Büyüteç’te birkaç programdır sürekli bir tehlikeye parmak basmaya çalışıyorum. Burada kısa da olsa tekrar değinmek istiyorum. 

1 Sahadan gelen bilgilere göre özellikle buğday tarımında Ekim, Kasım, Aralık 2021 ayları ilk gübreleme döneminde, çiftçi önemli oranda gübreleme yapmamış. Önümüzdeki bahar aylarında bunun bir kısmını ek gübreleme yaparak telafi etme şansı olduğu söyleniyor. Bu dikmeme ve gübrelememe eğiliminin sadece tahıl da değil, diğer ürünlerde de olduğu söyleniyor.  

2 hayvan üreticileri hayvanlarını gebe dahi olsa kesime gönderiyor. Bunun maliyetini daha önce yazmıştım. Şu andaki tahmini maliyet aşağı yukarı 10 milyar dolar.

Tarım Bakanlığı en kısa zamanda bu yukarıda bahsettiğim 2 maddeyi dikkate alıp hemen desteğe başlamazsa, beklediğim yoksulluk falan değil. Yoksullaşma çok basit kalır. Felaket tellallığı yapmayı sevmem ama biz şu günlerde 2021 mahsulünü yiyoruz. 2022 yılı ürünlerinin piyasaya çıkması, Eylül ayı gibi başlayacak. 

AK PARTİ geleceğini riske atıyor. Hem kendisini hem Türkiye’yi. Yanılmak isterim.

LİRALAŞMA ÖNCELİK OLACAK

Cumhurbaşkanının “kamu bankaları ile çalışın, özel bankalar sömürü çarkını devam ettirme gayretinde” sözü haftaya damgasını vurdu. Yine Merkez Bankası Başkanı’nın 2021 yılı 4.çeyrek enflasyon raporu toplantısında yaptığı konuşma da çok önemli işaretler taşıyordu. Vatan Partisi’nin “Türkiye’de Türk Lirası, Türk Bayrağı” sloganı, dolarizasyona karşı kendi paramızın piyasalarda tek hakim olmasına yönelik sloganıdır. Uzun yıllardan bu yana benimsenmiş bir slogandır. Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı konuşma içerisinde birkaç kez “Liralaşma” ifadesini kullanması çok önemlidir. (Ayrıca olaya konulan ismin liralizasyon gibi yabancı kökenli bir kelimeden olmaması bence ilginçtir.) Ekonomi bürokrasisinin aldığı talimatı sloganlaştırması halidir. Ayrıca enflasyonun çözümü ile ilgili olarak söylenen cümlede bir vurgu çok anlamlı ve doğru bir uygulamanın işaretlerini taşımaktadır. “ …hem üretimin artması hem kurun bu kur korumalı modelimizde kurun üzerindeki oynaklığın tamamen kalkmasıyla enflasyona olan etkisi sıfırlanacaktır.” Enflasyonla mücadelenin; politika faizi vb. gibi araçlar yerine üretimde artış sağlanarak sağlanacağının belirtilmesi, cümle arasındaki önemli ayrıntılardandır. Türkiye gemisi artık zaman zaman ufak tefek rota hataları yapsa da doğru hedefe oturmak üzeredir. 

Cumhurbaşkanı’nın özel bankalar yerine kamu bankaları vurgusu da en önemli sektörlerden biri olan bankacılığın geleceğine yön verecek içerikte bir vurgudur. Kamu bankaları, özellikle kriz dönemlerinde kaynakların doğru yerlere akıtılması ve toplumsal dengenin korunması uygulamalarında önemli roller alırlar. Doğası gereği özel bankalar, işletme kârı hedefli yaşam kurguları dolayısıyla bu tür toplumsal görevleri yerine getiremez. Kamu bankalarının “görev zararı” olarak isimlendirilen, suistimale açık görevleri aslında toplumsal kâra ya da faydaya ulaşmak için işletmenin bilançosunda zarar yazması halidir. Her zaman toplumsal faydakâr mikro zarardan fazladır. 

İKİ TUTUM ARASINDAKİ ÇELİŞKİ

Yazının başı ile sonu arasında bir çelişki var gibi gelebilir. Evet, başlangıçta tarım ile ilgili yaptığım ciddi uyarı ile hükümetin parasal sistemde aldığı yeni pozisyon arasında bir çelişki söz konusudur. Bunu daha önceki yazımda da açıklamıştım. Ak Parti içerisinde halen liberal ekonomi sistemindeki kamu yararı yerine, bireysel yararı öne çıkaran etmenler ciddi ölçüde bulunmaktadır. Bunların ideolojik liderliğini FETÖ yapmaktadır. FETÖ ve Amerikancılık Ak Parti içerisinden hâlâ tam temizlenebilmiş değildir. Bu husus önümüzdeki 2023 seçimlerinde Ak Parti’nin iktidarının devamını belirleyecek ana olgudur.