Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk Akdeniz'de Türk bayraklı bir ticari gemisine Irini Harekâtı kapsamında yapılan kanunsuz baskını Veryansın TV’ye değerlendirdi.
VERYANSIN TV
Yunan bir komutan tarafından sevk ve idaresi gerçekleştirilen Alman fırtakeyni, Türkiye'den Libya'ya insani yardım malzemesi taşıyan bir gemiyi Doğu Akdeniz'de durdurarak, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde saatlerce aradı.
Ankara’dan AB, Almanya ve İtalya büyükelçilerine nota verilirken, kanunsuz baskını Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk Veryansın TV Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay’ın sunduğu Pankuş programına değerlendirdi.
İşte o röportaj:
EA: Türk gemisine bir saldırı, en azından ben böyle değerlendiriyorum. Doğu Akdeniz’de Libya’ya giden Türk bandıralı ticaret gemisine SAT komandoları indi ve orada arama yaptılar. Ayrıca orada mürettebatımıza da çok sert bir şekilde müdahale ettiler. Bu, uluslararası bir krizi de beraberinde getirecek bir olay mı? Amiralim bu nasıl bir cürettir?
DK: Çok yoğun siyaset kokan hukukun esnetilmeye çalışıldığı, esnemediği görülünce de kırıldığı bir durum yaşıyoruz. Çünkü hukuken açık denizde bir ticaret gemisi, yalnızca bağlı olduğu devlet tarafından denetlenebilir. Bunun dört tane istisnası olmakla beraber bu istisnai şartlar burada yerine gelmiş görünmüyor ki bunlar esir ticareti, geminin illegal yayın yapması veya bayrak sahibi olmaması gibi sebepler. Bu sebepler ortada yok. Gemi sorulmuş, gemi de konteyner yükünü söylemiş, açıkça işbirliği yapmış üstelik. Bayrağı da biliniyor Roselina gemisinin. Bulunduğu yer itibariyle açık denizde, bundan da şüphe yok. YunanistanAlmanya ortak siyasetinin deniz hukukunu ihlal eder şekilde ve BM Yasası’nı da ihlal eder şekilde uygulamaya konduğunu görüyoruz. (…) harekatı uzun zaman niteliksiz kalmış Libya Savaşı’ndaki Avrupa Birliği’nin, kendine vazife icat etmek için Yunanistan’ın itmesikakmasıyla, Fransa’nın da orasından burasından destek olmasıyla yapılmış bir harekat. Bu harekatı yürütmek için gereken şartlar zaten ortadan kalkmış durumda. Libya’da uzlaşma var taraflar arasında, ateşkes hikayeleri devam ediyor. Siyasi çözümler için yeni formüller oluşturuldu, yeni liderler, yeni bir seçim tarihi, yeni bir dönem başlangıcı ve dolayısıyla denizlerde bu ülkeye yapılacak olan silahlı yardımı arıyorum bahanesiyle Türk bayraklı geminin hukuki haklarını ortadan kaldırılması hiçbir şekilde gerekçelendirilemez. Buna rağmen neden yapılıyor? Benim aklıma gelen şudur: Yunanistan’ın, Türkiye’nin aleyhine olan her şey benim lehimedir gibi bir politikası var, yani düşmanca, hasmane ve sürekli mücadeleci, bunun için sürekli bir fırsat yakaladığını düşünüyor olmalı.
EA: Almanya nasıl böyle düşünüyor?
