Türkiye’nin ilk kadın amirali, Deniz Kuvvetleri Savunma Planlama ve Proje Yönetim Başkanı Tuğamiral Gökçen Fırat, Deniz Kuvvetleri Dergisi’nin temmuz sayısı için kaleme aldığı yazıda, İnsansız Deniz Araçları (İDA)’nın günümüzün değişen harp ortamındaki rolünü inceledi.
Savaşlar yeni taktik ve tekniklerin ortaya çıkmasında her zaman en iyi laboratuvar ortamları olmuştur. Özellikle bugün ulaştığımız taktik ve teknolojik yeteneklerin çoğunluğunun İkinci Dünya Savaşı’nda elde edilen tecrübelere dayandığını ve bilhassa Denizaltı Savunma Harbi konusunda bugün bile geçerliliğini koruyan doktrinlerin ve yaklaşımların çıkış noktası olduğunu unutmamak gerekir.
Barış dönemi şartlarında, savunma sanayii alanındaki gelişmeler ve yenilikler, teknolojik ilerlemelere bağlı olarak, geliştirilen sistemlerin belli bir olgunluğa erişip, bu sistemleri kullanacak olan donanmaların hizmetine sunulmasıyla ortaya çıkmakta teknolojik gelişim döngüsü içinde, sistemler ve karşı tedbirler döngüsü içerisinde ilerlemesini sürdürmektedir. Bu sistemlerin gelişimi içerisinde, askerlerin bu döngüye dahili, kurum kültürü bünyesinde mühendislik nosyonu ve birikimi olmayan ordu/donanmalarda sınırlı kalmakta ve harekât konseptlerini teknolojinin gelişimine uyarlayabildikleri ölçüde mümkün olabilmektedir.
Ancak günümüz dünyasında teknolojinin ilerleme hızının çok yüksek olması, askerlerin geleceğin harekât ortamını öngörerek buna uygun konseptleri ve bu konseptlere dayalı ihtiyaçları ortaya koyarken klasik konsept anlayışının gerektirdiği ortauzun vade yerine kısa vadeye odaklanmalarına neden olabilmekte hatta konseptlerin ortaya çıkan en güncel teknolojik sistemlere göre uyarlanmalarını gerektirmektedir.
Diğer bir deyişle, şimdiye kadar alışılagelen konsepte dayalı ihtiyaçlar sisteminde konseptlerin öngörüsü teknolojik gelişmelere yön verirken, artık teknolojik gelişmeler konseptlerin ufkunu belirlemektedir. Bunun sonucu olarak her geçen gün geliştirilen yeni bir teknolojik sistem, mevcut kullanım doktrin/taktiklerini değiştirmekte ve mevcut taktiklerin bu değişim dinamizmi, konseptlerin öngörülerek değil teknolojiyi takip ederek şekillendirilmesine neden olmaktadır.
Gerçek bir harekât ya da savaş ortamı, kullanıcıların karşı karşıya kaldıkları tehditle birebir örtüşen ve bu tehdidi bertaraf etmek için gereken taktik ve teknik ihtiyaçları en kestirme şekilde tanımlanmalarına imkân vermektedir.
‘UKRAYNARUSYA SAVAŞI LABORATUVAR ORTAMI YARATTI’
İşte UkraynaRusya savaşı, özellikle Ukrayna açısından tam da böyle bir laboratuvar ortamı yaratmıştır. Kendisinden hem yetenek ve envanterindeki unsurlar hem de köklü deniz harp doktrini bilgisi ile çok üstün durumda görünen Rusya’ya karşı, bu tehdidi bertaraf edemese de engelleyen ve geciktiren taktik ve teknikleri kullanmaya çalışmıştır.
Bu savaş ile tüm dünyanın adeta oyun değiştiren yeni bir konsept olarak İnsansız Deniz Araçlarından (İDA) bahsetmeye başlaması, Ukrayna’nın bu kullanımının en azından şu an için işe yaradığını göstermektedir. Ukrayna, tüm dünyanın gözü önünde kendisini ispatlayan ve Rus donanması üstünde yarattığı somut sonuçlar ile deniz harbinin nereye evrileceği konusunu sorgulatmaya başlatmıştır. Ancak kuşkusuz UkraynaRusya savaşında İDA’ların sağladığı bu başarıda komutakontrol ve istihbarat alanında sağlanan desteğin de payı büyüktür.
İDA’lar ucuz ve basit çalışma prensipleri ve bu basitlikle asimetrik etkileri nedeniyle konvansiyonel suüstü platformlarına tehdit oluşturuyor hatta stratejik seviyede konuşlanmalara etki ediyorlarsa da deniz harbinde oyun değiştirici etkisi ne kadar sürecektir? Aslında İDA’lar, tarih boyunca yapılan deniz savaşlarından alınan dersler neticesinde oluşturulan temel harp prensiplerinin çoğunu (hedef, taarruz, siklet merkezi, kuvvet tasarrufu, manevra, emniyet, baskın, sadelik, esneklik, birlikte çalışabilirlik) bünyesinde temsil edebilen karma bir yapı, diğer bir deyişle hem platform hem silah hem de saldırı taktiğidir. Kendisine karşı geliştirilecek tedbir, ondan daha ucuz ve basit olmadığı sürece önemini de koruyacaktır. Ancak İDA’ların komutakontrol yeteneği ve istihbarat desteği olmadan başarılı olamayacakları da aşikardır.
