Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan’ın ilgili köşe yazıları, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve imamlar hakkındaki asılsız iddialara yanıt vererek, kurumun sistemli olarak hedef alınmasının arka planını ustaca ortaya koydu.(1)(2)

Sapkın din kisveli gruplar, FETÖ, DEAŞ, PKK, liberaller, sahte solcular ve millet ittifakının bazı mensuplarından oluşan geniş bir çevrenin ağız birliği ederek yürüttüğü DİB karşıtlığı gerçekten de kötü niyetli... Çıkarılan gürültü, uluslararası unsurların desteğiyle iyi niyetli kimseleri de etkiliyor… Hedefleri, FETÖ’den çıkarılan derslerle atılmak istenen; DİB’i arındırma ve otoritesini güçlendirme adımlarını bertaraf etmek, yükselen milli devlet refleksini boğmak… Nitekim DİB’in Tarikatlar Raporu ve tarikat & cemaatlerin rapora verdikleri tepkiler de cepheleşmeyi doğrulamaktadır.(3)

Sosyal medyada takip edebildiğimiz kadarıyla Reyhan’ın köşe yazılarına çok sayıda imam ve DİB görevlisinden teşekkür mesajı geldi. Teşekkür mesajları DİB camiasının konuya duyarlı olduğunu gösteriyor. Eleştirilerse ağırlıklı olarak Atatürkçü okuyuculardan… İkiye ayrılıyor: Bir, iyi niyetli kaygılar barındıranlar… İki, dizginlerini kaybetmiş olanlar…

Yazımızda iyi niyetli eleştirilerin göz ardı ettiği stratejik boyutu tarihten örneklerle tartışacağız. Çünkü iyi niyetinden şüphe duymadığımız eleştirilerin çoğu hedefsiz, sorumsuz, toptancı, beğenmez ve ayrıştırıcı bir bilinçsizlik taşıyor. Maalesef içinde “Onlardan gelecek hiç gelmesin” diyen de var, “İmamları ve DİB’i savunmak size mi kaldı” diyen de…

ABDURRAUF EFENDİ (SARISÖZEN)

Kurtuluş Savaşımızdaki kritik dönemeçlerden olan 4 Eylül 1919’daki kongre için Sivas’ın seçilmesinin önemli sebeplerinden biri de Müdafaai Hukuk Cemiyetinin (MHC) en etkin teşkilatının burada bulunmasıydı.

8 Mayıs 1919’da kurulan şube hızlı örgütlenmişti. İzmir’in işgalini protesto için 17 Mayıs 1919’da tüm yurtta düzenlenen mitinglerin en kalabalık ve ateşlilerinden biri Sivas’ta olmuştu. Şehrin tüm kaza ve nahiyeleri mitingler yapmış, telgraflar yollamıştı. Tüm bu organizasyonun başındaki kişi Abdurrauf Efendi’ydi. Abdurrauf Bey Sivas müftüsüydü. Şeyhülislama bağlıydı. İlçelerdeki tüm müftüleri cemiyete katmıştı. Cübbesinin eteklerini toplayıp ev ev, dükkân dükkân dolaşarak Mustafa Kemal Paşa ve heyetini Sivas’ta coşkuyla karşılamak için çalışmıştı. Kongrenin iaşe ihtiyaçlarının sorumluluğunu üstlenmiş, açılış ve kapanış dualarını yapmış, halkın milli mücadeleye ve Atatürk’e bağlı kalması için canla başla beklentisiz çabalamıştı. 27 Haziran 1919’da Sivas’a gelen Atatürk, kongre hazırlık talimatını ona bizzat vermişti.

SÜTÇÜ İMAM

Şubat’ta işgalin başladığı Maraş’ta 8 ay süren İngiliz hâkimiyetinden sonra 29 Ekim 1919'da Fransızlar egemen olmuştu. Fransızların, Ermeni çeteleri de yanlarına alarak şımarıklıklara girişmesiyle Maraşlıların rahatsızlıkları artmıştı. İşgalcilerin Türk kadınlarına saldırması bardağı taşırmış, arbedeyi gören Sütçü İmam tabancasına sarılıp askerlerden birini vurmuştu.

Maraş’ta düşmana sıkılan bu ilk kurşunla halk işgalcilere ve Ermeni çetelere karşı milli direnişi büyüttü. 22 günlük bir çarpışma yaşanmış, bu çatışmalarda Sütçü İmam bayraklaşmıştı.

Maraş kurtulduktan sonra Antep’e desteğe giden kuvvetlere de katılan Sütçü İmam, merkez yerleşimdeki Uzunoluk Camisinin imamıydı.

