TEVFİK KADAN

Afganistan'da 1978'den bu yana tarafları değişerek süren 43 yıllık işgalin ardından Taliban'ın Kabil'i kurtarmasıyla başlayan yeni süreç, dünyanın en önemli gündem maddesi haline geldi. Bir yandan işgal güçleri ve iş birlikçileri ülkeyi terk etme yarışına girerken; diğer yandan Avrasya ülkeleri bölgedeki inisiyatifi ele almaya başladı. Başta Çin ve Rusya olmak üzere Pakistan, İran ve Türkiye; Taliban yönetimi ile iyi ilişkiler kurma yönünde önemli mesajlar verdi. Taliban yönetimiyle birlikte ülkede istikrarın yeniden tesis edilebileceğini değerlendiren Avrasya Cephesi; bunun güvenlik ve huzur açısından da küresel barışa katkı sunacağını düşünüyor. Fakat dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Afganistan'ı yeniden ayağa kaldırmak; Taliban için ciddi bir mesai gerektiriyor. Öncelikle siyasi geçiş sürecini tamamlaması gereken Taliban yönetiminin, daha sonra yeniden inşa için bir yol haritası hazırlaması bekleniyor. 

3 TRİLYON DOLARLIK REZERV

Afganistan; Dünya Bankası verilerine göre kişi başına 499 dolar milli gelir ile dünyada 189 ülke arasında 181’inci sırada bulunuyor. Yeniden inşa ve kalkınma için öncelikle bölgesel desteğe ihtiyacı olan Taliban yönetimi; daha sonra ülkenin öz kaynaklarını kullanarak refah seviyesini ilerletmeyi planlıyor.

Aslında Afganistan; altın, bakır, uranyum ve fosil yakıtlar da dahil olmak üzere endüstriyel imalat için çok nadir olan minerallere sahip. Bu da ülke ekonomisini canlandırabilmek ve yeniden inşasını finanse edebilmek için kullanılabilir. 5 trilyon m3 doğalgazı, 1.6 milyar varil petrolü, 240 milyon ton bakırı ve 2.2 milyar ton demir rezervi bulunan Afganistan; dünya lityum rezervinin ise yüzde 40'ına ev sahipliği yapıyor.

Son dönemin gözde madeni olan lityum rezervlerinin Afganistan'daki değeri, trilyon dolarla ölçülüyor. ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA)'nin henüz 2005'te hazırladığı Afganistan'ın yeraltı kaynaklarına dair bir raporda, ülkede 1 trilyon dolar değerinde lityum rezervi bulunduğu belirtiliyordu. Fakat daha sonra yapılan araştırmalar neticesinde; 2010 yılında dönemin Afganistan Madencilik Bakanı Vahid Şehrani, ülkedeki lityum rezervinin 3 trilyon dolar değerinde olduğunu açıkladı. Bakan Şehrani açıklamasında, “Afganistan madenlerini gerektiği gibi değerlendirebilirse, 10 yıl içinde kendi kendine yeten bir ülke haline gelebilir” ifadelerini kullanmıştı.

Üstelik Afganistan'daki lityumun, diğer ülkelerdeki lityumdan ortalama kalite olarak oldukça üstün olduğu belirtiliyor. Afganistan'ın kanıtlanmış lityum rezervleri ülkenin güneyindeki Nimruz, Kandahar, Hilmend, batısındaki Herat ve içdoğu kesimindeki Gazne vilayetlerinde yoğunlaşıyor.

LİTYUM NEDEN ÖNEMLİ

1817'de Johan August Arfwedson tarafından keşfedilen lityum, geçmişte daha çok tıp ve özellikle nöroloji alanında kullanımı nedeniyle önemseniyordu. Fakat son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte, lityumdan, “geleceğin petrolü” veya “beyaz altını” olarak bahsediliyor. Uzay teknolojileri ve otonom robotlar başta olmak üzere; GPS sistemleri, insansız hava araçları, denizaltılar, hassas güdümlü silahlar, hipersonik füzeler, uydular, hayalet uçaklar ve nükleer enerji gibi askeri alanlarda yaygın olarak kullanılan lityum; son yıllarda telefon, bilgisayar, tablet, elektrikli taşıtlar ve çipler de girerek günlük yaşamımıza entegre olmuş bulunuyor. Yüksek depolama kapasitesi nedeniyle dünyanın ilgi gösterdiği lityum, temiz enerji politikasının da merkezinde yer alıyor.

