Aziz Nesin'in HDPKK'ya verdiği destekle bilinen oğlu Ahmet Nesin, terör örgütü PKK'ya destek veren rezilce ve haince bir yazı kaleme aldı. İşte kendi bloğunda yayınlanan o yazı:

Ahmet Nesin: PKK’liye ‘terörist’ dediğiniz zaman, Nene Hatun da ‘terörist’ olur

Bu yazı başlığını dün twitterdan attım, attım atmasına da sağlam da küfür yedim. Esasında Kurtuluş Savaşı’yla övünen Türklerin, Kürtlerin mücadelesini anlamaması pek anlaşılır gibi gelmiyor. Bugün geldiğimiz siyasi konuma baktığımızda anlaşılır gibi gözükse de tarihimizi öyküleştirerek yazıp okuduğumuzdan kimse gerçeği bilmiyor.

Bizim yaşadığımız Kurtuluş Savaşı halkın başlattığı bir savaş değil. Halk Osmanlı’ya karşı da ayaklanmamış, sömürgeci ülkelere karşı da. O yüzden Kurtuluş Savaşı’nı başlatan askeri komutanlar dışında çok fazla öykümüz yok. Savaş halkın istemiyle başlamayınca ondan sonra yaşananlar, yapıldığı söylenen devrimler de devrim olmaktan çıkıyor.

Mustafa Kemal Harf Devrimini yapıyor ama bu talep halktan gelmiyor. Halktan gelme olasılığı da sıfır zaten, yüzde 93’ünün okuma yazma bilmediği bir toplumda harflerle bir bağlantısı yok ki insanların. Başına taktığı şeyin sarık ya da şapka olması da çok umurunda değil, hatta şapkaya pek sıcak baktığı da söylenemez, hem halife tarafından şeriatla yönetileceksin hem de birdenbire bu devrimleri isteyeceksin yada olduktan sonra kabullenip içselleştireceksin. Okuma yazma oranı kadında daha düşük, belki yüzde 95’lerde ama kadına oy hakkı vermişsin, ne yazar!..

Bugün Türkiye’nin geldiği siyasi noktayı araştırmak isteyenler bu yaşadıklarımızı unutmamalı. Hep şöyle bir söylem var Kemalist ve kendisine laik diyen kesimde: “Yahu bu kadar geri kafalı takım, başı kapalı kadın birdenbire nasıl oluştu?” İşte bunu söyleyenler Türkiye tarihini, Kurtuluş Savaşı’nı kendi istedikleri gibi yorumlayanlar.

Kurtuluş Savaşı’nın dünyada ilk olduğunu söyleyenler, bu savaşın nedenlerine bakarlarsa bence Kürtlerin savaşını daha iyi anlayıp hak vereceklerdir. Kurtuluş savaşı olmasaydı bu halkın bir kısmı Fransızca, İngilizce vs. gibi değişik diller konuşacaktı. Aynı Hindistan, Pakistan ya da Kıbrıs gibi kendi dillerini bozuk ama ingilizceyi neredeyse ana dilleri gibi konuşacaktı.

Şu anda Türkiye’de bir barış rüzgârı var ve bu barış rüzgarında hemen hemen artık bütün siyasilerin ortak söylediği bir şey var: “Kürtler bundan sonra bizim eşit vatandaşlarımız olacak…” MHP ve ona benzer 23 küçük parti dışında bu konuda herkes hemfikir. Bunu söylemek bugüne kadar Kürt halkını asimile ettiğini, onları sömürdüğünü kabul etmektir, başta dil ve eğitim olarak hiçbir hakkını vermediğini açıklamaktır.

Niye bir Hintli eğitimini kendi diliyle yapmasın da İngilizce yapsın? Kurtuluş Savaşı olmasaydı İstanbul hangi dili konuşacaktı, Hatay hangi dili? İngilizce ya da Fransızca çok önemli bir dil olabilir ama ben kendi dilimi öğrenemedikten sonra bana ne gerek. Ya da soruya şöyle bakalım, evde anadilini konuşan ama onun gramerini bilmeyen bir kişi hangi milletten olursa olsun başka dili neden öğrenemez. Bugüne kadar düzgün aksanlı İngilizce konuşan kaç Hintli gördünüz yada düzgün aksanlı Türkçe konuşan kaç Kürt!..

Kürtlerin mücadelesine bakarken Türklerin ya da Osmanlı’nın bu topraklara kaç yılında geldiğine bakmak gerekiyor. Osmanlı bu topraklara geldiğinde, zorla ele geçirdiğinde Kürtler oradaydı, o yüzden bugün onu unutmuyorlar ve başta dil olmak üzere bu savaşı veriyorlar.

Açıkçası Kürtler bir kurtuluş savaşının içindeler, bugün barış görüşmeleri yapılıyorsa bu onların haklı olduğunu kabul etmemizdendir. PKK’nin verdiği savaşa ‘terör’ olarak bakmak Türklerin kendi Kurtuluş Savaşını inkar etmektir. PKK’li bir kişiye ‘terörist’ dediğiniz zaman, Nene Hatun da bir ‘terörist’ olur çıkar. PKK dışarıdan destek görüyor dediğinizde, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Sovyetler’den aldığı yardımı bilmiyorsunuz demektir, Mareşal Frunze’nin Türkiye’yi gezip Stalin’e verdiği rapordan haberiniz yok demektir ve hatta Taksim Anıtı’nın esasında bir Atatürk anıtı değil, Frunze anıtı olduğundan da haberiniz yoktur. Hatta Erdoğan’ın Suriye’deki dincilere yaptığı yardımı da bilmiyorsunuz demektir ki bu artık anlaşılamaz bir durumdur.

Demokrasiyle cumhuriyet kavramlarının ta başından beri karıştığı Türkiye’de 90. yılında artık Kürt sorununa ‘terör olayı’ diye bakmaktan, barış sürecini ‘terör olayları bitti’ diye yorumlamaktan kurtulmanın zamanı sanırım geldi.

PKK bütün Kürtleri temsil edemez demek de aynı mantık hatasını içerir. Kurtuluş Savaşı nasıl bütün Türkiye’yi ilgilendiriyorsa, PKK Kurtuluş Savaşı da bütün Kürtleri kapsar. İkisinde de karşı çıkanlar yok mudur, elbette vardır ve olacaktır da. Hatta Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkanlar, Osmanlı’yı özleyenler bugün iktidardadır. Kürt hareketine bakarken bence böyle bakmak gerekiyor.

( ahmetnesin.wordpress.com )