ERCAN DOLAPÇI

Türkiye’de Gladyo tartışması zaman zaman alevlenir. Kimisi “yok” dese de olaylarla bu gizli yapılanmanın varlığı kendisini hissettiriyor. Zaten birçok olayda da açık kuşku ve kanıtlar var. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Gladyo’nun devlet katında ezilmesi ve sonrası suikast ve bombalı eylemlerin bir süre sonra bıçak gibi kesilmesi, onun varlığına ilişkin önemli bir kanıt! Yakın tarihimize baktığımızda özellikle 1952 yılında NATO’ya girmemizle birlikte darbe, tertip, cinayet ve suikastlardaki artış dikkat çekici. Bu dönemde 3 askeri müdahale, bir de darbe girişimi yaşadık. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk ve İnönü dönemlerinde darbe girişimi yok. Cumhuriyet’e kasteden olaylarda ise yönetimin ciddi ve kararlı tutumunu görüyoruz. Ayrıca hatırlatalım; Atatürk asla darbeci değil, devrimciydi! İttihat Terakki ve Mütareke dönemlerinde bile bu yönteme başvurma gereği duymadı. Hep halka güvendi ve halkın iradesi ile tarihsel zorlukların üstesinden geldi. Meşru zeminde mücadele verdi. Milli Mücadele de böyle… 

Ne yazık ki NATO süreciyle içimize adım adım NATO’nun gizli yapılanması Gladyo yerleştirildi. Bununla ilk olarak 67 Eylül 1955 olaylarında ve sonraki süreçte tanıştık. Bu olay için Özel Harp Dairesi Başkanı E. Org. Sabri Yirmibeşoğlu, yıllar sonra anılarında “En önemli eylemdi” der. Sabri Paşa en önemli NATO görevlerinde bulunmuş bir isimdi… Başbakan Ecevit de 1978 yılında ona bu yapılanmayı sormuş, müspet bir yanıt alamamıştı… Bu teşkilatı en çok da 12 Eylül 1980 darbesi öncesi meydana gelen anarşi olaylarında gördük. Aynı silahlar bir sol, bir de sağ grupların cinayetlerinde kullanıldı. Genelkurmay kayıtlarına göre darbe öncesi son iki yıl içinde 5 bin 263 vatandaşımız hayatını kaybetti. 15 bine yakın insanımız da yaralandı. Kışkırtılan gruplar adeta darbe için çalıştılar… Darbe olduğunda ise ABD’li istihbaratçılar “Bizim oğlanlar başardı” demişti. Bunun Gladyo olduğu zamanla daha iyi anlaşıldı. Dönemin Başbakanı Demirel’in deyimiyle de “Olaylar, bıçakla kesilir gibi bir gecede kesilmişti”. Demirel şunu da sormuştu: “Ne oldu da bir gün önce akan kan, bir gün sonra durdu?”  

Gladyo eylemleri bununla da kalmadı, 15 Temmuz 2016 Amerikancı Darbe Girişimi öncesi de çok net gördük. 14 büyük saldırıda 331 vatandaşımızı bombalı saldırılar neticesi kaybettik. Bu saldırılar tamamen darbe ortamını hazırlamak için patlatılmıştı. Girişimin bastırılmasından sonra Türkiye’de FETÖ ve PKK adım adım etkisiz hale getirildi. Özellikle tertip ve suikastlar bıçak gibi kesildi. Bu da bir merkezi gösteriyor. O merkezin dağıtılması çok şeyi değiştirdi.

Gladyo’nun faal olduğu bir dönem de 1991 yılı sonrası ABD’nin Irak’ın kuzeyine yerleşmesiyle başlayan süreç. Bu dönemde öne çıkan konu PKK’yı kullanarak Kukla Devlet kurma girişimiydi… İlginçtir, aynı tarihlerde PKK da Lübnan’daki kamplarını bu bölgeye taşıdı ve Türkiye’ye yönelik büyük terör saldırıları yapmaya başladı. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Yugoslavya’da iç savaşın başlatıldığı dönemde, PKK da Türkiye’ye yönlendirildi ve bölücü terörle Türkiye bölünmeye çalışıldı. Bu dönemde bölgede görev yapmış komutanlara yönelik suikastlar dikkat çekici şekilde artışa geçti. 199197 arasında meydana gelen saldırılarda 1 amiral, 6 general ve 2 subay şehit edildi. Bunların ortak özelliği PKK terörüne karşı bölgede mücadele vermiş olmaları. Ayrıca ABD’nin bölgesel planlarına karşı tutum almaları... Bu suikastlarla TSK’nın kararlılığı kırılmaya çalışıldı.  

