DOĞAL GAZ!..


Kim ne derse desin, enerji ihtiyacının yüzde 72’sini dışarıdan karşılayan Türkiye’nin, 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetmesi heyecanlandırıcı bir olaydır.
Zira enerji tüketimimizin yüzde 29’u doğal gazla karşılanmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Ağustos 2020 Cuma günü açıkladığı bu keşfin, bize ait Fatih sondaj gemisi ile gerçekleştirilmiş olması ayrı bir gurur kaynağımızdır.
Geçmişte (2002, 2006, 2007, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında) çoğu genel seçimler öncesine rast getirilen benzer açıklamaların “fos” çıkması, haklı olarak bu son açıklamaya pek çok kişinin temkinli yaklaşması sonucunu doğurdu.
Muhaliflerin müzminleri, peşinen bu keşfin akıbetinin de öncekiler gibi olacağını kabul edip, abuk sabuk açıklamalarda bulundular…
Yakışmadı tabii ki…

***

Asıl tuhaf açıklama; CHP TBMM Grup Başkanlığı’ndan geldi:
“Milletvekillerimizin Cumhurbaşkanı’nın bugün (dün) yapacağı açıklamalar hakkında yazılı ve görsel medyaya açıklama yapmamaları, sosyal medya üzerinden görüş bildirmemeleri önemle rica olunur”[1]denildi.
Belli ki, Kılıçdaroğlu CHP milletvekillerinin bu keşiften duydukları sevinci, Türk halkıyla paylaşmalarını istemedi.
Olumsuz ve eleştirel görüş bildirilmesine ise bir şey demedi nedense.
Nitekim CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke:
"Varsa o kaynak, Türkiye'ye kalkınma getirir mi sorusunun cevabı hayır olduğu için endişeliyim. Böylesi yatırımların faydası, ekonomik olarak halka yansımayacak. Enerji kaynağı bulunmuş olsa dahi ortaya çıkacak olan, bunun bir yatırıma dönüşmesi süre alacaktır. Yapılacak olan sözleşmeden faydalanacak olan, halk olmayacaktır."[2]
Böke’nin açıklamasının ardından; Sosyal Medyada YCHP kanadından benzer utanç verici açıklamalar gelmeye devam etti…
YCHP’ye pek yakıştı doğrusu…

***

Gerçek neyse odur ve öyle kalacaktır; hiç şüphe yok ki, bizim buradaki tartışmalarımızla değişecek değildir.
Benim asıl dikkatimi çeken; Erdoğan karşıtlığının 18 yılda insanların ruh sağlığını tedavi edilemeyecek ölçüde nasıl bozmuş olduğudur.
Düşünebiliyor musunuz, temel bilgileri ve referansları olmayan bir konuda; sırf Erdoğan’ın artıhanesine yazılmasın diye, gerçek bir olayı “yalan” olarak ilan edip paylaşabilmektedirler.
Kısa bir süre sonra, yalancılıkları ortaya çıkınca, sanki onlar böyle bir söz söylememişler gibi pişkinliğe verebileceklerdir.
Az bir kısım muhalif; duygularının esiri olmadan, dünya basınını takip ederek gerçeği öğrenme olanağına sahip iken, geri kalanın bunu yapamayıp akıl tutulması içerisinde olmaları, üzücü olduğu kadar ülkemiz açısından yüz kızartıcı bir durumdur.
Hazır söz buraya gelmişken; insanlarımızın önemli bir kesimini insan olmaktan çıkartan ve hırslarına esir edip “mankurt”laştıran, rakiplerini de parmağında oynatan ünlü siyaset adamı Recep Tayyip Erdoğan’ı, bir kez daha şiddetle kınamadan geçmek istemiyorum.
Ne işe yarayacaksa!
Eğer o muhterem, “kutuplaştırma siyaseti”ni (polarizasyon)[3]benimseyip yıllarca uygulamasaydı, bizim mahallenin insanları bu rezil ve acınacak duruma düşmeyeceklerdi.
Bir tespiti daha yapıp geçelim bu konuyu:
Kutuplaştırma siyasetinden her zaman Erdoğan kazançlı çıkmıştır ve hep o kazançlı çıkacaktır.
Bunun nedeni ise son derece basit bir aritmetik hesap içerisinde yatmaktadır.
Kutuplaştırma siyasetine prim verildiğinde, başka bir ifade ile Erdoğan’ın “gündem belirleme” ve “eleştiri yöntemine” aynı frekanstan cevap verildiğinde; seçmenin yüzde 70’i onun tarafında kalacak, yüzde 30’u da karşısında kutuplaşacaktır.
Dolayısıyla bu işlemden daima AKP kazançlı çıkacaktır.
Geçmiş 18 yıl bize bunu somut örnekleriyle defalarca kanıtlamıştır.
Sonuç olarak denebilir ki:
Kılıçdaroğlu gibi Erdoğan’ın “kutuplaştırma siyaseti”ne kendini kaptıran zavallılar, AKP iktidarına hizmet eder dururlar…

***

Konuyu fazla dağıttık galiba:
Anlamaya çalıştığımız asıl konu, temelde bir mühendislikalanıdır.
Televizyon programlarında konuşan uzmanların anlattıklarını anlayabilmek için de bazı temel bilgilere sahip olmak şarttır.
Örneğin:
Eski Enerji Bakanı Berat Albayrak konuşmasında; 9. sondajda doğal gazı bulduk dedikten sonra, Tanrı’ya şükretme faslına geçip, mikrofonu yeni Enerji Bakanına uzattığında, Reis’in taraftarları avuçlarını dua için gökyüzüne çevirdi; karşıtları ise kaşlarını çatıp yere baktılar.
Doğal gaz bulunan sahada; 10’uncu, 11’nci ve 12’nci kuyular açıldı mı?
Rezervin 320 milyar metreküp olduğu usulüne uygun olarak mı hesaplandı, yoksa sadece bir tahmin mi?..
Kimsenin aklına bile gelmedi!..

