AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz İstanbul’da seçim sonuçlarına yönelik itirazlar hakkında önemli açıklamalar yaptı.

Yavuz sayım cetvellerinden “5382’si mühürsüzdür, 624’dü imzasızdır, 214’dü tamamen boş girilmiştir” dedi.

Ali İhsan Yavuz seçim akşamına dair, “Rakamlar havada uçuştu. Herkes farklı rakamlar ortaya koymaya başladı. YSK’nın rakamları da vardı. O gece Ekrem İmamoğlu önde görünüyordu. 2728 binli rakamları telaffuz ediyordu. O sisteme veri gelmeye devam ediyordu. Az sonra ortaya koyacağız, maddi hatalar yapılmış. Onun için YSK’nın verileri çok ham veri ve o maddi hataları ve rakam oynatmalarını içermeyen bir veriydi” dedi. 

GEÇERSİZ OYLARIN TAMAMI SAYILDI

İstanbul’da bir durum değerlendirmesi yaptık. Bu farkın neden ileri gelebileceğini anlamaya çalıştık. Ve üç aşamalı bir çalışma gerçekleştirdik. Birincisi, maddi hataların düzeltimi cihetine gittik. Geçersiz oyların sayımını istedik. Üç, bütün oyların sayımını istedik. Bütün oyların sayımını istedik ama sadece 4 ilçede tamamen sayımına, 2 ilçede de birer seçim kurulunda karar verildi. Bunlar; Çatalca, Silivri, Maltepe, Çekmeköy… İki ilçede de ikinci seçim kurulları. Bunların dışında kalan bütün ilçelerde sadece geçersiz oylar sayıldı. Sadece geçersiz oy sayımıyla AK Parti lehine düzeltilen oy 5 bin 594.

Tabi bir yandan maddi hata düzeltimi, yine tüm oyların sayımına ilişkin düzeltmeler yapıldı. Geçersiz oyların tamamı sayıldı. Hata düzeltme yoluyla neleri düzeltebileceğimiz konusunda kafa yorduk. Ama tüm sandıkların sayımı anlamında sadece yüzde 10’una tekabül eden sayı gerçekleşti. İstanbul’daki bütün sandıkları baz aldığımızda, tamamının sayımına ilişkin söylüyorum yüzde 10’u sayıldı.  Sonuçta ne oldu? Bugün de rakam değişmemiş 13 bin 800’lerde. Gün gün aradaki farkın nasıl eridiğini size gösterebilirim.

KESİNLİKLE BİZİM FARK EDEMEYECEĞİMİZ, BİR TAKIM KANUNSUZLUKLAR YAPILDI

1 Nisan’da 29 bin 408 oy farkıyla biz öndeyiz diye açıkladı. YSK da 27 bin 889 gibi bir rakamla CHP’nin önde olduğunu gösteriyordu. Bizim iddiamız da bizim önde olduğumuz şeklindeydi. 

Hemen 2 Nisan’da bu fark 24 bine inmiş, bugün itibarıyla 13 binli rakamları telaffuz ediyoruz. Peki hiçbir şey olmadıysa sandıkta nasıl bu kadar oy aşağı düştü? AK Parti’nin lehine kayıtlara geçildi ve fark azalmış oldu? Hiçbir şey olmasa bile biz diyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu. Kabul edelim, bizim de cumhurbaşkanımız da açıkladılar. Bence bir parça kusurumuz vardı. Fakat ortada kanunun dışına çıkan, bizim kesinlikle fark edemeyeceğimiz, seçimden önce fark edemeyeceğimiz, seçim günü fark edemeyeceğim bir takım kanunsuz işlemler yapıldı. Bu kadar net.

‘BEN CHP’NİN TAVRINI KESİNLİKLE ANLAMIYORUM’

İtiraza konu olan hususları da ana hatları ortaya koyalım. Az önce dedim ki; kesinlikle partilerin denetimine uygun olmayan, müsait olmayan alanda bir şeyler oldu. En fazla da sandık başkanlarına ilişkin hususu dikkate alarak söylüyorum. Bu çok önemli bir nokta. Ben CHP’nin tavrını kesinlikle anlamıyorum. Ben şunu demiyorum, baştan sona CHP kurguladı, bu usulsüzlüğü yaptı yaptırdı iddiasında değilim.

Ama bu oldu ve belgeleriyle ortaya koyuyoruz. CHP’ye de düşen, bu kadar kanunsuz iş ve işlemleri onların da takip etmesidir. Neden? Eğer biz bu sistemi arındıramazsak, bu hataları, şüpheleri; bundan sonraki seçimlere ilişkin soru işareti kalır. CHP yaptı demiyorum ama bu iş CHP’ye yarasın diye yapıldı, İmamoğlu’na… Sırf İmamoğlu’na yarasın diye yapıldı diye bir seçimin şaibeyle arkada kalmasına hiçbir partinin gönlünün razı olmaması gerekir. Biz diyoruz ki organize usulsüzlük yapıldı. Seçim işleri yolsuzluğu yapıldı. Çok net bunları bilerek, belgeye bilgiye dayalı olarak söylüyorum.

13.03.2018’de hemen önce değiştirdik. Niye değiştirdik? Bundan önceki sistemde, sandık başkanlarına ilişkin yer yer şikayet geliyordu. 4 siyasi parti liste veriyordu, orası hazırlıyordu, o listeyi kaymakamlığı alıyordu. Kaymakamlığın da verdiği liste iktidarın işine yarar gibi düşünülüyordu. Onların içinden kurayla çekilmesi gerekiyordu. Ama uygulamada, kaymakamlıkta hazırlanan listeler işleme konuluyordu.

