Gün geçmiyor ki altın fiyatı yeni bir rekor kırmasın. Yılbaşından bugüne yüzde 20’nin üstünde artış gösteren ons altın fiyatı bu yıl sonuna kadar yeni rekorların devam edeceğini bize gösteriyor. Jeopolitik gerginlikler, merkez bankalarının artan talebi, faizlerin gerilemesi ihtimali gibi etkenler yükselişi destekliyor. Fakat yükselişin bu kadar hızlı olması ve süreklilik arz etmesi bize başka bir işaret daha veriyor; ekonomik ve finansal sistem büyük bir paradigma değişikliği içindedir.
ABD ZAYIFLADIKÇA ALTINI BASKILADI
Altın binlerce yıl boyunca bir saklama aracı olarak işlev gördü ve 'para' kavramıyla eş anlamlı kabul edildi. İlk banknotların tedavüle çıktığı 1700’lü yılların başında banknotlar altına dayalıydı. Altına dayalı para sistemi kapitalizmin hızlı büyümesi ve yaşanan iki büyük dünya savaşının ardından yavaş yavaş çöken kapitalizme ‘ayak bağı’ olmaya başladı. ABD öncülüğünde 1944’te kurulan yeni finansal sistem ABD dolarını altına bağladı. Ancak ABD’nin büyüyen bütçe açığı ve artan enflasyon ABD dolarına olan güveni sarsmış, Avrupa ülkeleri dolar satıp altın talep etmeye başladı. Bu süreçte ABD’nin altın rezervleri hızla eridi ve 1971 yılında bu erimeye son vermek için Bretton Woods sisteminin temeli olan ABD dolarının altına olan bağı bizzat ABD tarafından koparıldı. Böylece dünya altın standardından ‘ABD doları standardına’ mahkûm edilmiş oldu.
ALTIN FED’İN DÜŞMANI
İşte tam bu süreçte ABD finansal piyasaları geliştiren bazı adımlar atarak altının fiyatlarını kontrol etmeye başladı. İşleme açılan vadeli altın sözleşmeleri altının fiziki olarak değil finansal sözleşmeler veya sanal olarak alınıp satılmasına imkân sağladı. Böylece altın herhangi bir finansal varlık gibi alınıp satılır hale geldi ve adım adım fiyatları batının kurumsal yatırımcıları (bankalar, yatırım bankaları, fonlar) tarafından belirlenir oldu. Fakat ABD dolarına olan güven kaybının etkisiyle altın zaman içinde yeniden güç kazanmaya başladı. Fed para bastıkça ve dolara olan güven sarsıldıkça altına talep artmaya başladı. 1971’de ons başına 35 dolar olan altının değeri 1980’de 850 dolara çıktı. Fed başkanı Paul Volcker "Altın benim düşmanımdır." demişti, aslında altın geleneksel olarak merkez bankalarının düşmanıydı. Merkez bankalarını istemedikleri halde faiz oranlarını sıkılaştırmaya zorladı ve onlara belirli bir disiplin dayattı. ABD’nin kurduğu, dünyaya dayattığı paranın serbest dolaşımı ve yeni finansal sistem fiziki altın ile finansal altın arasındaki makası açtı. Forbes dergisinin bir tahminine göre 11 trilyon dolar fiziki altına karşılık yaklaşık 300 trilyon dolar finansal veya sanal altın var. Altının birincil vadeli işlem ve piyasası olan Comex de daha çok finansal varlık odaklı hale geldi. 25 yıl önce Comex'teki altın hacminin yaklaşık yüzde 20'si fizikseldi, bu rakam yüzde 2 civarına düştü.
ALTIN ENFLASYONA KARŞI KORUNMA ARACIDIR
Dünyada sınırlı miktarda fiziki altın mevcuttur ve sınırlı miktarda altın madeni çıkarılabilir. Buna karşılık sınırsız miktarda finansal altın yaratılabilir ve işlem görebilir. Finansal piyasalarda dolara olan güvenin sarsıldığı dönemlerde yaşanan altın talebi finansal altın sözleşmeleri ile karşılandı ve bu da altın fiyatlarının uzun bir süre nispi olarak kontrol edilmesini sağladı. Özellikle batılı kurumsal yatırımcılar bu süreçte altını bir korunma aracı olarak kullandılar ve büyük miktarlarda finansal altın varlıklarını portföylerinde taşıdılar.
BATIDAN DOĞUYA GERİ DÖNÜLMEZ ALTIN AKIŞI BAŞLADI
Zaman içinde oluşan denge şu şekildeydi; batılı kurumlar altının yükseliş dönemlerinde doğudan altını alıp düşerken yeniden doğuya satıyordu. Çünkü fiziki altın talebini daha çok doğu ülkelerindeki tüketiciler belirliyor. Ancak altın fiyatlarının belirleyicisi esasen batılı kurumsal yatırımcılardı. Bu döngü Rusya’nın Ukrayna Operasyonu’na kadar devam etti. Batı, 2022 yılında Rusya Merkez Bankası’nın 300 milyar dolarına el koydu. Aynı dönemde batı merkez bankaları faizleri yükseltmesine rağmen altın gerilemedi hatta yükselmeye devam etti. Ve tarihi reel faizaltın korelasyonu 2023 yılında kopmuş oldu. Bu korelasyon faizin yükseldiği dönemlerde altın fiyatlarının gerilemesini ifade ediyor. Aynı süreçte batılı kurumsal yatırımcılar altın pozisyonlarını kapatıyordu. Buna rağmen altın fiyatları tırmanışını sürdürdü.
ALTIN ÖNCÜLÜĞÜNDE YENİ BİR SİSTEM KURULUYOR
İşte bu süreçte başta merkez bankalarının rekor seviyedeki talebi altın fiyatlarını destekleyen başlıca unsur oldu. Çin Merkez Bankası 17 ay aralıksız süren altın alımı yaptı. Öte yandan IMF ve Dünya Altın Konseyi verilerinin üstünde bir fiziki altın talebi ve ticareti olduğu biliniyor. Yani bu sefer görüyoruz ki fiziki altın batıdan doğuya doğru hareket ediyor. Çin ve diğer merkez bankalarının rezervlerinde bulunan dolar varlıklarını azalttığının altını çizmekte yarar var. Dünyanın en büyük ekonomik birliği olan BRICS ülkeleri başta olmak üzere milli paralarla ticaretin yaygınlaşmaya başlaması ve altına dayalı yeni bir para birimi üzerine çalışmaları altının bundan sonraki süreçte finansal sistemde ağırlığının artacağını gösteriyor. Son yıllarda yaşanan süreç dünyada ABD dolarına olan güvenin bittiğini ve doların satılarak yerine altın konması eğiliminin geri dönülmez şekilde güçlendiğini gösteriyor.
YENİ PARADİGMA TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR FIRSATTIR
Sonuç olarak, Batı ve dünyanın önemli bir kısmı yaşanan paradigma değişikliğini anlamakta zorlandı. Söz konusu değişiklik Batının ayağının dibindeki halıyı çekmiştir. Ancak Türkiye’nin yeni paradigmayı bir an önce kavrayıp buna uygun bir ekonomi modeline yönelmesi gereklidir. Türkiye yeni finansal sistemin sağlayacağı fırsatları görmeli ve bildiğimiz 40 yıllık neoliberal ezberlerden kurtulmalıdır. Aydınlık