BÖREKÇİZADE MEHMET RIFAT EFENDİ

Vali Muhittin Paşa’nın milli mücadele düşmanlığı Ankara eşrafını rahatsız ediyordu. Ankaralılar Valiyi şikâyet etmek istemiş ama Damat Ferit, Padişahla görüşmelerine izin vermemişti. Onlar da isyan edip “Senin gibi Sadrazamı da, senin Padişahını da tanımıyoruz” demişlerdi. (4) Bu, Anadolu’da Padişaha ilk isyan telgrafı olmuştu. Ardından Ankaralılar millici eşkıyalar eliyle Valiyi derdest edip Sivas’a yollamışlar, yeni atanan Valiyi de mektupla tehdit edip şehre sokmamışlardı. Üstüne 29 Ekim 1919’da MHC şubesini ve cemiyete bağlı silahlı birliklerini kurarak kentte tam hâkimiyet sağlamışlardı. Tüm bu olayların başını Börekçizade olarak bilinen Mehmet Rıfat Efendi çekiyordu. Börekçizade Rıfat Bey Ankara müftüsüydü. Şeyhülislama bağlıydı. İstanbul tarafından idama mahkûm edilmişti.

O sıralarda Atatürk bir telgrafla Rıfat Bey’le irtibat kurdu ve Ankara’ya geleceğini bildirdi. 27 Aralık 1919’da, kızılca günde Ankara’ya indiğinde Rıfat Bey ve arkadaşları Atatürk’ü Türk töresiyle, Seymenlerle karşıladılar… Börekçizade Rıfat Efendi, milli mücadele için bağış toplamaktan 1. TBMM’de milletvekilliğine, MHC Başkanlığından Atatürk’le beraber Diyanet İşlerinin kuruluşuna ve başkanlığına kadar pek çok işe imza atmıştı.

ATATÜRK GİBİ BAKMAK, ATATÜRK GİBİ YAPMAK

Kurtuluş Savaşı'na ve Cumhuriyet Devrimlerine aktif katılan din bilginlerinin sayısı tahminlerin üzerinde… İstanbul hükümetinin hazırladığı ve işgalciler tarafından yurdun her yanında dağıtılan milli mücadele karşıtı bozguncu fetvaya karşı, 11 Nisan 1920’de 152 imzayla yayınlanan Ankara Fetvası, müftü ve imamların rolünü bu bakımdan daha anlaşılır kılmakta…

Atatürk söylem ve eylemleriyle verdiği güven ve yaptığı özel müdahalelerle teşkilatçı bir çizgi izlemiş; zamanın her meslek ve yaş grubundan Abdurrauf, Mehmet Rıfat ve Sütçü İmam gibi simalarını kazanarak başarmıştır.

  • Gözünü iktidar hedefinden ayırmamıştır.
  • Türk milletine ve tarihe karşı sorumluluklarını unutmamıştır, toptan yargılardan kaçınmıştır.
  • Geniş kesimleri kurtuluş çizgisinde birleştirmekten sapmamıştır.
  • Kimseyi dışlamamıştır, insan beğenmemezlik yapmamıştır.
  • Şablonlardan değil, durumdan vazife çıkarmıştır.
  • Her koşulda güç biriktirmeyi amaçlamıştır.
  • Tüm gelişme ve ilişkilere kişisel yönelimlerle değil, mücadelenin ihtiyaçlarını esas alan bir perspektifle bakmıştır ve başarmıştır.

Atatürk’ün kurmay isimler, saltanat, hilafet, din insanları ve devrimlere yaklaşımlarında da bu prensipler açıkça görülmektedir.

Şeyhülislama kızıp müftüyü kazanmaktan, İstanbul’a öfkelenip memlekete yönelen tehditlerle savaşmaktan vazgeçmemiştir.

TÜRK MİLLETİ'NİN BAĞRINDA NİCESİ VAR

Vatanseverlerin hiçbir alanı boş bırakma hakkı, hiç kimseyi karşıya itme lüksü yoktur.

Diyanet İşleri ve din görevlileri hakkındaki toptancı yargılar yanlıştır, meselenin stratejik boyutunun ıskalanmasına yol açmaktadır; bilinçsizlik doğurmaktadır.

Bilinçsizliğin devamlılığı eylemsizlik ve karamsarlık başlangıcıdır.

Atatürkçülere yakışan kötümser değil iyimser olmaktır, kadere terk eden değil müdahale eden, dönüştüren ve bütünleştiren olmaktır.

Çünkü Türk milleti bağrından nice Abdurrauf Efendiler, Sütçü İmamlar, Börekçizade Rıfatlar çıkarabilecek birikime sahiptir.

Kuşkusuz hataları vardır. Fakat son kertede Diyanet İşlerinin korona virüs salgını, terör ve darbeyle mücadeledeki sela ve hutbeleri Türkiye’nin yararınadır.

Bütün birim ve personeliyle Diyanet kurumunun varlığı Türkiye için şanstır.

Diyanet İşleri hurafelere, devlet ve millet düşmanlarına karşı savunulmalıdır.

Anayasaya dayanmalı ve Atatürk’ün çizdiği rotada var olmalıdır.

Aykut Diş

Aydınlık

Dipnotlar:
1) https://www.aydinlik.com.tr/haber/diyanethakkindayalanlarvegercekler2054171
2) https://www.aydinlik.com.tr/haber/ebuhanzalavelaiksempatizanlari204794
3) https://www.aydinlik.com.tr/diyanetisleribaskanliginingizlitarikatraporu3suleymancilaricinistihbaratuyarisiozgurlukmeydaniagustos20193#6
4) Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Seymen Alayı, Ankara Kulübü Yayınları, 2. Baskı, s.17