Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İzmir'de Yeni Asır'a değerlendirmelerde bulundu. Gündeme getirdiği "Türkiye'de artık Amerika'nın borusu ötmüyor" söylemiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Perinçek, Türkiye'nin 1945'te 'Küçük Amerika' sürecine girdiğini belirterek, "2014'ten sonra özellikle de Amerika'nın Türk Ordusu, polisi ve yargısı içindeki FETÖ gladyosunun 15 Temmuz gecesinde ezilmesinden sonra Amerika, Türkiye'deki denetimini kaybetti. Amerika'nın borusu ötse Türkiye, PKK'nın üzerine yürüyemez, FETÖ'yü bastırıp ezemez, hapislere tıkamazdı ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve en son Barış Pınarı harekatını yapamazdı" dedi. "Türkiye, artık Amerika'nın denetimine dönmez, o dönem geçmişte kaldı" diyen Perinçek, "Batı ile eşit, başı dik ilişkiler kurma dönemine giriyoruz" ifadelerini kullandı.
"ERDOĞAN'I KUTLUYORUZ"
Hükümeti birçok konuda destekliyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Biz Türkiye'yi destekliyoruz. Türkiyemizin güvenliği, toprak bütünlüğü için biz eskiden beri kararlı bir mücadele içindeyiz. PKK'nın üzerine silahla gitmek gerektiğini 2011'deki açılım sürecinde ortaya koyduk. FETÖ'nün bastırılması gibi konular bize ait olan politikalardır. Erdoğan Hükümeti'nin de 2014'ten sonra bu politikaları uygulaması sevinç verici. Kutluyoruz onları. Türkiye'yi ve güvenliğini savunan güçler yanyana geliyor. Bu sevindirici bir olay. Umarız, Amerika tarafında olanlar da akıllanırlar ve Türkiye tarafında yer alırlar.
İzmir'deki toplantıda "Türkiye'de artık Amerikanın borusu ötmüyor" dediniz. Böyle düşünmenizin sebebi nedir?
Evet doğru. ABD'nin borusu ötse zaten Türkiye, PKK'nın üzerine yürüyemez, FETÖ'yü bastırıp ezemez, hapislere tıkamazdı ve Türkiye bu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve en son Barış Pınarı harekatını yapamazdı.
Perinçek, "Umarız Amerika tarafında olanlar da akıllanır ve Türkiye tarafında yer alır" dedi.
AMERİKA ÇOK ETKİLİYDİ
Peki Türkiye'de kaç yıl aradan sonra Amerika'nın borusu ötmemiş oluyor?
1945'ten bu yana, ama özellikle de 1980'den sonra Amerika, Türkiye'de çok etkiliydi. 1945'te İsmet İnönü Hükümeti'nin genç bakanı Nihat Erim, "Küçük Amerika olacağız" dedi. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika, Türkiye'ye girdi. Ancak Türkiye, 1980'e kadar yine de KİT'lerin kurulması, tarımın desteklemesi gibi yine Atatürk döneminden kalan birçok politikaları sürdürdü. 1980'den sonra ise, Turgut Özal'la birlikte Türkiye, Amerika'nın çok ağır denetimi altına girdi. 12 Eylül rejimi de onun sopasını getirdi. Ama 2014'ten sonra bu değişti. Bizim Silivri duvarını yıkmamızdan sonra ve özelliklede Amerika'nın Türk Ordusu, yargısı ve polisi içindeki FETÖ gladyosunun 15 Temmuz gecesinde ezilmesinden sonra Amerika, Türkiye'deki denetimini hendeklere gömmek, FETÖ'ye karşı mücadale siyasetleri 2014'ten sonra Vatan Partisi ile aynı cepheden yapılan siyasetler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin başında olan bir insan, herhangi bir insan değil. Türk devleti bu politikaları benimsedi. Zaten biz de Türk devletinin program ve politikası olsun diye bunları savunuyoruz.
'MİLLİ SEFERBERLİK'
Bir dönem AK Parti'de siyaset yapan Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun yeni parti çalışmaları var. Bu çalışmalara nasıl bakıyorsunuz?
Bu bir Amerika operasyonu ama bunların çok etkili olmasına ihtimal vermiyorum. Zaten Davutoğlu başbakanlıktan uzaklaştırıldığı zaman, ABD'nin yarı resmi basın organı, 'Amerika, Ankara'daki adamını kaybetti' diye yazdı. Amerika kendisi Davutoğlu'na, 'Benim adamım' dedi. Bunların Amerikancı olduğu, Amerika'dan sıcak para dilendikleri, eski neoliberal politikaları getirmeye çalıştıkları ortada. Partilerine isim arıyorlar ya, ben de buradan öneriyorum, 'sıcak para partisi' koysunlar. Bunların AK Parti'yi bölebilecek bir gücü yok. Amerika, artık Türkiye'de iktidarları belirleyemez. Bunlara verilecek cevaplar var. Erdoğan da bir milli hükümet, kendi tabiriyle Türkiye İttifakı hükümeti, yani bir milli seferberlikten bahsetti. Buna milli seferberlik hükümeti de denebilir. Ona yönelinmesi lazım. Madem Amerika AK Parti'yi bölmeye çalışıyor. Buna verilecek cevap Türkiye'deki tüm milli güçlerin, üretim ekonomisinden yana olan güçlerin bir hükümette birleşmesidir.
"İMAMOĞLU'NU ABD VE YUNANİSTAN DESTEKLİYOR"
CHP İstanbul ve Ankara'da büyükşehir belediyelerini kazandı. Seçilen CHP'li başkanların performansı nasıl?
Akılları fikirleri batıda. İmamoğlu'nu Alman gazeteleri destekliyor, Amerika, Yunanistan ve Patrikhane destekliyor. Her şey ortada... Ben Binali Yıldırım'la bunu seçimden önce konuştum. 'En azından Güneydoğu'da belediye seçimlerine birlikte girelim. Orada PKK'yı temizleyelim. Ama bu İstanbul'u da etkiler' dedim. Yani bütün seçimleri etkiler. Bir vatan, Türkiye ittifakının oluşması bu bütün Türkiye'de bir rüzgar estirir. Bu belediye seçimlerini de etkilerdi hakikaten.
'LİBYA ANLAŞMASI PANİK YARATTI'
Türkiye, Libya ile Akdeniz'deki sınırlarımızı belirleme yönünde imzaladığı son anlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Libya ile anlaşma çok doğru, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD'yi telaşa düşürdü. Bu bakımdan doğru, destekliyoruz. Zaten partimizin amiralleri, güvenlik alanındaki temsilcileri ve ben bunu hep söylüyorduk. Ama bu eksik. Doğu Akdeniz'de Amerika ve İsrail tehdidine karşı koyacaksak, Suriye ve Mısır'la da anlaşma yapmamız gerekiyor.
'ERKEN SEÇİME GEREK YOK'
Zaman zaman erken seçime gidilmesi gerektiğini söyleyen siyasiler oluyor. Sizce erken seçime gerek var mı?
Gerek yok. Benim Cumhurbaşkanımıza önerim şu: Geniş taban için MHP'yi, Vatan Partisi'ni ve CHP'yi davet edersiniz, CHP gelir veya gelmez ama AK Parti, Vatan Partisi, MHP ve geliyorsa CHP'den oluşan bir hükümet kurabilir. Ancak bu hükümet Türkiye'yi zor dönemden çıkarır. CHP gelmezse kendisi kaybeder. Bu erken seçim talebini de ortadan kaldırır.