ALEVİ KAPISINDA GAMALI HAÇ
Adolf Hitler iktidara geldikten sonra, Nazi rejimi Yahudileri küçük düşürmeye ve onları kamusal yaşamdan çıkarmaya başlamıştı. Bu aynı zamanda yaygın olarak görülen bir işaret ile damgalamayı da içeriyordu. İşaretleme fikri 1933’lerde ortaya çıksa da 1941 senesinde uygulamaya koyuldu.
1 Eylül 1941 tarihli Yahudilerin kimliklerinin tespitiyle ilgili Reich içişleri bakanlığı polis kararnamesine şu hükümler konuldu: ’’Yahudi yıldızı, sarı kumaştan yapılmış, üzerinde siyah ‘yahudi’ yazısı bulunan avuç içi büyüklüğünde çizilmiş altı yıldızdan oluşur. Bu işaretin 6 yaşını geçen her yahudinin sol göğüs tarafına gözle görünecek biçimde dikilmesi zorunludur.’’
Hitler’in propoganda bakanı Goebbbels bu konuda yazdığı bir makalede uygulamayı övüyor ve uygulamayı bir tür ‘Hijyenik profilaksi’ (steril korunma, mikroptan arınma) olarak tarif ediyordu.
Nazilerin damgalama eylemi faşist bir uygulama olarak savaş boyunca devam etti, toplama kamplarına giren herkes; çingene, yahudi, rus, eşcinsel, komunist, v.s kimlikler ile kodlanıyor ve bu kodlar kollarına seri numaralı dövme olarak damgalanıyor veya yine göğüslerine işaretleyen semboller takılıyordu.
Nazi totaliterizmi bugün liberal uygulamalarla yeniden cari hale gelmiştir. Nazi geleneği bu defa özgürlükler ,farklılıklara saygı, hoşgörü,tolerans ,demokratik haklar gibi kulağa hoş gelen söylemlerle milletleri işaretleyerek bölüyor parçalıyor,ayrıştırıyor.
Bunlara karşı çıkanları da tahammülsüzlükle ,hoşgörüsüzlükle itham ediyor,şeytanlaştırıyor.Bu yönüyle esas olarak Liberalizm için turuncu faşizm diyebiliriz.
Bugün Nazi bilinci Liberal saldırganlıkla reankarne olmuştur ve saldırganlığını o kadar ileriye götürülmüştür ki Allahın bir kadın ve bir erkek olarak yarattığı insanoğlunu bile LBGTİ işaretlemesiyle en az 7 ayrı cinse ayrıştırmaktadır.
Batıda ki egemen liberal felsefenin temel yanlışı birey merkezli bilgi kuramına yaslanmasıdır.
Batı düşüncesinde birey toplumun önüne geçmektedir.''Birey'' 'insandan' farklı olarak atomize ve tekildir.
Oysa varlık bütüncüldür, yani insan varlığını bir devletin veya bir halkın ruhunda bulur.
Onun bir parçası olarak varolur.
Batılının insan hakları dediği şey damgalanmış,parçalara ayrılmış devletten ve halktan yani bütünden kopmuş atomize ‘’Bireylerin’’ arzuları ve hazlarıdır.Batıda ‘insan’ yoktur ’birey’ vardır.
Oysa hakikatte Kişi ile halk veya kişi ile devlet bir aradadır birbirinden ayrı değildir.
Bireyin bağlı olduğu bütüne karşı sorumlulukları vardır.Manevi olarakta sınırsız bir muafiyete sahip değildir.Konuyu biraz açarsak;Bunu bazı yazarların tarifiyle ‘’senfonik kişilik’ olarak ta tarif edebiliriz
Buna göre;gerçek benlik ancak bütüne açıldığında elde edilebilir , onun tarafından zenginleştirilir.
Senfonik kişilikler toplumu, idealist organik birleşikler bütünüdür.
Tüm bunları Geçtiğimiz günlerde Almanyada yaşanan ve ileride çok ciddi sorunlar doğurmaya gebe bir gelişme ye ışık tutması için yazıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde, Alevilik inancını "bir din ve inanç toplumu" olarak tanıma kararı alındı
Şurası muhakkak ki Alman makamları Aleviliği ayrı bir din kabul etmekle teolojik değil siyasal bir hamle yapmıştır.
Bugün Nazi faşizmi Almanyada yeniden reankarne olmuştur.
Bu defa liberal şeytanlıkla Alevileri işaretliyor,Alevilerin kapısına çarpı koyuyorlar. Bu uygulama okula giden Alevi çocuklarının sol göğsüne işaret koyma ,kollarına damga basma eylemidir.
Müslüman Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan Alevileri ayrı bir dinin mensubu olarak nitelendiriyor ve sözde böylelikle onlara özgürlük ve haklar bahşediyorlar. Bu kararla Aleviler Müslüman Türk kimliğinden ayrıştırılarak damgalanmış ve işaretlemiştir.Alevilerin müslümen Türk milleti ile organik bağı koparılmak istenmiştir.
Alman devletiyle senkronize çalışan sözde alevi dernekleri bu feci uygulamayı Türkiyede de hayata geçirmek için niyetli görünüyorlar.
Şurası muhakkaktır ki Uygulamayı savunanlar kesinlikle kötüniyetlidir ve örtülü alevi düşmanıdırlar.Nihai hedefleri kimlik kartlarının din hanesine Alevi yazdırmaktır.
Bu hamleleri ile aslında Alevileri bütüncül ve organik Müslüman Türklüğün içinden ayrıştırmak,gettolaştırmak,tecrit ve teşhir etmek mimlemek ve yalnızlaştırmak istiyorlar .
Anayasamızın 24 .madesinde ‘kimse dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz’ denmektedir. Almanyadaki uygulamanın yaygınlaşması halinde kendisini ayrı bir dinin mensubu olarak değerlendirmeyen aleviler bir tür mahalle baskısıyla ihanetle, korkaklıkla hatta işbirlikçi olmakla suçlanacak düşkün ilan edilecektir.
Bu başka türlü bir ötekileştirme kapıları işaretleme eylemi olacaktır.
Son olarak şunu söylemeliyim,Ben alevi yaşlı akrabalarımdan Hz Alinin cenk hikayelerini dinleyerek büyüdüm.
Benim hafızamda mukayyit alevi tipi ;1986 yazında bir ramazan günü Çağrı filmini izlerken ekranda zülfikarı görünce heyacanla anneme ‘’aha bunlar bizimkiler! Türkler vallahi’’ diye seslenen komşumuz mercan teyzedir.
1974te Kıbrıs barış harekatına gönüllü katılmak için askerlik şubesine dilekçe veren köylümüz Haydar amcadır.
Onların bilincinde yaşayan alevlik Müslümanlıktan ve Türklükten ayrı bir şey değildi.Bugünde öyledir.Alevilik Müslümanlığın otantik formudur.1960 sonrası siyasal hareketlerle her ne kadar bozulmaya çalışsa da bu öyledir.Pir sultan abdaldan proleter devrimci, Hz.Abuzerden Che guevara çıkarmaya çalışan unsurların son hinlikleri bu uğursuz eylemleri olmuştur.
Ancak beyhude Aleviler kendilerine içirilmeye çalışılan bu zehri kusacaktır.