Bu suikastların en zirvesi Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis’in 17 Şubat 1993 günü Ankara’da uçağına yapılan suikast sonucu katledilmesi oldu. Bu, bir anlamda Türkiye’ye meydan okumaydı. Türkiye, tarihinde bu düzeyde bir saldırıyla karşı karşıya kalmamıştı. Ayrıca Bitlis’in öldürülmesinden önce de onunla birlikte çalışan komutanlar bir bir katledildi. Bununla millici çözümün önün tıkanmak istendi. Türkiye’de devlet ve ordu, federasyona ve bölünmeye razı edilmeye çalışıldı. 

Türkiye her ne pahasına olursa olsun bunlara direndi. Bu süreç bizi 24 Temmuz 2015 atılımına getirdi. Irak ve Suriye’deki ABD planları sahaya tamamen konulunca, Türkiye Güneyden kuşatıldığını ve ciddi bölünme riskiyle karşı karşıya kaldığını görerek Irak ve Suriye’de ABD destekli bölücü örgüte açıkça meydan okuyarak büyük operasyonları başlattı. Üç büyük operasyonla da ABD’nin Kukla Devlet Koridorunu Akdeniz’e çıkarma planı bozuldu. Bu süreçte de gördük ki, PKK tamamen ABD’nin “Kara Gücü” rolünde! 1991 yılından bu yana gizlediği ilişkisini tamamen açıktan yapmaya başladı. İşte komutanların şehit edilmesi bu planların içinde anlam kazanıyor. Yoksa onlar asla sıradan “terör” saldırılarına kurban gitmedi. İşte şehit edilen o komutanlar: 

KATLEDİLEN GENERALLER  

30 Ocak 1991: Olağanüstü Hal Bölgesi Asayiş Birlikleri Kolordusu Komutanı E. Korgeneral Hulusi Sayın (65), Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit oldu. Saldırıyı DevSol ve KUK isimli iki ayrı terör örgütü üstlendi. Sayın 1989 yılında emekli olmuştu. Güneydoğu’da terörün bitirilmesinde halkın kazanılmasını ön plana alıyordu. 

7 Nisan 1991: E. Tümgeneral Memduh Ünlütürk (78) Üsküdar’da evine gelen üç DevSol militanı tarafından katledildi. 1974 yılında emekli olmuştu. Ailesi “saldırıyı bekliyorduk” diye açıklama yaptı. Saldırıda kullanılan silahın 4 ayrı suikastta da kullanıldığı tespit edildi. 

23 Mayıs 1991: OHAL Bölgesi Asayiş Bölge Komutanlığı yapmış olan Emekli Korgeneral İsmail Selen (60), Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Saldırıyı DevSol terör örgütünün gerçekleştirdiği açıklandı. Selen, Güneydoğu’da yaptığı çalışmalarda PKK terörüne büyük darbeler indirmişti. Selen de Sayın gibi terörün halkı kazanarak biteceği görüşündeydi. Ayrıca iki komutan da dış desteğe dikkat çekiyordu. 

27 Mayıs 1991: Adana Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Temel Cingöz (50) Adana’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cingöz, 23 Mayıs günü meydana gelen suikasttan yaralı olarak kurtulmuş, ancak 4 gün sonra hastanede vefat etmişti. Saldırıyı DevSol terör örgütünün üstlendiği açıklandı. Cingöz, Güneydoğu illerimizde PKK ile mücadele etmişti. 

13 Ekim 1991: Emekli Orgeneral Adnan Ersöz (74) İstanbul Göztepe’de evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırıyı DevSol terör örgütü üstlendi. Saldırıyı biri kadın üç militan gerçekleştirdi. Ersöz, 1977 yılında emekli olduktan sonra bir yıl sonra, 16 ay MİT Müsteşarlığı yapmıştı. 12 Eylül darbesinden sonrası oluşturulan Danışma Meclisi’nde ise 1983 yılına kadar görev yaptı.

29 Temmuz 1992: Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan, İstanbul’da evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Kayacan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nın Deniz Kuvvetleri Komutanıydı. Daha sonra CHP’den Ankara Milletvekili seçilmişti. Saldırıyı DevSol terör örgütü üstlendi. Ailesi buna ikna olmadı. Kayacan sevilen ve çok başarılı bir komutandı. 

