1926'dan ölümüne kadar Atatürk'ün sofrasını hazırlayan İbrahim Ergüven, Atatürk ile olan anılarını TRT'ye anlattı. Ergüven, "Bütün gecesi sofrada geçerdi. Atatürk'ün sofrası bir üniversite gibiydi." diyerek, Atatürk ile olan anılarını TRT'ye aktardı.Atatürk, İbrahim Ergüven'in hizmetini beğenmesi sonucu kendisini yanına aldırır. Böylece Ergüven, Atatürk'ün sofracıbaşı olur. Ergüven, Atatürk'ün sofra adabını ve kendisiyle yaşadığı bazı anıları TRT'ye aktardı. Atatürk'ün sofracıbaşı anlattı: Atatürk'ün sofrası bir üniversite gibiydi  Resim: 2

"SOFRASI BİR ÜNİVERSİTE GİBİYDİ"

İbrahim Ergüven, Atatürk'ün sofra ortamının nasıl olduğunu şu sözlerle dile getiriyor:

"Bütün gecesi sofrada geçerdi. Atatürk'ün sofrası bir üniversite gibiydi. Bütün misafirler gelişigüzel konuşmazlardı. Atatürk'ten söz isterlerdi. Atatürk sofraya daima hakimdi. Kimsenin önünden kağıt kalem eksik olmazdı."ATATÜRK'ÜN EN ÇOK SEVDİĞİ YEMEK NEYDİ?

Ergüven, anılarında Atatürk'ün en çok sevdiği yemeğin olup olmadığı konusunda da konuşuyor:

"Atatürk yemek tefrik etmezdi. Boğazına hiç düşkün değildi. Hiçbir zaman da direktif vererek yemek yaptırmazdı. Ne bulursa yerdi fakat boğazına düşkün olmadığı için çok az yerdi. "Önüne ne kadar yeme koyarsam o kadar yerdi. Fakat Harbiye'de okuduğu zamanlar fasulye pilava alışmış. Kırmızı biberli, renkli kuru fasülyeyi pilavı tercih ederdi. Kuşkonmaz sever, enginar severdi. Gerek içmenin gerek yemenin dozunu hiçbir zaman kaçırmazdı."Atatürk'ün sofracıbaşı anlattı: Atatürk'ün sofrası bir üniversite gibiydi  Resim: 5

ATATÜRK'ÜN DİLE VERDİĞİ ÖNEM

İbrahim Ergüven, Atatürk'ün Türk dilini geliştirmeye yönelik konuşmalarından da bahsediyor:

"Daima dille meşgul olurdu. Dil Kurultayı Başkanı İbrahim Necmi Dilmen vardı. Radyoda dil üzerine bir konuşma yapmıştı. Atatürk onu yatağında radyodan dinledi ve çok beğendi. Kendisini telgrafla, telefonla tebrik etti. Hatta bu tebrik radyoda yayınlandı. Derdi ki 'Bir çok inkılaplar yapık fakat dil meselesi bizi bir hayli yoracak. İnşallah bunda da muvaffak olacağız.' derdi. Komaya girdikten sonra da 'Amaaan dil, dil efendim, dil yah' daima ağzında bu cümleler. Mim Kemal, dilinde bir arıza var zannedip karbonatlı su hazırladı ve pamukla dilini silmek istedi. Fakat 'Değil efendim, dil efendim' kafasını sallayarak değil dedi."EKMEĞE ZAM YAPILACAK MI YAPILMAYACAK MI?

Ergüven, Recep Peker'in başbakanlık döneminde ekmeğe yapılacak olan 1 kuruşluk zamla ilgili bir anısını dile getiriyor. İbrahim Ergüven'in anlattığına göre, Atatürk bu konuda kendisine danışıyor:

"Recep Peker başbakanken gelip Atatürk'e soruyorlardı. Bütçede biraz açık varmış, ekmeğe biz zam yapmayı düşündüklerini, bunu yapıp yapmamakta tereddüt ediyorlardı. Bir ara Atatürk bana döndü, bir çok şeyde fikrimi almaktan çekinmezdi. Her nedense bana bir ön verirdi. 'Durun bakalım, halktan birine soralım onlar ne der.' dedi. Bende hayrı efendim doğru olmaz dedim. Bir fakir, bir amele günde iki ekmek tüketir. Zenginse çörek, pasta, börek yer dedim. Eğer ekmeğe bir kuruş zam yaparsak ameleden 2 kuruş almış zenginden birşey almamış oluruz dedim. randımanı malum olan değirmene çuval başına bir lira konursa ekmekten bir kuruş alınmış olur. En kolay yoldur diye böyle bir fikir ileri sürdüm. Ve dedi ki 'İşte bunu yapacaksınız. Bu en doğru yoldur. Fazla konuşmaya lüzum yoktur.' dedi.