 22 Şubat'ta ilk gözaltılar alınıyor. Tutuklamalar başladı. Hatırlayın o Taraf'ın camiler bombalanacak manşeti. Eğitimde 'Allah Allah' dedirten ordu camileri nasıl bombalayacak?

'FENERBAHÇE'NİN VERDİĞİ MÜCADELEYİ HİÇBİR KURUM VERMEDİ'

FETÖ'nün bütün kurumlara sızmak istediğini görüyorsunuz. Spor, futbol kulübü denildiği zaman hakikaten Fenerbahçe'nin yeri daha farklı. Burada amaç Fenerbahçe'yi ele geçirmek. Çok önemli bir güç. İlk denemeyi 2011 Haziran'da yaptılar. Şike olayı ortaya çıktı. Bu ilk denemidir. Fenerbahçe taraftarıyla, yönetimiyle, ki o dönemde Ali Koç da başkan yardımcısı olarak bu süreçte çok önemli rol oynamıştır. Fenerbahçe bu süreçte muhteşem, kurumsal olarak, yönetim ve taraftarıyla muhteşem bir mücadele verdti. Türkiye'de hiçbir kurum Fenerbahçe'nin verdiği direnişi, mücadeleye vermedi.