Osmanlı Devleti’nin Afrika'ya, özellikle de Cezayir, Mısır, Sudan ve Somali gibi bölgelere yayılması, ticaret yollarının, askeri seferlerin ve kültürel alışverişlerin oluşmasıyla sonuçlandı. Kıtadaki Türk mezarları halen bu tarihi etkileşimin somut hatırlatıcıları olarak hizmet etmekte ve imparatorluğun Afrika'nın sosyopolitik manzarasını şekillendirmedeki etkisini bizlere vurgulamaktadır. Afrika'daki bu Türk mezarları, Osmanlı İmparatorluğu'nun kıtadaki yaygın varlığı nedeniyle fevkalade önem taşımaktadır. Bunlar aynı zamanda Osmanlı yönetimi sırasında o havaliye göç eden veya orada görev yapan şahsiyetlerin geçmişlerini de günümüze yansıtmaktadır. Bu mezarlar genellikle Afrika'nın zengin kültürel mirasının bir parçası olarak kabul edilir ve kıtanın daha geniş dünyayla bağlantılı tarihini anlamamıza katkıda bulunur.
DESTEK DEĞİL KÖSTEK OLAN BİR TEMSİL...
Bunların bir proje olarak korunması için 2022 yılında T.C Dışişleri Bakanlığına sunduğumuz rapor, şimdi Afrika Masası Başkanı olan bir sözde büyükelçi tarafından reddedildi. Güney Afrika Büyükelçiliği döneminde birçok hataya imza atan bu şahıs, görev süresince Osmanlı döneminden kalan aile efradını küstürmüş, ve ne yazık ki kıtadaki Türkİslam mirasını hiçe saymıştı. Aile mensupları bu skandallarıyla ünlü Büyükelçi'yi Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şikayet ettikleri ve bu yüzden hakkında “Seviyesiz Büyükelçi” diye haber dahi çıktığı halde bu şahıs, ahbap çavuş ilişkileriyle halen bulunduğu makamı istismar edebilmektedir.
Düşünün ki, Evliya Çelebi'nin Mısır'da, Turgut Reis’in Libya’da, Özdemir Paşa'nın Eritre'deki kabri veya Ebubekir Efendi'nin Güney Afrika'daki mezarı gibi önemli Osmanlı şahsiyetleri üzerinden T.C Afrika'da bir politika izlenmesi için gayret edene destek olmak yerine köstek olan bir temsil söz konusu...
HEM DİPLOMASİ HEM DE KÜLTÜR
Halbuki bu mezarların gelecek nesiller için iyi durumda kalmalarını sağlamak amacıyla muhafaza edilmeleri yanında AfrikaTürkiye diplomasisi için de çok önemli bir siyasi hamle olabilirler. Öncelikle Osmanlı şahsiyetlerinin Afrika tarihine katkılarını vurgulayan ve kültürler arası anlayışı teşvik eden girişimler bu işin önemli bir parçasıdır. Yerel kültürel hassasiyetlere saygı göstererek, Osmanlı tarihi ve miras turizmiyle ilgilenen ziyaretçilerin ilgisini çekmek için bu bölgelerin turizm tanıtım çalışmalarına dahil edilmesi ancak Dışişlerimizin faaliyetleriyle resmiyet kazanacaktır.
Tarihi mirası koruma çabalarında işbirliği yapmak ve bu tarihi mekanlara saygı gösterilmesini ve korunmasını sağlamak için Afrika hükümetleriyle diplomatik diyalog kurulması yine yukarıda bahsettiğimiz projemizde yer alıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti böyle bir politikayı uygulayarak Afrika'daki kültürel mirasın korunmasına katkıda bulunabilir ve Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki bağları güçlendirebilir. Özetle Türkiye, Afrika'daki Osmanlı şahsiyetlerinin mezarlarıyla ilgili tarihi mirasın korunması ve tanıtılmasına yönelik kapsamlı bir politika uygulamalıdır. Bunlar yapılmadığı gibi büyükelçiliklerin verdiği iftar yemeklerinde bu Türk kökenli ailelerin görmezden gelinmesi gerçekten bir fiyasko olarak halen karşımızda durmaktadır.
TÜRK KÖKENLİ SOYADLARI
Düşünün ki, Tunus’da, Libya’da, Cezayir’de kalan eski Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğlalı ailelerin bölgedeki mezarları şimdi soyadlarıyla arşiv belgelerinde dahi mevcutken bu Türk kabirlerinin korunması ve kalan aile efradına sahip çıkılması için hiçbir şey yapılmamaktadır. Kuzey Afrika’da Türk soyundan gelenlerin soyadlarında aileler;
Baghlali (Bağlılı Çanakkale)
Benkasdali (Ben Kazdağılı Çanakkale)
Benmarchali (Ben Maraşlı Maraş)
Benterki (Ben Türk Anadolulu)
Bersali (Borsali Bursalı Bursa)
Chatli (Çatlı Erzurum)
Chilali (Şileli Aydın)
Cholli (Çullu Aydın)
Coulourli/Kouloughli (KoloğluKaraman)
Dengezli (Denizlili Denizli)
Dernali (Edirneli Edirne)
Douali ( Develi Kayseri)
Guellati (Galatalı İstanbul)
Djadouadji (Kahveci Kahveci sınıfından)
Fernakdji (Fırıncı Ekmekçi)
ve daha niceleri Libya, Cezayir ve Mısır’daki mezarlıklarda yatmaktadır. Sömürgeci Batı devletlerinden farkımız kıtanın dört bir köşesinde medfun ve yerli halka hizmet etmiş Türk münevverlerinin mezarlarıdır.
Bunlardan Mısır’dan Güney Afrika’ya göçen ve Mandela tarafından Afrika’nın atası diye anılan Tatamkhulu Afrika adıyla meşhur olan İsmail Joubert de, bu Osmanlı devri münevverlerimizdendi. Haftaya köşe yazımda Cape Town’da mezarını bulup onardığım Afrika’nın atası diye anılan fakat unutulan bu şairimizi anlatacağım.