“BİZ HAKİMİN YAPACAĞI İŞLEMLERDE KANUN DIŞINA ÇIKABİLECEĞİNİ NASIL ÖNGÖREBİLİRİZ?”

Belki dünyada eşi yok diyebilirim. Dedik ki, biz sandık başkanlarını çok objektif ve hukuk kurallarına uygun bir şekilde sandık başkanlarının belirlenmesini sağlayacak düzenleme yapalım dedik. Biz o sistemin öyle kalmasını sağlayabilirdik. Bize kimse de bir şey demezdi. Ama bu böyle olmuyor. Bir bakıyorsunuz bir partili geliyor, o sandık işlemlerinden anlamayan biri oluyor, partizanca da davranabiliyor, sandık başındaki işlemler salim yürütülemeyebiliyordu.

Dedik ki bu bir kamu görevlisi olsun, iki bu kamu görevlilerini mülki idare belirlemesin. Mülki idare sadece listeyi teslim etsin. Onların içinden sandık başkanını ve resmi memur üyeyi, seçim kurulu başkanı çeksin kurayla dedik. Seçim kurulu başkanı kim? O ilçenin en kıdemli hakimi. O da sistemde otomatik olarak belirleniyor. Biz o ilçenin en kıdemli hakimin yapacağı işlemlerde tamamen kanunun dışına çıkabileceğini nasıl öngörebiliriz?

Kanun diyor ki, mülki idare amiri teslim edecek, iki kura çekilecek, üç iki katı oranında çekilecek, dört kura çekildikten sonra sandık başkanı olarak görev yapamayacaklar varsa, engeli olanlar varsa; TSK personeli olabilir, polis olabilir, adam yurt dışında ameliyathanede olabilir. Bu engeli olanlar varsa iki kat çekmişiz ya, onları ayır, kalanlardan sen istediğin gibi yerleştir. Ama kamu görevlisi ve engeli olmayanların arasında. Sonra memur üyeyi de aynı bu şekilde yap diyor.

‘BUNU AYIKLAMAK HEPİMİZİN BOYUNUN BORCUDUR’

Olan ne? Tamamen kanun dışı bir iş yapılıyor. Herkesin yapması gereken şu. Ortada çok açık, çok net bir hüküm var, bir kanun maddesi var. 298/2223. Buna nasıl uymaz bir seçim kurulu hakimi diye hepimizin bas bas bağırması gerekiyor…  Allah göstermesin yarın başkaları da başka şey yapar. Nasıl olsa herkesin yaptığı yanın kar kalıyor anlayışıyla yapar. Biz seçim sistemine güveniyoruz. Seçim mevzuatımıza da güveniyoruz. Burada olan seçim mevzuatının dışına çıkmaması gereken birilerinin, ya kendilerinin çıkması ya da onların çıkmasına sebebiyet veren birilerinin oralarda varlığıdır. O zaman bunu ayıklamak hepimizin boyunun borcudur. 

‘KAMU GÖREVLİSİ OLMAYAN TOPLAM SAYI 19 BİN 623’TÜR’

Sandık kurullarına, başkanlarına ilişkin bir takım rakamlar veriliyor. Bakınız, kamu görevlisi olmayan toplam sayı 19 bin 623’tür. Normalde 31 bin 280 sandık var. 62 bin 560 kamu görevlisi görevlendirmemiz gerekirdi. Ama bunların 19 bin 623’ü kamu görevlisi değil. Çok ilginç bir şey. Peki kamu görevlilerinin içerisinde, görev yapmasına engel olan kişiler var mı? Var. Tek tek belirledik, kamudan ihraç edilenler var 12 kişi. Bakın görevden uzaklaştırılanlar, emekli olanlar var, askeri personel var 32 kişi biz tespit ettik. Bunlar askeri personel, asker değil. Bahçıvan, hademe, aşçı. Bunları getirmişler, kesinlikle yapmaması gerekirken sandık başkanlığında görev vermişler. İşsiz olanlar var, banka sandığına bağlı SSK’lılar var, belediye şirketinde işçi olanlar var, SSK’lı olarak diğer şirketlerde çalışanlar var. E şimdi oldu mu? 19 bin 623. 

‘AKŞAM BİR ARKADAŞ ÖRNEK VERDİ…’

En son milletvekili seçiminde en fazla oy almış ve orada seçime katılan 5 siyasi parti kurula üye veriyor. Partilerin verdiği üyelerden bahsetmiyoruz. Bu tam kanunsuzluk anlamına gelmez mi? Akşam bir arkadaş örnek verdi. Vermek istemezdim ama hafızamda. Dedi ki birisi… Ben şimdi gittim Valiliğe, güvenlik sebebiyle silah ruhsatı isterim dedi.  Sonra valinin imzası diye oradaki hademe imzaladı verdi, silah ruhsatı verdiler. Polis beni çevirdi, valinin imzalamadığı anlaşıldı. Ne olur? Ruhsat iptal edilir, silah geri alınır. Ve yeni bir dosya hazırla başvur.

O kişi valinin imzaladığını biliyor. Kişinin kendisi imzalamıyor. Seçmende sorun yok yani. Vali adına başkası imzalıyor ve bunun imzaladığı ancak polis çevriminde ortaya çıkıyor. CHP diyor ki; ruhsat var ne yapalım diyor. Var da kardeşim imza doğru değil. CHP’nin yaptığı doğru değil. Biz de diyoruz ki bu geri alınması gerekir, yeniden ruhsat için başvurulması gerekir. Seçimin iptali yolunun denenmesi gerekir diyorum. Bu kadar net.