Bizim Kemaliye’de toprak pek bulunmaz; kayalar üzerine yapılan sekilere avuç avuç toprak emekle serilmiştir. Her taraf dağ ve taştır. Ama o taşların üzerine köylerimizde 40 odalı konaklar yapmışız.

1921 yılı Ağustos ayının son haftası… Yunan ordusu Haymana’ya dayanmış, Ankara tehdit altında. 

EĞİN’DEN GELEN TELGRAF: DAYANIN 500 ATLIYLA GELİYORUZ

Eğin’den Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf geliyor: “Dayanın 500 atlıyla geliyoruz.” 

Fikret Otyam ağabeyimiz, olayı 1997 yılında şöyle anlatmış:

“1921 yılı Ağustos’un son haftasıdır ve Yunan Ordusu Ankara’ya yaklaşmaktadır. Millet Meclisi’nde mebuslar (Milletvekilleri) hop oturup hop kalkmada ve muhalifler (karşıtlar) Mustafa kemal Paşa’yı suçlama yarışındadır!

“Kara haber, hep telgraftan tez gelir ve Eğinliler Misakı Millî Cemiyetini kurarlar ve Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılık yazıları ve telgraflar döşenirler. Orduya asker, silah göndereceklerini belirtirken bir de ricada bulunurlar. Eğin’i adını değiştirin. Cemiyet Reisi Hanifzade Ömer Lütfi Bey ayrıca bu ismin değiştirilmesini bir telgrafla da rica eder Mustafa Kemal Paşa’dan ve yeni ismi de önerir: ‘KEMAL’

“Mustafa Kemal Paşa kürsüde muhalifleriyle cenktedir, düşman yetmezmiş gibi!

“Görevli eline bir kağıt tutuşturur. Mustafa Kemal Paşa bir göz atar ve konuşmasını sürdürür:

“’Efendiler, …bizlere milletin güveni kalmadığını söylüyorsunuz. Bakın şimdi aldığım bir telgrafı okuyacağım’ ve telgrafı okur. 

“Mustafa Kemaldir bu…

“Ve ertesi günü onca işinin rağmına Ömer Lütfi (Arıtan) Bey’e telgrafla teşekkür eder hem de Kemal isminin Eğin’e verileceğini muştular.” (Fikret Otyam, “Orda bir Köy ve Eğin2, Milliyet, 11 Kasım 1997)

DAHİLİYE VEKİLİNİN YAZISI

Bir yıl geçer. 30 Ağustos 1922 zaferi kazanılır. Türk Ordusu 9 Eylül 1922 günü İzmir’e girer. Mustafa Kemal Paşa, Eğinlileri unutmamıştır. 

Dahiliye Vekili, 8 Teşrinievvel 338 (8 Ekim 1922) günü İcra Vekilleri Heyeti Riyaseti Celilesine, yani Mustafa Kemal Paşa’nın başbakanlık makamına 1902/23476 sayılı yazıyı yazarak bir kararname ve gerekçe tasarısı sunar. Tasarıda ve gerekçesinde Mustafa Kemal Paşa’nın müsaade ve onayına arz edilen hususlar şunlardır: 

İzmit sancağının tarihî ismi bu diyârın fatihlerinden olan Akça Koca ile bağlantılı olarak Koca İli iken her nasılsa bu isim unutularak merkez livaya [vilâyete] nisbetle daha sonra livanın geneline genişletilerek İzmit sancağı denilmiş olduğundan tarihî övüncü canlandırarak, merkezin ismi olduğu gibi İzmit kalmak üzere livanın eski ve resmî tarihî ismiyle Koca İli namıyla isimlendirilmesi,

Hiçbir millî kavramı ifade etmeyen Eyin kazasının Kemaliye unvanıyla isimlendirilmesi,

Yabancı bir isimden bozulmuş ve hiçbir anlamı olmayan Selinti kazasının Gazi Kemal Paşa unvanıyla isimlendirilmesi…

İCRA VEKİLLERİ HEYETİ KARARI

Dahiliye Vekilinin bu tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi İcra Vekilleri Heyeti Reisi Mustafa Kemal Paşa tarafından İcra Vekilleri Heyeti’ne getiriliyor ve 21 Ekim 1922 günü aynen kabul edilerek Karaname olarak yayınlanıyor.

