Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca, biri Alman 3 kişinin öldürüldüğü Zirve Yayınevi cinayetine ilişkin soruşturma sırasında FETÖ'nün talimatıyla, kendilerinden olmayan askerleri engellemek ve örgüt mensubu askerlerin önünü açmak için "ihbar mektupları" gönderilmesine ilişkin, örgütün sözde TSK imamı Hamdullah Bayram Öztürk, sözde teknik işlerden sorumlu yardımcısı "Metin" kod isimli Rıdvan Akovalı, sözde Jandarma Genel Komutanlığı sorumlusu "Atilla" kod adlı Suat Yiğit, sözde Diyarbakır bölge sorumlusu "Latif" kod isimli Nihat Keskin'in de aralarında yer aldığı 10 sanık hakkında hazırlanan ve 5. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamedeki tanık ifadelerinde örgütün eylemleri hakkında önemli bilgiler yer aldı.

Tanık eski Uzman Çavuş Aykut Saka, İstanbul'da 2001 yılında örgütün dershanesine gittiğini ve bir arkadaşının davetiyle örgüt evinde kalmaya başladığını daha sonra asker olmak istediğini ve örgüt tarafından kendisine sınavlarla alakalı çıkabilecek soru tarzlarıyla ilgili destek olunduğunu belirtti.

Kendisine sürekli bu konunun çok gizli olduğu ve kimseye söylememesi gerektiği yönünde telkinde bulunulduğunu anlatan Saka, "Daha sonra ben askeri okullar sınavına girdim ve uzman jandarmalık sınavı yazılı kısmını kazandım. Bu aşamadan sonra da mülakatta veya bedensel nitelik sınavında neler yapacağıma dair bilgiler verdiler." dedi.

15 GÜNDE BİR "ÖRGÜT ABİSİYLE" GÖRÜŞME
Okula başladıktan sonra 15 günde bir örgüt abisiyle evinde görüştüğünü ifade eden Saka, bu kişinin sürekli yakın çevresindeki ve bölüğündeki arkadaşları hakkında bilgi almaya çalıştığını, kendisine harçlık vererek örgüte daha çok bağlamaya çalıştığını, bir araya geldiklerinde de cep telefonunun bataryasını dinlenmeye engel olmak amacıyla çıkarttığını kaydetti.

2005 yılında ilk görev yeri olan Malatya'ya gittiğini, Ankara'daki sorumlusu "Latif" kod isimli kişinin kendisini "Vahdettin" kod adlı sanık Özgür Birdal'a devrettiğini anlatan Saka, bu kişiyle gizliliğe riayet ederek görüştüğünü, kontörlü telefondan kendisini arayarak buluşma yeri söylediğini aktardı.

Şubat 2006'da FETÖ'nün dini istismar eden bir yapılanma olduğunu fark ettikten sonra pişmanlık duyduğunu ve konuyu Malatya İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Gürler'e ilettiğini dile getiren Saka, "İl jandarma komutanım 'sen herhangi bir suça karışma, senden bu şahıslar ne gibi taleplerde bulunuyor. Bizim askeri personelden kimler ile irtibatları var bunlar ile ilgili bilgiler elde edinmeye çalış, seninle ilgili yasal işlemleri gelişmelere göre değerlendireceğim.' dedi. Ben de sorumluluk bölgesinde mevcut yasal mevzuat çerçevesinde komutanımın bilgisi dahilinde görüşmelere devam ettim." dedi.

Elazığ'da öğretmenlik yapan "Vahdettin" kod isimli Birdal'ın kendisini "Mustafa" kod isimli Mehmet Ali Badak ile tanıştırdığını ifade eden Saka, Birdal'ın Malatya ve Elazığ'daki jandarma personeli ile ilgili bilgi topladığını, bu bilgileri flaş bellekte muhafaza ettiğini söyledi.