EN ÜST DÜZEY SUİKAST

17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis (60)'in içinde bulunduğu askeri uçak, düzenlenen suikast sonucu Ankara'da kalkıştan 5 dakika sonra düştü. Org. Bitlis ve uçakta bulunan 4 subay hayatını kaybetti. Bitlis, PKK terörünün arkasında ABD desteğini saptamış ve üst komutanlığa bildirmişti. Onun çözümü bölgeseldi. ABD planlarını bozacak operasyonlar yapıyordu. Olaya ilk günden “buzlanma” denilerek örtülmeye çalışıldı. Ancak zamanla ortaya çıkan bilgiler bunu teyit etmedi. Bütün Türkiye bunun suikast olduğuna inandı. Zamanla suikastın ABD’nin Kürt planlarına oturduğu anlaşıldı. Olayın üzerine ilk günden itibaren sadece Aydınlık gitti. 


ASIL HEDEF KIVRIKOĞLU MUYDU? 

6 Kasım 1997: KKTC’de yapılan askeri tatbikatta Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun arkasında oturan 39'ncu Tümen Harekât Daire Başkanı Piyade Albay Vural Berkay nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla hayatını kaybetti. Toros97 tatbikatında asıl hedefin 30 Ağustos 1998’de Genelkurmay Başkanı olacak olan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu olduğu iddia edildi. Tatbikat Rum yönetiminin aldığı S300’lere karşı yapılmıştı. 

Kıvrıkoğlu, Bitlis çizgisinde bir komutandı. O da ABD’ye mesafeli ve Türkiye’nin bütünlüğü konusunda hassastı. ABD ve İsrail’in Kürt devleti girişimini “kırmızı çizgi” olarak görenlerdendi. Görev yaptığı 4 yıl içinde bir kez bile ABD’ye gitmedi. Batı destekli irticai akımlar için “28 Şubat süreci bin yıl sürecek” sözleriyle kararlılık göstermişti. 

Vural Berkay'ın iki çocuk annesi eşi Jale Berkay, 2009 yılında Sabah gazetesine yaptığı açıklamada kocasını öldüren kurşunu ateşleyen kişinin bulunmasını istedi: "Eşimin arkadaşları kurşunun M16'nın bir suikast silahına ait olduğunu söylediler. Eşimin otopsi raporunda merminin ucunun darbeli olduğu söylendi. Başka bir yere çarpan mermi hızını keser. Mermi kalbi darmadağın edip sol kulakçıkta kalmış. Eğer kurşun sekmiş olsaydı mutlaka hız kaybeder girdiği yerde kalırdı dediler. Olay günü tatbikat anının filme çekildiğini biliyorum. Hatta eşimin birliğinden bir astsubayın elinde kamera vardı ve albayımın vurulduğu anı çektim dedi. Ancak ne derecede gerçektir bilemiyorum. Sonra dediler ki; ‘O astsubay tüm tatbikatı çekmedi’. Ama çekilen kaset sonra ortadan yok oldu. Olayda büyük muammalar var, beni aşıyor." (28 Haziran 2009.) (Not: Uzmanlar M16’nın suikast silahı değil, etkili bir tüfek olduğunu söylediler. ED.) 

SUİKAST ÖRGÜTÜ

İşte olaylar işte suikastlar. Hem de üst düzey komutanlar. “Kontrgerilla (Gladyo) diye bir yapılanmayı ne gördüm ne şahit oldum” diyenlere hatırlatılır… Bu komutanları kim katletti? Bunlar basit saldırılar mı? 

Çoğunda da DevSol terör örgütü tetikçi olarak kullanıldı. Bu örgütün Fransa, Belçika ve Yunanistan’da üs kurduğu biliniyor. Yabancı gizli servislerle arası çok iyi... Bir dönem çok sayıda suikastta bu örgüt kullanıldı. Adeta Gladyo’nun “sol” ayağı… Gladyo’nun sahte sol ve sağ örgütler kurarak bunları yönlendirdiği, bunlara eylemler yaptırdığı biliniyor. Bu örgüt de bu manada biçilmiş kaftan! Kıbrıs Barış Harekâtı’nın komutanı E. Oramiral Kemal Kayacan’ın kızı Fatoş Kayacan Hataylı 30 Temmuz 2020 günü Aydınlık’a yaptığı açıklamada, “Babam 18 yıl sonra neden öldürülür?” diye anlamlı bir soru sormuştu. Onun gibi biz de Kayacan ve diğer subaylar için aynı soruyu soruyoruz: Bu komutanlar yıllar sonra neden öldürüldü? Hem de PKK terörünün zirve yaptığı yıllar… ABD’nin Irak’a yerleştiği yıllar…


AYDINLIK