Kararname uygulamakla görevli olduğu için Dahiliye Vekâletine bildiriliyor.

EMANET EDİLEN İSİM

Bu konuyu Dahiye Teyzemin oğlu Gürbüz Tüfekçi Ağabeyimle 1990’lı yıllarda konuşuyoruz. Uzun yıllar ODTÜ’de Atatürk Devrimi dersleri vermişti. Atatürk’ün kendi ismini vermesini, Eğinlilerin “Dayanın 500 atlıyla geliyoruz” telgrafına bağlıyorum. 

Gürbüz Ağabey, “başka bir şey var” diyor. “Atatürk, o toprakların Türkiye toprağı olarak kalacağına duyduğu güveni de açıklıyor. Kendi ismini vermesi, o toprakların hiçbir zaman emperyalistlerin denetimine geçmeyeceğine dair bir güven beyannamesidir.”

Biz Kemaliyeliler, bize emanet edilen o büyük ismin bilinçlerimize yüklediği ağır sorumluluğun bilincindeyiz. 

KAYALAR İÇİN ŞEHİT OLANLAR

Bizim Kemaliye’de toprak pek bulunmaz; kayalar üzerine yapılan sekilere avuç avuç toprak emekle serilmiştir. Her taraf dağ ve taştır. Ama o taşların üzerine köylerimizde 40 odalı konaklar yapmışız. Kemaliyeliler toplanmışız bunları konuşurken, hiç unutmam Sırakonak Köyü Muhtarı Mehmet Karagöz şunları söyledi:

“Perinçek haklı. Kayalar uğruna savaşanlar, toprak uğruna savaşanlardan daha fedakar oluyor. Bizim Sırakonak köyünden 93 Harbi’ne 54 delikanlı gitmiş, ancak sekizi geri dönebilmiştir.”

Babaannem Rahime Behiye Perinçek’in dedesi Taş Ustası Adıgüzel Ağa’nın babası Mehmet de Kafkas Savaşlarında kayalar içini canını veren Eğinlilerdendi. Şehit olduktan sonra doğan oğluna babasının adını vermişlerdi. Karnındaki bebesiyle dul kalan Eğinli gelin, oğluna “Mehmet” diyemedi “Adıgüzel” diye çağırdı. Kayalar için şehit olan Mehmet’in oğlu Adıgüzel, Abdülhamit’in mühendislerinin “yarılamaz” dediği Gemürgâp kayasını beline halatlar bağlayarak ve şehitler vererek yardı. 

Kayalar için şehit olmak gerekirse, Kemaliyeliler, bu kez yüreklerinin üstünde Kemal adını taşıyarak yine 500 atlıyla yola çıkmaya hazırdır.

'VURULURSAM AĞLAMA SEN NAZLI YAR'

Birinci Dünya Savaşında Doğu Cephesinde kayalar için canını veren Eğinlileri, Sıhhiye Onbaşısı Ali Rıza Eti’nin anılarından okuyunuz, gurur vericidir ve duygu yüklüdür. 

Komutan, dönüşü olmayan baskınlar için “Bir adım öne çıkın” komutu verdiği zaman, Eğinlilerin hepsi bir adım öne çıkar. Baskın için seçilen 12 erin yedisi Eğinlidir ((Ali Rıza Eti, Bir Onbaşının Doğu Cephesi Günlüğü 19141915, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Ocak 2009, s.91)

Savaşa türkülerle gider Eğinliler:

“Karşıdan geliyor Harput Fırkası

Yaktı ciğerimi mızıka sesi

Askeriz gideriz Ruslara karşı

Vurulursam ağlama sen nazlı yâr” (Aynı eser, s.91).

Ağlama nazlı yâr, Atatürk’ün emanet ettiği Kemal adı güvenilir ellerdedir.

Eğin kadınlarının emzirirken kayalar uğruna ölmeyi öğrettikleri çocuk şehitler

Dünya çapında Kemaliyeli biyolog Prof. Dr. Ali Demirsoy. 

Fotoğraflar: Lütfi ÖZGÜNAYDIN

Doğu Perinçek
Aydınlık