ASILSIZ MEKTUPLARI PKK SİTELERİNDE YAYINLATMIŞLAR
Badak ile yaptığı görüşmeye değinen Saka, şu bilgileri verdi:

"Tedirgin bir şekilde bana, 'Sizin il jandarma komutanı ile 2. Ordu komutanı bir çalışma yapıyormuş, hangi konuda çalışıyorlar bilgin var mı?' diye sordu. Bende 'il jandarmaya gitmiyorum, nereden bilebilirim' dedim, kendisi de 'eğer bir şeyler duyarsan beni ara' dedi. Yine 19 Eylül 2007'de şehir merkezinde bir pastane de Badak ile yaptığım görüşmede, il jandarma komutanınızın durumundan haberin var mı? diye sordu. Ben de yok hayırdır ne olmuş diye sordum. Benden duymuş olma ismini 'google' yaz görürsün dedi. İnternetten Mehmet Ülger yazıp arama yaptığımda, il jandarma komutanımızı 18 Nisan 2007 tarihinde meydana gelen cinayet olayıyla irtibatlandırmaya yönelik bilgilerle karşılaştım. Bu durumu il jandarma komutanı ve istihbarat şube müdürüne bildirdim. 24 Eylül 2007'de Mustafa kod isimli Mehmet Ali Badak ile kaldığı apartmanda yaptığım görüşmede komutanla ilgili haberler hep PKK yanlısı sitelerde çıkmış dedim. Kendisi de bana 'birisine zarar vermek isterken kendin zarar görmek istemiyorsan, başkası tarafından zarar verdirmeye çalışırsın' şeklinde ifade de bulunarak il jandarma komutanımızı 18 Nisan 2007 tarihinde Malatya'da 3 misyonerin öldürülmesi olayıyla irtibatlandırmaya çalıştıklarını ima etmek istedi."

ASILSIZ MEKTUP YAZMASINI İSTEMİŞLER

Saka, yine başka bir görüşmede Badak'ın yanındaki kişinin Alay Komutanı hakkında "Ben Malatya il jandarmada çalışan bir Jandarma personeliyim, Alay Komutanıyla yaptığım bir görüşme esnasında kendisinin 18 Nisan 2007 tarihinde Zirve Yayınevi olayı öncesinde Zirve Yayınevi ile ilgili olarak birkaç kişiyle telefon görüşmesi yaptığına şahit oldum. Geçmişe yönelik telefon görüşmeleri çıkartılırsa kimler ile görüştüğü tespit edilebilir. Bu konuda gerekli araştırmalar yapılırsa her şey ortaya çıkacaktır" şeklinde el yazısıyla mektup yazmasını istediğini, bunu kabul etmediği için tehdit edildiğini ifade etti.

Aykut Saka, şunları kaydetti:

"Badak bana 'en fazla ne olabilir' dedi, ben de meslekten atılırım dedim. 'Meslekten atılsan ne olur, biliyorsun bizim yurt içinde ve yurt dışında binlerce iş yerlerimiz var sana orada iş verebiliriz, en az bu meslekten aldığın kadar orada da bu parayı alırsın, yazmaz isen başına birçok şey gelebilir. Biz bunları önleyebiliriz ama bir başkası önleyemez. Bizimle birlikte olursan çok iyi yerlere geleceğinden emin ol. Biz sana bu kadar emek verdik, bugünler için varsın, bize yardımcı olmalısın. Senin gibi emek verdiğimiz dava arkadaşlarımız bu tür işleri bugünlerde yapmazsa bütün hizmetlerimiz ve çalışmalarımız heba olmuş demektir.' şeklinde baskı ve tehdit içerikli sözler sarf etti."

Saka, bu konuşmadan 2 hafta sonra "Nuri" kod isimli birisiyle görüştüğünü, mektup yazma konusuna ilişkin bu kişinin "Senin mektup yazmana ihtiyaç kalmadı. Bu mektubu başka abilere yazdırıp savcılığa gönderecekler." dediğini söyledi.



MÜŞTEKİLER ARASINDA EMEKLİ ORGENERAL HURŞİT TOLON DA VAR
Malatya'da 18 Nisan 2007'de işlenen Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin soruşturma sırasında, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) çıkarları doğrultusunda yalan ifadeyle bazı kişilerin mağdur olmasına sebebiyet verdikleri iddia edilen örgütün sözde üst düzey yöneticilerinden Hamdullah Bayram Öztürk ve Rıdvan Akovalı ile gizli tanık olarak ifade veren İlker Çınar'ın arasında bulunduğu 10 kişi hakkında "iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından dava açılmıştı.