DK: Almanya’ya gelince, Almanya’da Avrupa Birliği için yapılacak olan liderler zirvesi ile ilgili Türkiye’ye mesaj veriyor olsa gerek. Alman denizcilerinin eğitimine hakimim, o gemilerde bulunuyorlar, çoğu meslektaşlığımızı yapmış insanlar. Hukuken bir adımı yanlış atma şansları yok. Aslında hukuken yanlış adımları reddetme hakları var. Bu hakkı kullanmadıkları görülüyor. Bu (…) devletin açık denizlerdeki egemen yetkilerini, istisnası sayılmayacak şekilde birleştirilmiş, Birleşmiş Milletler’in birkaç tane kararı var 2011’den bu yana aldığı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla hem Libya’nın bombalanmasını sağlamıştır haksız şekilde. Sonuçta uçuşa yasak bölge ilan edip iç savaş sürecini tetikledi. Arkasından da bir sürü kararlar aldı 2011’de. Bu kararlar Berlin Süreci, 5+5 Görüşmeleri ile taraflar çeşitli farklılıkları düzeltip yan yana gelmeye çalışıyorlar. Bu kararlardan bir tanesi 2014’e 2174 sayılı kanunun 8. maddesinde bu konuyu düzenliyor. Diyor ki, Libya’ya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından uygulanan silah ambargosu kapsamında Libya’nın karasularına yaklaşan açık deniz bölümünde Libya’nın tanınmış Tripoli hükümetinin, Trablus hükümetinin rızası ile gemiler, yaklaşan ticaret gemileri silah ambargosu açısından aranabilirler. Fakat burası işin Libya ile ilgili şartıdır. Bir de bayrak devletiyle ilgili egemen şartı var. Bayrak devleti bu aramaya rıza gösterirse arama yapılabilir, şart bu. Burada Libya hükümetine soruldu mu? Hayır. Gemi Libya sularında mı? Hayır. Türk hükümetine soruldu mu? Sorumlu Türk hükümeti bunu reddetti, istemiyoruz böyle bir şey dediler. Roselina’nın gemi kaptanı işbirliği yaptı mı? Yaptı. O zaman 1603’ten beri geçerli olan denizleri serbest kullanma rejimi var. Açık deniz, herkese açıktır ve hür kullanılır, kural bu. 1603’te Hugo Grotius bunu ortaya atmış, 1670’te kesinleşmiş ve o günden bugüne kadar değişmemiş. Açık denizlerin serbestçe bütün dünya devletleri tarafından kullanılma hakkına tecavüz var burada. Bu hakka, Birleşmiş Milletler kararının orasının burasının esnetilerek tecavüz ediliyor. Bu hak, aleni olarak, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuk sözleşmesinin de 110. Maddesini ihlal ederek hak elimizden alınmaya çalışıyor, bunun sonuçları olacaktır. Ne gibi sonuçları olacaktır? Şöyle ki; ilk olarak Türkiye buna mukabelede bulunacaktır ve kendisine yapılmış haksızlığı başka yerlerde Yunan bayraklı gemilere yapacaktır, Alman bayraklı gemilere de yapacaktır. Avrupa Birliği gemilerinin %54’ü Yunan bayraklı. Yani Yunanistan, en büyük gelirini, 10 milyar dolardan fazla gelirini deniz taşımacılığından elde ediyor. Dolayısıyla Yunanistan’ın bu yaptığı, Pandora’nın kutusunu açmaktır. Bundan sonra dünyanın herhangi bir yerindeki Yunan bayraklı ticaret gemisi, dünyanın herhangi yerindeki bir Türk savaş gemisi tarafından hukuka aykırı olarak aranabilir. Bu hukuka aykırılık, Yunanistan’ın hukuka aykırılığını düzeltmek amacıyla yapılacak olan bir baskıdır. Uluslararası hukuk bunu tanır mı? Tanır. Yani Yunanistan serbest ticaret yapmayı bundan sonra 