Küresel düzen, büyük deniz savaşları sonrasında şekillendi. Neticede denizdeki mücadele karadaki sonucu etkiler. Günümüzün düzeni İkinci Dünya Savaşında Pasifik cephesindeki son büyük deniz savaşı olan Leyte Körfezi Deniz Savaşı (31 Aralık 1944); Atlantik Cephesinde ise Normandiya’ya denizden yapılan amfibi kampanya (Temmuz 1944) sonunda belirlendi. Soğuk Savaş ve devam eden yıllarda küresel kaderi belirleyecek bir deniz savaşı görülmedi. Bunun ana nedeni savaş sonunda ortaya çıkan Amerikan deniz gücünün tartışmasız üstünlüğü ve büyüklüğü idi. Dahası, bu büyük ateş ve manevra gücüne nükleer ve termonükleer yetenek de eklenmişti. Artık Amerikan uçak gemileri ve nükleer denizaltıları mavi gezegenin istenen her yerinde stratejik ve konvansiyonel caydırıcılığı sağlayabilecek ya da ABD Başkanlarının iradesini on binlerce kilometre öteye taşıyacak ölüm makinelerine dönüşmüştü.

UÇAK GEMİSİ CAYDIRICILIĞI

Başkanların Amerikan çıkarlarını zedeleyecek her durumda sordukları ilk soru ‘en yakın uçak gemisi nerede’ idi. 1945 sonrası okyanusların kayıtsız şartsız hakimi olan ABD Donanması, karşısında ilk olarak 1950’li yıllardan itibaren nükleer Sovyet Donanmasını gördü. Stratejik nükleer alanda neredeyse eşit olan iki güç, konvansiyonel alanda aynı eşitliği yakalayamadı. ABD, gerek coğrafyası ve üsler zinciri; gerekse donanma gücü kapasitesi kapsamında üstünlük sağladığından, konvansiyonel alanda Sovyet Donanmasının neredeyse ana üslerine yakın sulara kadar girme ve rakibini test etme denemelerini başarabildi. Soğuk Savaş ABD deniz gücünün mutlak egemenliği ile sonuçlandı.

HESAP VERMEDEN YOK ETME DÖNEMİ

Reklamdan sonra devam ediyor 

Bu güç, 1991 sonrası Tomahawk silahının deniz platformlarında yerini almasıyla yepyeni bir dönemi ortaya çıkardı. Nükleer caydırıcılıktan sonra denizdeki üstün ateş gücü ile çok uzak alanlardan sağlanan konvansiyonel caydırıcılık, karadaki olayları şekillendirdi. Artık Amerikan Başkanları ‘bölgede uçak gemimiz var mı’ sorusu yerine, ‘bölgede kaç Tomahawk platformumuz var’ demeye başladı. Bu silah ve yeni yetenek, kontrol ve dengesini yitirmiş yeni Amerikan Yüzyılı olarak adlandırılan dönemde Afganistan’ın Tora Bora Dağlarından Irak şehirlerine, Libya’nın çöllerinden Suriye’nin içlerine kadar geniş bir alanda acımasızca kullanıldı. Kurbanların zayıflığı kadar, BM’nin denizler hakimi bir blok karşısındaki acizliği de bu hesap vermeden yok etme dönemine benzin taşıdı.

DEĞİŞEN DENGELER

Ancak 2020’lere rota verdiğimiz şu günlerde artık durum değişiyor. 21’inci yüzyılda karşı karşıya kaldığımız yeni jeopolitik, ekonomik ve teknolojik konjonktür, özellikle Rusya ve Çin Deniz Kuvvetlerinin yükselişi ile birlikte ABD deniz gücünün mutlak hakimiyetini artık ortadan kaldırmış ya da en azından ciddi şekilde sorgulayan bir safhaya getirmiş durumda. Bu durumun teknolojik seviyede üç nedeni var. Birincisi Çin’in hipersonik füze teknolojilerinde sağladığı açık ara üstünlük. İkincisi Rusların Kalibr tipi ‘Rus Tomahawkları’ denilebilecek gezginci füzelerin yarattığı teknolojik baskın. Üçüncüsü denizaltı dünyasında henüz akustik enerji yerine geçecek yeni bir tespit ve teşhis aracının bulunamaması ve sualtının, geçmiş dünya savaşlarında yaşandığı üzere, her seviyede stratejik üstünlüğünü koruyor olması.

HİPERSONİK FÜZELER

Ancak bunların içinde şüphesiz en önemlisi hipersonik füzeler. Bunların başında da Çin’e ait DF 17 füzeleri geliyor. Balistik füze teknolojisi ile fırlatılan bu füzelerin en büyük özelliği süratleri. Zamanı geldiğinde ana füzeden ayrılan ve süzülerek hedefe kitlenen DF 17’nin sekiz imha füzesinin en yavaşı 5 mach (ses hızının beş katı) yani saniyede 1 deniz mili hıza erişiyor. Diğer taraftan Rusların geliştirdiği Avangard hipersonik füze sisteminin 27 mach sürate eriştiği açık kaynaklarda yer alıyor. Sorun, bu füzeleri takip edecek ve imha edilmelerini sağlayacak atış kontrol ve imha sisteminin mevcut olmayışı. Bu durum 2 bin 500 kilometre menzili olan DF 17 veya diğer hipersonik balistik/gezginci füzelerin menzili içinde özellikle Amerikan uçak gemisi gruplarının hareket etme serbestisini ortadan kaldırıyor. Halbuki Amerikan deniz gücünün temeli, uçak gemisi darbe gruplarına dayanıyordu. Çin, DF 17 sisteminin 2020 yılında hizmete gireceğini 2017 yılında, ilk başarılı deneme sonrası ilan etmişti. Bu gelişmeler ABD donanmasında çok pahalı uçak gemisi yerine daha ucuz ve daha az stratejik kayıp oluşturacak platformların kullanılması tartışmalarını çoktan başlattı. Yazının başında belirttiğimiz üzere artık büyük deniz savaşları için donanmaların belirli coğrafi bölgelerde karşı karşıya gelme dönemi kapandı. Silah menzilleri tüm dünya okyanuslarını angajman cephesi haline getirdi. Yepyeni bir döneme giriyoruz.