Öncelikle şu “kaçırıldı” ifadesiyle cebelleşmemiz gerekiyor. Çünkü Finans Kapital düzeninde, servetin bir ülkeden bir başka ülkeye taşınmasının önünde hiçbir engel yoktur.
Bir şirket veya bir birey, Türkiye içinde kazandığı kazancını, hiçbir soruya ve sorguya ihtiyaç duymadan, kazancını dış ülkelere transfer edebilir.
Durum bu olunca, servetin dışarı kaçırılması diye bir durum yok. Finans Kapital dili ile söylersek, servetin bir yerden bir yere transferi söz konusudur.
Siz bu durma kızabilirsiniz. Lakin, Finans Kapital ekonomik sistemine tabi iseniz, siz bu sistemin ülkemize yerleştirilmesi için, binlerce solcu gencin katledilmesine, binlerce insanın zindanlarda çürütülmesine zamanında evet demişseniz, servetin de ülkemizden kolayca çıkmasına o zaman evet demişsiniz demektir.
Servet transferi gizli veya açık her zaman olan bir kar mekanizmasıdır.
Lakin bu kez transfer edilen servetler, bir daha hiç dönmemek üzere transfer edilmiş olmaları çok önemlidir.
Eskiden dışarı çıkan servet geri yurda döner, üstelik kredi tedarik edilmiş gibi gösterilir. Vergiden kaçırılırdı.
Varlık barışı kanunları hep dışarıdaki serveti içeri çekmek için uygulanan bir uygulamaydı.
İşbirlikçi sermaye, eskiden, dışarıdaki büyük şirketin ürünlerini Türk ulusal pazarlarında pazarlar, buna karşılık komisyonunu dışarıdaki büyük şirketten alırdı.
Şimdi sistem böyle işlemiyor. İşbirlikçi sermaye ülke içinde elde ettiği kazançlarıyla, dışarıdaki şirkete doğrudan ortak oluyor.
Ortaklık oranında, büyük şirketin kararlarına katılıyor. Tabi ülkemizde, ne kadar yatırımı varsa onları da büyük şirketin malı haline getirip ya satıyorlar ya da üretim yapmayan birim halinde tutuyorlar.
Durum bu olunca, üretim alanında eskiden var olan küçük ve orta ölçekli ne kadar şirket varsa, ya tamamen dış ülke servetine katılıyor, ya da hisse senedine dönüştürülerek dünya piyasalarında dolaşıyor.
Teknoloji üretememe ve sanayi tesislerinin birer ikişer kapanması, finans kapital sisteminin yarattığı bir düzendir. Sermayenin vatanı olmaz sözü buradan çıkar, lakin sermayenin vatanı vardır. Kazanç hangi pazardan elde ediliyor ve sermaye birikimi nereden elde ediliyorsa servetin vatanı da orasıdır.
Önemli olan şudur ki; Türk zengini Türkiye’den yana değildir. Ortağı olduğu büyük şirketten yanadır. Onun için vatan, ortağı olduğu o büyük şirkettir. Elbette servetini büyük ortağı ile birlikte yönetmeyi ister. Nerede güvendeyse orası onun vatanıdır. Burada hamaset geçerli değildir. Esas olan maddi karlardır.
Servetimizi kaybetsek, yeniden çalışır yeni servet yapabilirdik. Lakin öyle yeteneklerimizi ve değerlerimizi kaybettik ki, artık onları geri alamayız. 500 Milyar doları hiç alamayız.