İstanbul Saraçhane’de önceki gün emperyalizmin LGBT dayatmasına karşı tarihimizin en kitlesel yürüyüşü yapıldı. Bu yürüyüş ile ilgili gözlemlerimiz bir kitap dolduracak cinstendi.
Türkiye’de daha önce birçok LGBT yürüyüşü yapıldı. Saraçhane Meydanı’na giderken insan, o yürüyüşlerden fotoğrafları anımsıyor. Marjinal bir şekilde giydirilmiş çocuklar, yerlerde sürünen kadınlar, yarı çıplak insanlar, ne idüğü belirsiz pankartlar ve bez parçaları... Ancak Saraçhane Meydanı’na girdiğinizde sizi Saraçhane Parkı’nda kaydıraklardan kayan, salıncaklarda sallanan çocuklar karşılıyor. İnsanlar sabah kahvaltılarını yapmış bir biçimde çocuklarını alıp “Büyük Aile Yürüyüşü”ne gelmişler.
Alanda cinsel fantezilerin metası haline gelmiş elleri kelepçeli kadınlar, çocuklar yok. Çocuklar ellerinde Türk bayraklarıyla omuzlarda. Kadınlar başı dik bir biçimde çocuklarını korumak için meydanda.
Meydana tepeden baktığınızda meydanın ne anlama geldiği belli olmayan bez parçalarıyla değil Türk bayraklarıyla gelincik tarlasına dönmüş olduğunu görüyorsunuz.
HEP BİRLİKTE EŞLİK EDİLEN ŞARKILAR
Sahnede bir müzik çalıyor. Sözlerine kulak kesiliyorsunuz. Bir an LGBT yürüyüşlerinde söylenen şarkıları anımsıyorsunuz. Sözleri “Esrarın da etkisiyle ışık daha parlak”, “Sokaklarda geziniyorum kafamız matiz”, “Çek bir duman bana dön, bunu her tadan aklını kaybedecek” gibi olan şarkıları burada duyamıyorsunuz.
Barış Manço duyuyorsunuz, Aşık Veysel duyuyorsunuz. 15 kişilik bir grup müzikten dolayı alanı terk ediyor. Ama bu, orada bulunan binlerce ailenin umurunda değil. Türküler hep bir ağızdan söyleniyor. Aşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yol”una hep beraber giriliyor.
TÜRK MİLLETİ GERÇEĞİ
Miting alanı öylesine çok renkli ki her kesimden insanla temas edebileceğiniz bir deneyin içindesiniz. Miting kürsüsünden de o vurgu yapılıyor: “Milliyetçisi, İslamcısı, Atatürkçüsü, ulusalcısı, sağcısı, solcusu burada”. Gerçekten de öyle. Başı açıkmış kapalıymış, sakallıymış bıyıklıymış bir önemi yok.
LGBT’nin gökkuşağı, farklı renkleri bir araya getirmeyi iddia edip aslında tek tip “marjinal” bir insan tiplemesi yaratırken halkımızın farklı kesimleri, Türk bayrağı altında rengarenk bir çeşitlilik oluşturuyor. İşte Türk milleti gerçeği budur.
‘YAĞMUR SENİ DURDURMASIN KONUŞ!’
Tam miting başlayacak, bir anda sağanak yağmur bastırıyor. Yağmurun kalabalığı dağıtmasından endişe ediyorsunuz ancak aksine insanlar daha çok kenetleniyor.
Sahnede kitle örgütü temsilcileri, sanatçılar, aydınlar çok nitelikli ve özlü konuşmalar yapıyor. Ancak alanda bulunan kitlede dağılmanın belirtisi yok. Aksine, Vatan Partisi Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı konuşurken en önden sesler yükseliyor: “Helal sana! Konuş! Yağmur seni durdurmasın, konuş!”
Sahnede birçok aydın çok önemli konuşmalar yapıyor ancak özellikle Vatan Partisi Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı, TGB Genel Başkanı Dilek Çınar ve CKD GYK Üyesi Elif Eskin’in konuşmaları çok büyük alkış alıyor.
HANGİSİ NEFRET SÖYLEMİ?
Yürüyüşte en çok dikkat çeken şeylerin başında pankartlar geliyor. Pankartların genel havasını ailenin korunması oluşturuyor. “Küresel ve emperyalist örgütler, çocuklarımızdan uzak dur”, “Aile hedefte”, “Çocukların için sesini yükselt”, “Cinsiyetsiz toplum projesine dur de” gibi pankartlar en önde taşınıyor.
Bu yürüyüşü “nefret yürüyüşü” olarak tarif eden HDP, CHP ve İyi Parti yöneticilerinin tezlerine en iyi cevabı bu pankartlar veriyor.
Peki LGBT yürüyüşlerinde hangi pankartlar vardı? Hatırlayalım. “Benim çocuğum trans”, “İbne dönme el ele ahlaksız devrime”, “Erkeğin kalbine giden yola s*çayım”, “Lilith’in s*rtükleriyiz”, “Erkeklik suçtur”, “Ocağı söndür, kocanı öldür”…
Muhakeme yapabilme yeteneğine sahip bir insan bu iki yürüyüşü karşılaştırdığında hangisinin “nefret yürüyüşü” olduğunu çok net bir biçimde görür.
EMPERYALİZM KİMİ FONLUYOR?
Bu, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda yapılan en ilerici yürüyüşlerden biridir. Yürüyüşe gelenlerin cübbesine, sakalına, sarığına bakanlar bu teze şaşıracaklar.
İlericiliğin ölçütü nedir? İlericilik, insanlığın en büyük düşmanının karşısında olmaktır. Bugün insanlığın en büyük düşmanı emperyalizmdir. Yedi iklimde birden zulmedebilen tek güç odur ve tüm kuvvetler de ona karşı aldıkları tavırla geri ya da ileri olurlar.
Peki bugün emperyalizm Türkiye’de kimleri fonluyor? Muhafazakar dernekleri mi yoksa LGBT derneklerini mi? LGBT derneklerine aktarılan paranın haddi hesabı yok. O zaman gerici kimdir? Muhafazakar dernekler mi yoksa LGBT dernekleri mi?
KİM İLERİCİ?
Bugün Atatürkçülüğün de milliyetçiliğin de laikliğin de birinci koşulu antiemperyalist olmaktır. Bugün laikim diyen bir insan gerçekten samimiyse antiemperyalist olmak zorundadır. Emperyalizmi hedef almayan bir laiklik mücadelesi doğal olarak emperyalizmin ve gericiliğin uşağı konumundadır.
Özetle, bugün Saraçhane Meydanı’na gelen sarıklı, cübbeli, sakallı yurttaşlarımız, LGBT yürüyüşlerine giden sözde “modern” görünümlü marjinallerden daha ilericidir. İlericilik kıyafette değil zihinlerdedir ve emperyalizme karşı alınan tavırla sınanır. Türkiye’nin geleceğinde de “modern” görünümlü gericiler değil, Türk milleti gerçeği içerisinde emperyalizme tavır alan ilericiler olacaktır.