23 defa düşünsün. Gemilerden Yunan bayraklarını kaldırır mı ya da başka bir kolay devlet bandırasına mı geçirir artık ne yaparsa Yunanistan düşünsün. Almanya da aynı şekilde hata yapmıştır. Almanya, adeta NATO müttefiki olan bir ülkenin bayrağını taşıdığı gemiye, düşmanca komandolarını yollamıştır, gemi personellerine sert davrandıklarını biliyoruz, gemi içinden gelen bilgiler bu yönde. Dolayısıyla Almanya’nın da burada bir alacağı vardır. Hukuksuzluğuna karşı Almanya’nın da Türkiye’den alacağı vardır ve alacaktır. Sonuçta ticaret gemileri açık denizde, silahsız ve belli bir profesyonellik içerisinde işletilen unsurdur. Ve siz bu unsuru harp gemileri ile kesintiye uğratırsanız ortada gerginlik olmadığı halde, siyasi gerekçe olmadığı yerde, savaş şartları yürürlükte olmadığı halde bunu yaparsanız, tabi ki bunun da bir mukabelesi olur. Ayrıca geminin taşıdığı hamure de bozulur bu tür durumlarda Konteyner güvenli şekilde paketlenmiş bir ambalaj şekline sahiptir. Gemi, denizde uzun saatler tutulmuş, gece sabaha karşıdan saat 10’a kadar aranmış. Bu arada dalgalara yan batmış, ayrıca gemi içinde kopmuş muhtelif yerler de olabilir. Geminin bu haksız alıkonmasından doğan zarar Alman hükümetine aittir. Yunanistan bu harekatı yöneten olduğu için Yunanistan ayrıca bir misillemenin muhatabı olacaktır. Benim gördüğüm, Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında gördüm, gayet yerindedir hukuken fakat tazminat hukuku ile bu iş bırakılamaz, tazminat meselesinin gündeme getirildiği bir açıklama vardı bakanlıkta, misilleme gerekmektedir. Aynı bölgede misilleme gerekmektedir, açık denizde, Akdeniz’de ve Yunan ile Alman bandıralı gemilerine karşı.
EA: Biz misillemeyi yaptık diyelim, yaptığımız anda bu gelişme, gerginliği bir anda tırmandırmaz mı? Çatışmalara sebep olabilir mi?
DK: Hayır, kimle çatışacaksın? Ticaret gemisi ile harp gemisi çatışabilir mi?
EA: Şimdi mesela bundan sonra Yunanistan 23 kere düşünecek dediniz ya, ben bir Yunan generali ya da Yunan yetkilisi olsam Yunan fırkateyni olmadan ticaret gemilerimi gezdirmeyeceğim Akdeniz’de demez miyim?
DK: Öyle der de, demekle uygulamak arasında çok fark var. Yunanistan’ın fırkateyn sayısı belli. Ticaret gemilerinin sayısı, onun yüz misli. Hangisi, hangisine refakat verecekmiş?Refakat vermediğine gidersiniz. Kolay meyveyi koparmazsınız da en üst daldaki meyveye gidesiniz dimi. Yeteri kadar karşı tarafa hukuksuz davrandığını hatırlatmak için en müsait olan gemilere müdahale edersiniz. Açık denizde tutarsınız. Varış limanından bir saatlik mesafede tutarsınız inim inim inletirsiniz, sizde arasınız. Bir iki defa yaparsınız ve bu yanlışlığı onlarda farkına varacaktır diye düşünüyorum.
EA:
Peki Almanya böyle bir hukuk üzerinde hukuk söyleminde hep ilerleyen son dönemlerde arabuluculuk oynayan Yunanistan ve Türkiye’ye bu gerginliği tırmandırmayın artık buna bir çözüm bulalım diyen istikşafi görüşmeleri yapmamıza neden olan en önemli devletler arasında olan Almanya şimdi böyle bir şeye nasıl izin veriyor? Alman yetkililerin böyle bir şey yapması mümkün mü? Mümkün değilse bunu niye yapar?
