Dicle Eroğul yazdı...

Dünyada artık tek bir gündem var: Koronavirüs salgını. Özü itibarıyla sadece sağlık uzmanlarının ve biyologların söz sahibi olduğu bir konu olsa da, sonuçları itibarıyla herkesin değerlendirmesine açık bir konu. Ekonomik, siyasal, sosyal, jeopolitik her alanda çok büyük etkilere yol açacak oldukça karmaşık bir küresel krizle karşı karşıyayız. Günlük yaşam biçimimiz, insan ilişkilerimiz bir anda radikal biçimde değişmeye başladı. Tarihsel bir dönüm noktasındayız dersek abartı olmaz.

 

İlk Covid19 vakası, Çin'in Hubei eyaletinin Wuhan kentinde 31 Aralık 2019 tarihinde tespit edildi. Bugün 7 bine yakın ölüme yol açan 180 bin civarında vaka sayısına ulaşan salgın, 144 ülkeye yayılmış durumda. Ölüm oranı düşük olsa da bulaşıcı gücünün çok fazla olması nedeniyle yaygınlaşma hızı ve çapı gerçekten korkutucu. Büyük okyanusun ortasındaki küçük adalara bile ulaşmış durumda. Önce bölgesel olarak epidemi tanımıyla başlayan salgın, çok kısa sürede küresel nitelik kazanarak pandemiye dönüştü. Dünya Sağlık Örgütü, 11 Mart 2020 tarihinde koronavirüsü pandemi ilan etti.   

 

Dünya Sağlık Örgütü Başkanı, 16 Mart 2020 tarihli medya brifinginde, “Son bir hafta içerisinde Çin'in dışındaki dünyadan bildirilen vaka ve ölüm sayısının, Çin'i aştığını” belirtiyor ve “Bütün ülkeler için çok basit bir mesajımız var: test test test” diyerek her şüpheli vakada test yapılmasını öneriyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamasına göre Avrupa, koronavirüs salgınının merkez üssü haline gelmiş durumda. Avrupa'dan bildirilen günlük vaka sayılarının, Çin'de salgının en kuvvetli olduğu günlerde bile görülmeyen seviyeye ulaşmış olduğu vurgulanıyor. ABD Temsilciler Meclisi'nde 12 Mart 2020 tarihinde koronavirüs konusunda ilgili devlet görevlilerinin vekillere bilgi verdiği oturumda, 25 Şubat 2020 tarihinin dönüm noktası olduğu ve salgının küreselleştiği belirtiliyor. Bu oturumda verilen bilgiye göre, 11 Mart 2020 tarihi itibarıyla dünya çapında bildirilen vakaların %99'u Çin'in dışındaki ülkelerden kaynaklanmış. 

 

Salgını kontrol altına alma konusunda Çin'in başarısı, genel kabul gören bir olgu. Avrupa ve ABD'nin bugüne kadar çizdiği tablo, çürüyen bir sisteme işaret ediyor. Amerika'da sağlık sistemi sorgulanıyor. ABD Temsilciler Meclisi'nde vekiller şaşkınlık içerisinde, Güney Kore'de bir  günde yapılan test sayısına, kendilerinin 2 ayda ulaşamadıklarından şikayet ediyorlar. Genel kanı durumun daha da ağırlaşacağı yönünde. Oturum başkanı ABD'li vekil, “Dünyaya öncülük ettiğimiz varsayılıyor, oysa çok arkadan takip ediyoruz” sözleriyle virüs mücadelesinde dünya liderliğinin kendilerinde olmadığını itiraf ediyor.

 

