Türkiye üç büyük ve sarsıcı atılımla Amerikancı bölücülüğün belini kırdı. Birincisi, 24 Temmuz 2015, PKK’nın zirveden indirilmesi. Ikincisi, 15 Temmuz 2016 tarihinde Amerikancı FETÖ gladyosunun darbesini çökertmek ve FETÖ’yü bitirmeye yönelik operasyonlar. Üçüncüsü de 24 Ağustos 2015 tarihinde Fırat Kalkanı Harekâtıyla başlayan ve ara vermeksizin süren büyük çaplı harekâtlar.
PKK ülkemiz içinde HDP’yi kullanarak çıkışlar aramaya koyuldu ama bir sonuç alamadı.
Bu koşullar altında Diyarbakır merkezli “Kürt Dili Platformları” kurulmaya başlandı. Silah (PKK) ve siyasetin (HDP) başarısızlığa uğradığı şartlarda, çatlaklardan yararlanmak için “Kürtçe eğitim“ ve “Kürtçe resmi dil olsun” kampanyaları başladı. Buna HDP kapatma davası da eklendi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bu gelişmeler üzerine “Kürt meselesi” üzerinden prim toplama yoluna girdi. Aslında “Kürt meselesi” demokratik haklar açısından esas olarak çözüldü ve epey mesafe katedildi. Buna rağmen Sayın Babacan ABD/İsrail’in yol göstericiliğinde bölücülüğe göz kırpıyordu!
DEVA Partisi Kozluk ilçe kongresinde konuşan Ali Babacan, “Buradan Cumhurbaşkanına sesleniyorum; gelin hele bir Batman’a, Kozluk’a… Şırnak’a, Diyarbakır’a, Hakkâri’ye gelin. Vatandaşlarımıza sorun da, Kürt meselesi var mıymış, yok muymuş, anlayın” dedi. Günaydın Sayın Babacan! Siz köşede bucakta başka işlerle uğraşırken, “Kürt meselesi” dediğiniz tespiti en ince noktasına kadar inceleyen, dillendiren ve mücadelesini verenler oldu. Sanki daha yeni ortaya çıkmış gibi “Kürt sorunu” tekerlemesini yinelemeniz, siyasi seviyenizi göstermesi bakımından dikkate değerdir!
BÖLÜCÜLÜĞÜ DİRİLTME HAMLESİ
Sayın Babacan, “Kürt meselesini dirilttiler. Bu topraklara ölümü layık görenlere karşı buradayız. Siyasetin önünü açmak için, Kürt meselesini siyaset kanalıyla çözmek için buradayız” dedi. Bu konuşmanın iler tutar yanı yok! Gerçekten de bir siyasetçinin bu kadar acze düşeceğini düşünmek istemeyiz! Sayın Babacan alenen bölücülük yapıyor. Şu yukarıda geçen konuşmanın ayrıntısına bakar mısınız? “Kürt meselesi diriltilmiş” ve “Bu topraklara ölümü layık görenler” olmuş! Peki, kimler “bu topraklar”a ölümü layık görmüş? Tık yok! “Bu topraklar” da ne demek? Açıkça PKK/HDP’liler gibi “Kuzey Kürdistan” desenize! Var mı bunun başka bir açıklaması? “Kürt meselesini siyaset kanalıyla” çözme önerilerini siz değil ABD/AB ve destekçileri sürekli yinelemekte ve dayatmaktadır. HDP işi “siyaseten” 24 Temmuz 2015 tarihinde PKK’yı cansiperane savunarak çözmeye çalıştı. Bunun başka bir yolu olmadığını hayat göstermiştir.
Bununla da yetinmeyen Ali Babacan son zamanlarda Kürtçülerin sıklıkla dile getirdikleri “Anadili” üzerine açıklamalarda bulundu. Babacan, “Biz bu topraklarda konuşulan anadillerini çatışma konusu olmaktan çıkaracağız. Milyonlarca seçmenin oyunu yok sayan haksız kayyum politikasını sona erdireceğiz. Yerel yönetimlerin daha çok yetkiye sahip olması gerekir. İfade hürriyeti başta olmak üzere, vatandaşlarımızın bütün temel hak ve özgürlüklerini olduğu gibi tanıyacağız” sözleriyle PKK/HDP’nin sürekli kamuoyunu yanıltmak için kullandıkları malzemeleri yeniymiş gibi sunuyor.
Ancak, Sayın Babacan yanılıyor! Türkiye’de “anadillerin çatışması” diye bir şey yok. Bunu söyleyenler bölücülerdir ve Kürdümüz üzerindeki etkileri sınırlıdır. Sayın Babacan konuyu iyi araştırmadan konuşuyor. Kürt Dil Platformu, Kürt Dil ve Kültür Ağı, HezKurd tüm bölücü örgütlerin desteklerini arkalarına alarak dil üzerinden ayrılıkçılığı körüklüyor. Sayın Babacan Türkçe ile Türkiye Kürtçesi arasında hangi çatışmalar yaşanmakta, örnek verebilir mi? PKK/HDP belediye başkanlarının görevden alınarak kayyum atamalarının yapılması yerinde bir girişimdir. Kayyum atamaları ile 24 Temmuz 2015 tarihinde PKK’nın hendeklere gömülmesi arasında fark yoktur. Sayın Babacan’ın emperyalizmin Türkiye’de yarattığı ve dayattığı sorunları gündemde tutması anlamlıdır!
DEVA Partisi Türkiye’nin hiçbir sorununa “deva” olamayacağı gibi, sorunların daha da derinleştirmesine sebebiyet veriyor. Sayın Babacan’ın dar görüşlü, çıkarcı, ayrıştırıcı söylemleri amacından kaynaklanıyor.