DK:
Yapması mümkün değil, safça olur. Almanya’nın veya Alman gemisinin hukuki kuralları bilmediğini düşünmek çok yanlış olur. Açık denize gönderdiğiniz bir harp gemisi bütün hukuk kurallarını bildiği için o denize gönderilen bir araçtır. O gemi personelide buna uygun yapılır. Almanyada bir eğitim açığı olduğunu düşünmüyorum. Alman hukuk eğitimininde çok güçlü olduğunuda hatırlatmak lazım. Türk hukukununda bazı yerlerinde alıntılar yaptığı bir hukuk sistemidir. Dolayısıyla Almanya’da bir hukuki bilgi açığından dolayı bu işin yapılmış olduğunu düşünmek akla zarar, makul değil. Almanya bunu bilerek yaptı. Niye yaptı? Çünkü dediğim gibi almanya şuan dönem başkanı olarak hem yunan ikilisinin saçma sapan gene hukukun tabanı olmayan isteklere maruz durumda. Onları mutlu etmeye onların rızasını kazanmaya çaba gösterme mecburiyetinde hissediyor kendisini. Bir yanda da hukuksuz davranırım Türkiye’de buna katlanır peşinde. Yaklaşmakta olan AB zirvesinde biz elimizden geleni yaptık bundan sonrası ne yapalım işler kızıştı yapacağımız yaptık gibisinden bir savunma pozisyonuna girmek istiyor. Ama bunun bedeli var, Almaya bu bedeli ödemek zorunda. Yunanistanın ödeyeceği gibi almanya da ödemek zorunda. Açık deniz oyununa başladığınız zaman burada güçler konuşuru.
EA:
Peki şimdi Almanya’nın özür dilemesini bekliyor musunuz?
DK:
Valla Almanya’nın özür dilemesini bekliyorum. Şöyle bir özür “ay pardon bilmiyorduk” gibi bir özür. Bunun özür dileyecek bir durum yok ki ortada. Siz 2014’te 2174 sayılı güvenlik konseyi kararının 874. Maddesinin ne olduğunu bizden mi öğreneceksiniz Almanya olarak. Siz oraya harp gemisini İRİNİ olarak gönderirken siz personeli çalıştırmadınız mı? IRINI harekatını yöneten Yunanistan komutanı her kimse o bilmiyor mu bunun böyle olduğunu. Dolayısıyla hepsi içinde bu şey geçerli. Ortada pardon denilecek bir durum yok. Ortada bilinçli kasıtlı yapılmış bir eylem var. Bu eylem hukuken karşılık görmek zorunda buda siyaseten atılacak bir adımla olur. Ben olsam hemen harp gemilerine görev veririm. Gidin libya’nın yaklaşma sularında bir ticaret gemisini çevirin yunan yada alman bandralı hemen 24 saat içinde bulun arayın içine çıkın. Gemi komutanın ve ülkesinin rıza göstermemesine rağmen gemiyi arayın alı koyun bunu 2 defa yapın. Misilleme çünkü aynı miktarda yapılmaz fazlasıyla yapılır ki hukuksuz davranışlara bir daha yönelinmesin diye. Ondan sonra bu dünya tarihine de geçer hukuksuz uygulama ve hukuksuz karşı adım. Ondan sonra taraflar ne yapacağını daha iyi bilir. Çünkü hukuk bir güvenlik sağlar, hukuk norm sağlar. Siz bu norm içinde güvenli olduğunuzu düşünürsünüz. Çünkü hukuk var. BM 110. Maddesi var. BM güvenlik konseyi BM çartırı var. Bunların verdiği yetkiler var. Dolayısıyla hukuken kurala uymayanlar var, kurallara uymayanları zorlamak için hukuk dışı davranışlarla kendilerinin karşısına çıkılması lazım. Hukuk böyle diyor en azından.
EA:
Akla uymayan saldırı hala anlamakta zorlanıyorum. Türkiye’yi bir yere mi çağırmaya çalışıyorlar? Türkiye’ye ne mesaj verecekler? Hukuksuz davrandılar biz de cevabını misillemeyle vereceğiz. Burada ne bekliyorlar savaş açmamızı mı bekliyorlar?
DK:
Ona gitmeye gerek yok. Bu gemiye verilen zarar, Türk bayrağı taşıyan bir gemiye itibar kaybı yaratan bir adım ve o zaman Alman ve Yunan bayrağı taşıyan gemilere zarar ve itibar kaybı yaratılacak. Bunun sonucunda onlarda bunun gereğini yapacaklardır.