AB'DE LİTYUMA BAKIŞ

2017 yılında hazırlanan Avrupa Birliği (AB) kritik hammadde listesinde, pil üretiminde kullanılan kobalt, doğal grafit ve silikon yer alırken; 2020 yılı Eylül ayında güncellenen listeye lityum da girmişti. AB için lityumun yakın gelecekte kilit bir rol oynayacağı ve “sıfır emisyonlu hareketlilik” için lityum arzını garanti altına alması gerektiğine dair çok sayıda rapor bulunuyor.

2050 yılına kadar net sera gazı emisyonu olmayan, iktisadi büyümeyi kaynak kullanımından bağımsız olarak başarmayı hedefleyen, insan sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi, doğayı önemsemeyi ve kimseyi geride bırakmamayı planlayan “Yeşil Mutabakat” (The Green Deal) vizyonu ile birlikte değerlendirdiğimizde, AB’de lityum konusunda atılan adımların Yeşil Mutabakatı'n bir aşaması olduğunu ve Yeşil Mutabakat ile birbirini tamamladığını görüyoruz.

DÜNYADA NELER OLUYOR?

Lityum ve pil üretimi konusunda harekete geçen ülkeler, genelde sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi konusuna vurgu yapıyorlar. Temiz enerji, düşük emisyonlu hareketlilik, artırılmış bir enerji depolama kapasitesi ve en az atıkla üretimi sağlayabilmek, bu bütünün parçaları olarak yansıtılıyor. Almanya pillerle ilgili projelere yaklaşık 3 milyar avro tutarında finansman sağlıyor. Yakın gelecekte Avrupa, bu alanda en yenilikçi ve çevre dostu pil hücrelerini üretmeyi ve değer zinciri boyunca on binlerce yeni iş imkânı yaratmayı hedefliyor. Avrupa’da Portekiz, Çek Cumhuriyeti ve İskandinav ülkelerinde bol lityum rezervleri olsa da, lityumu rafine edecek tesisler olmadığı için, Avrupa’da çıkarılan lityum işlenmek için Çin’e gönderiliyor. Bu noktada Avrupa, pil konusunda Asya’nın beş yıl gerisinde kalıyor.

Çin ise geleceğin en önemli hammaddesi olan lityum konusunda boş durmuyor. Şu an vizyon olarak dünyanın en büyük batarya üreticisi olmayı hedefleyen çok sayıda Çinli şirket var. 2013 yılında dünyadaki lityum iyon pil üretim kapasitesinin yüzde 50’sine sahip olan Çin, 2018 yılında toplam kapasitenin yüzde 60’ını kontrol etmeye başladı.

Teknolojik ve çevresel yönelimler dikkate alındığında, pil üretimi ve bunun için gerekli lityum, bağımsız bir sanayiye sahip olmak için elzem olan çok stratejik bir ürün olma yolunda hızla ilerliyor. Geçmişte petrolün ambargo ve arz/fiyatlandırma politikalarıyla stratejik bir silah olarak kullanılması gibi, gelecekte de otomobillerden otonom robot ve makinelere kadar birçok alanda kullanımı zorunlu olan lityum madeni benzer bir silah olarak kullanılabilir.

ÇİN, MADENLERE İLGİ GÖSTERİYOR

Son yıllarda Çin, Afganistan'ın doğal kaynaklarını keşfetme konusunda liderliği ele geçirdi. 2017 Şubat ayında Çinli Metalurji Grubu Şirketi (MCC)'nin Afganistan’dan 100 milyar dolar değerinde bakır çıkarmayı planladığı bildirilmişti. Daha sonra MCC, Kabil yakınlarındaki bakır zengini bir araziyi 3 milyar dolar karşılığında kiraladı. Taliban da o dönem projeye yeşil ışık yakmıştı. Ancak, arkeologlar, dünyanın ikinci büyük bakır yatağında 5 bin yıllık Budist şehri keşfedince, proje ertelenmişti.

Aydınlık