Çin İstanbul Başkonsolosu Cui Wei, 2 Mart 2020 tarihli bir TV programında, Çin'de kesinleşen vaka sayısının son bir haftadır azalmakta olduğu müjdesini vermişti. Ülkesinin koronavirüs ile mücadelesini anlatan Başkonsolos, ilk vakadan 72 saat sonra virüsün gen diziliminin tespit edilip Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşıldığını söylemişti. Kayıtlara düştüğü kadarıyla Çin'de başlayan salgın, Başkonsolosun verdiği bilgiye göre 8 hafta içerisinde kontrol altına alınmış. Çin'in virüsle mücadelesinde ilk adım kimlerin virüse yakalandığını tespit etmek, yani test etmek olmuş. 72 saat içerisinde genom dizisini tespit ettikten sonra kendi test yeteneklerini geliştirmişler. 5 gün içinde test ilacını üretmişler. İlk vakanın tespit edildiği Wuhan ve daha sonra içinde bulunduğu eyalet Hubei karantina altına alınmış. Dünya Sağlık Örgütü'nün bugünkü istatistik verilerine göre Çin'deki vaka sayısının %83'ü Hubei eyaletinde gerçekleşmiş ve Çin genelinde toplam 3204 ölümün 3085'i Hubei eyaletinde. Çin'de koronavirüsle mücadelede durumu dondurduktan sonra 3. aşama, tedavi süreci olmuş. Mevcut hastanelere bulaşıcı gücü çok yüksek olan virüs hastalarını yerleştiremeyecekleri için 10 gün içerisinde toplam 2500 yataklı 2 özel hastaneyi sıfırdan inşa ediyorlar. Hubei eyaletine sağlık ekibi takviyesi yapıyorlar. Tespit, bakım ve tedaviyi anlatan kılavuz hazırlayıp, sürekli güncelleyerek 7. versiyonunu çıkartmaya hazırlanıyorlar. 70 bin mevcut ilacı tarayarak 12'sine odaklanmışlar ve geleneksel Çin tıbbı ile Batı tıbbının yardımıyla kombine bir tedavi çözümüne ulaşmışlar. Cui Wei, “Biz çok erken fark ettik. Bizim gibi, o kadar katı, ısrarlı ve erken bir şekilde mücadele yapabilecek bir hükümet yok demiyorum ama çok nadir.” sözleriyle, Çin devletinin virüsle mücadelesindeki başarısını vurguluyor. Çin deneyiminden çıkarılacak en önemli sonuç Başkonsolosun şu sözlerinde gizli: “Panik, hiçbir zaman hiçbir şeyi çözmez, daha berbat hale getirir. Virüs korkunç mu? Bence hiç korkunç değil. 72 saat içinde kimliğini tespit ettik, 8. haftada 44 bin hasta taburcu olmuştu. Virüsten daha korkunç olanı rivayet ve panik.”

Bir yanda, dünya lideri olduğunu varsayan devletin en tepesindeki organlarından birinde yetkili ağızlardan dökülen “karanlık içinde çalışıyoruz” sözleri, diğer yanda bilimle ve sabırla işleyen bir devlet düzeninde yaşanan mücadele. Küresel güvenlik konularının tartışıldığı Münih Güvenlik Konferansı, Şubat ayı ortasında yapılmış ve devlet başkanları, bakanlar, üst düzey diplomatlar ve uzmanların katılımıyla gerçekleşen konferansın bu yılki teması olarak “Westlessness/Batısızlık” seçilmişti. Konferans Başkanı yayınlanan raporda, 2019’a damga vuran küresel sorunların “batı projesindeki çürüme”den bağımsız ele alınamayacağını savunmuştu. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD liderliğinde kurulan liberal demokratik düzenin ve bu düzeni ayakta tutan kurumların, ortak değerlerin temelden sarsılıyor oluşu ve AB’nin geleceğine ilişkin bugün var olan belirsizlikler, çürümenin tezahürü olarak görülmüştü. Koronavirüs bu görünümü daha da netleştirdi.

Tıbbı ticaret olarak gören ülkelerde virüsle mücadelede yaşanan başarısızlıktan ders çıkarmalıyız. Ülkemize de bulaşmış olan bu salgının zararlarını minimuma indirmenin yolu bilimden ve dünya deneyimlerinden yararlanmadan geçiyor. Kirli bilgi, virüsün yayılmasına hizmet eder. Atalarımızdan kalma "Şüyuu,vukuundan beter!" diye bir söz var, bir şeyle ilgili söylenti çıkmasının o şeyin gerçekten olmasından beter olması anlamındadır. Koronavirüs salgını ile ilgili gerçek dışı haber yapmak ve yaymak, salgınla mücadeleye zarar verecektir. Dolayısıyla kaynağından emin olmadığımız haberlere itibar etmemeli ve bu tür haberleri yaymamalıyız. Salgınla mücadelede fedakarca çalışan sağlık çalışanlarına yardımcı olmalı ve onlara minnet duygularımızı iletmeliyiz. Koronavirüs nedeniyle ülke çapında OHAL ilan edilen İspanya'da insanlar, aynı saatte evlerinin önüne çıkıp sağlık çalışanlarını alkışlıyorlarmış. Bence günün en güzel haberi buydu.  

Dicle Eroğul

İLK KURŞUN