***

Doğal gaz, adı üzerinde gaz halindeki bir yakıttır.
Lisenin laboratuvarda olsaydı; hacmini hesaplamak için; içerisinde bulunduğu (geometrik) cismin eni ile boyunu ve yüksekliğini çarparak kaç metreküp olduğunu bulurduk.
Yerin altında böyle bir imkânımız yok!
Kaldı ki:
“Petrol ve doğal gaz yeraltında kayaçların mikroskopik gözeneklerinin ve çatlakların içerisinde bulunur. Petrolün yeraltında bir göl veya havuz içerisinde bulunduğu düşüncesi doğru değildir. Petrol ve doğal gazın aranması jeoloji, jeofizik ve petrol mühendisliği dallarının ortak çalışmasını gerektirir.

Gözenekli ortamda petrol ve gaz akışın fiziğini belirlemeye yönelik zorlu ölçümler, ileri düzeyde matematik içeren hesaplamalar ve sayısal modelleme tekniklerinin kullanımını gerektirir. İşin bu parçası da petrol ve doğal gaz mühendisliğinin üçüncü bir alt sınıfı olan Rezervuar Mühendisliği'nin görev alanına girer.”
[4]
Demek ki, bizim anlayabileceğimiz basitlikte bir iş değildir…
Reis’i de fazlası ile aşar bu konu; o sadece “prompter”de yazılanları okuyup geçebilir…

***

O halde, bu ülkenin sahibi olan bizlerin, biraz okuyup araştırmamız, sonra da konunun uzmanlarını dinlememiz gerekir.
Siyasetçileri dinleyerek bir şey öğrenemeyiz!..
Tevazu yapacak değilim; galiba bu konuda önemli bir kesiminizden daha iyiyim!
İtirazı olanlar, buradan itibaren bu yazıyı okumayı bıraksalar kendileri için uyu olur!
Uzmanların anlattıklarından anladığım kadarıyla; doğal gaz rezervinin miktarını hesaplayabilmek için birkaç kuyu daha açmak gerekiyor.
“Bu kuyularda, uzun süreli “akış testleri” yapmadan… Rezervuar itki mekanizmaları belirlenmeden… Rezerv hesabında kullanılacak çok sayıda parametreyi (örneğin formasyon hacim katsayısı vb.) belirleyecek basınçhacimısı testleri yapılmadan…” açıklanacak rezerv miktarlarının bilimsel bir değeri yoktur...[5]

***

Bir an için yukarıdaki işlem ve hesaplamaların yapıldığını, açıklandığı gibi Tuna1 alanında keşfedilen doğal gaz rezervinin 320 milyar metreküp olduğunu kabul edelim.
Bu kadarına bile sevinebiliriz elbette.
Zira bu bir başlangıç kabul edilebilir ve bu rezervden bize düşen “devlet payı” ile daha sonra bulacağımız diğer kuyulardaki doğal gazı çıkartabiliriz.
Doğal gazın bugün itibariyle 1000 metreküpünün fiyatının 200 dolar olduğunu kabul edersek; rezervin tamamının 64 milyar dolar olacağını kolaylıkla hesaplayabiliriz.
Ne yazık ki, bulduğumuz gazı 3500 metre (ilerleyen günlerde bu derinlik daha da fazla olacaktır) derinlikten çıkartacak teknolojiyeşu an itibariyle sahip değiliz.
Dolayısıyla, ya bu teknolojiyi transfer edeceğiz ya da yabancı şirketlere müracaat edeceğiz.
Teknoloji transferinin maliyetinin 8 ile 10 milyar dolar arasında olduğu söyleniyor.
Reis:
“O kadar para bu iş için ayırabiliriz” diyorsa sorun yoktur.
Ayıramıyorsak, o zaman devreye 6491 Sayılı Türk Petrol Kanunugirecek demektir.
Yasanın 9. Maddesi ile böyle durumlar için Devlet hissesini, sekizde bir (1/8) olarak belirlemişiz.[6]
Bu konuda AKP iktidarını dilediğiniz kadar eleştirebilirsiniz, Demokrat Parti’nin devamı olduklarını defalarca söylüyorlar ya...
Gerçi 1954 yılında yürürlüğe giren 6326 Sayılı Petrol Kanununun 78. Maddesinde de Devlet hissesi yine sekizde bir olarak hüküm altına alınmış olup, bu oran yeni yasada değiştirilmemiştir.[7]
1950 ile 1960 yılları arasında iktidar olan Menderes’i eleştirmeniz bir işe yaramayacağı için; Reis’in hızlı bir şekilde bu yasayı değiştirerek, Devlet hissesini makul bir orana çıkartmasını rica edebilirsiniz…
Demek ki, yürürlükteki mevzuatımıza göre; bulduğumuz doğal gazın sekizde biri; yani 8 milyar doları Devlet hissesi olarak kasamıza girebilecektir…

***

Para konusunda sicili oldukça bozuk olan AKP, önümüzdeki günlerde bulunacak yeni kuyulardaki doğal gazın çıkartılıp işletilmesi için, gerekli teknolojiyi satın alırsa, belki kendini Türk Milletine affettirebilir.
Bu parayı da özelleştirmelerden elde ettiği gelirler gibi çarçur ederse, gelecek nesillere ve Türkiye’ye çok yazık eder…
Benden söylemesi…


Av. Cemil Can 

İLK KURŞUN