‘SUÜSTÜ PLATFORMLARA TEHDİT OLUŞTURUYOR’
İDA’lar ucuz ve basit çalışma prensipleri ve bu basitlikle asimetrik etkileri nedeniyle konvansiyonel suüstü platformlarına tehdit oluşturuyor hatta stratejik seviyede konuşlanmalara etki ediyorlarsa da deniz harbinde oyun değiştirici etkisi ne kadar sürecektir? Aslında İDA’lar, tarih boyunca yapılan deniz savaşlarından alınan dersler neticesinde oluşturulan temel harp prensiplerinin çoğunu, (hedef, taarruz, siklet merkezi, kuvvet tasarrufu, manevra, emniyet, baskın, sadelik, esneklik, birlikte çalışabilirlik) bünyesinde temsil edebilen karma bir yapı, diğer bir deyişle hem platform hem silah hem de saldırı taktiğidir. Kendisine karşı geliştirilecek tedbir, ondan daha ucuz ve basit olmadığı sürece önemini de koruyacaktır. Ancak İDA’ların komutakontrol yeteneği ve istihbarat desteği olmadan başarılı olamayacakları da aşikardır.
İDA’ların bu avantajını UkraynaRusya savaşında destekleyen ve teşvik eden gelişmiş donanmalara sahip devletler, başka bir harekât ortamında bu tehdit kendi donanmalarına yöneldiğinde karşı tedbir olarak ne yapacaklardır ya da hukuki olarak bunu sınırlayacak yaptırımların oluşturulması için çaba mı göstereceklerdir?
Aslında İDA’ların düşük maliyeti, basitliği ve devlet dışı aktörler tarafından da erişim/yapım/kullanım kolaylığı dikkate alındığında deniz hukuku açısından bu tip bir yaptırımın ne derecede işe yarayacağı tartışmalıdır. Diğer yandan dünyanın pek çok bölgesinde hâlihazırda dondurulmuş çatışma alanlarının, yakın dönemde gün yüzüne çıkacağı, günümüz çatışmalarının harekât ortamında kısa sürede elde edilecek sonuçları getiren kesin sonuçlu harp yaklaşımıyla bitmeyeceği ve yıpratma stratejilerinin öne çıkacağı dikkate alındığında İDA’lar bu yıpratma stratejisinde başka rollerden birinde olacaktır.
Bu kapsamda İDA’lar konvansiyonel bir harpte kesin sonucu yaratacak bir etmen olmasa da, özellikle coğrafi yönden sınırlı, su üstü birliklerinin dar bir alana sıkıştığı, diğer bir ifadeyle sınırlı harekât alanlarında meydana gelen çatışma/savaşlarda daha etkin kullanılacaktır.
Günümüzün güvenlik ortamına bakıldığında, çatışmalar sanki dünya düzeninin idamesini sağlayan olağan küçük çarklar haline gelmişlerdir. Diğer bir deyişle, bir bölgedeki çatışma sona erdiğinde, o çatışmanın ne uğruna yapıldığına yönelik hedefler iki taraf için de elde edilmiş olmamaktadır. Bu durum, çatışma bittikten sonraki belirsizlik nedeniyle, çatışan taraflar dahil dünyayı çatışma rutininin devamını tercih eder duruma sokmaktadır. İşte böyle bir çatışma kısır döngüsünün içinde İDA’lar daha zayıf olan tarafın çatışma moral ve gücünü idame ederken, daha güçlü olan tarafın çatışmadan çekilmesine de neden olmayacaktır. Diğer bir deyişle oyunu değiştirmeyecek ama uzatacaktır.
Tabii ki yukarıdaki görüşlerden İDA’ların bu rolünün konvansiyonel bir harpte küçümseneceği sonucu çıkmamalıdır. Bünyesinde harp prensiplerinin neredeyse tüm veçhelerini barındırabilen bu basit sistem konvansiyonel savaşların da önemli bir belirleyicisi olmaya adaydır. Ancak pahalı donanmalara büyük kaynaklar aktaran devletler, İDA’ların bu tehdidine nereye kadar boyun eğecek ya da müsamaha gösterecektir.
Alman UBotların II. Dünya Savaşı’nda konvoylar üzerinde yarattığı üstünlük kısa süre içerisinde, müttefiklerin geliştirdiği DSH taktikleri ve sensörler ile bertaraf edildi. İleri teknoloji ürünü platform/ silah/sensörlerin sürekli gelişimi ve bu teknolojilere yönelik talebin devam ettirilmesi sistematiği içerisinde, bu kamikazeleri kendi basitlikleriyle orantılı gayret sarf ederek bertaraf edecek tedbirlerin geliştirilmesi belli bir zaman alsa da, bu tedbirlerin rutin deniz taktiklerinin bir parçası haline gelmesi, gelişmiş donanmalar kadar dünya silah sanayii için de bir zorunluluk olacaktır.