Müştekiler arasında emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil de bulunuyor.

CİNAYET SONRASI FETÖ'NÜN TEKNİK SORUMLUSU MALATYA'YA GELDİ
Zirve Yayınevi cinayetinin işlenmesinden sonra günübirlik uçakla Malatya'ya gelen, sözde TSK imamı Hamdullah Bayram Öztürk'ün altında teknik işlerden sorumlu olarak görev yapan "Metin" kod isimli Rıdvan Akovalı'yı, sanıklardan Özgür Birdal'ın karşıladığı ve şehir merkezindeki bir internet kafeye bıraktığı belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Yaklaşık bir saat sonra bu şahsı bırakmış olduğu internet kafeden alarak tekrar havalimanına bıraktığı ve şahsın uçakla Malatya'dan ayrıldığı, bu haliyle bir kişinin sırf internet kafeye girmek için uçakla günübirlik Malatya'ya gelip ayrılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığının anlaşıldığı, şüpheli Rıdvan Akovalı'nın günübirlik Malatya'ya gelip gitmesinin müştekiler hakkında gönderilen ihbar mektupları yazılmasıyla akalı bir durum olduğu değerlendirilmiştir."

İddianamede ifadelerine yer verilen sanık Özgür Birdal, sözde TSK imamı Hamdullah Öztürk'ün talimatıyla Zirve Yayınevi cinayetinden sonra apar topar yurt dışına çıktıklarını ve daha sonra Türkiye'ye döndüklerini belirtti.

ZİRVE'DEKİ FETÖ İZİ
18 Nisan 2007'de Malatya'da İncil satan Zirve Yayınevinde biri Alman ikisi Türk vatandaşı üç Hristiyan öldürüldü. Zirve Yayınevi katliamı olarak anılan bu olayın ardından açılan davada FETÖ'cü savcılar tarafından karartma ve kumpas yapıldı. Dava sürecinde tanık olarak ifade verenler FETÖ tarafından tehdit edildiklerini itiraf etti.

Dava daha sonra Ergenekon davası ile birleştirildi ve FETÖ'nün yayın organı Zaman Gazetesinde cinayetle ilgili sistematik algı yönetimi yürütüldü. 13 Mart 2009 tarihli Zaman gazetesi manşeti:

"ERGENEKON ZİRVE'YE UZANDI"
Ergenekon Ana Davası'na bağlanan dava kapsamında gizli tanık İlker Çınar'ın ifadesi ile aralarında Hurşit Tolon'un da olduğu çok sayıda isim bu davayla ilgili gözaltına alındı. İddianamedeki en dikkat çeken isim ise FETÖ'nün davadaki gizli tanığı İlker Çınar'dı. FETÖ'nün talimatıyla, kendilerinden olmayan askerleri engellemek ve örgüt mensubu askerlerin önünü açmak için "İhbar mektupları" gönderilmesine ilişkin 10 sanık hakkında hazırlanan Zirve Yayınevi kumpas davasında daha sonra tanık olan, FETÖ'nün Zirve Yayınevi kumpasının gizli tanığı İlker Çınar, TSK'ye nasıl kumpas kurduklarını tek tek itiraf etti. Bir dönem papaz olan Çınar, emekli Albay Mehmet Ülger ve emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un da aralarında bulunduğu askerlere, firari FETÖ'cü savcı Zekeriya Öz'ün talimatıyla kumpas kurmuş, Tolon 1,5 yıl cezaevinde yatmıştı. Çınar, TSK'ye yönelik kumpası itiraf ederken, yalan beyanlarda bulunduğunu, Zekeriya Öz ve FETÖ'cü polislerin talimatlarını gerçekleştirdiğini söyledi.

ZİRVE KATLİAMININ EN GİZEMLİ HALKASI
FETÖ ve PKK ile ilgili her haberde "insan hakları savunucusu" maskesiyle adı terör örgütleriyle yanyana anılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, FETÖ'nün Zirve Yayınevi katliamında da gizemli biçimde gündem gelmişti.

Cinayetin işlendiği dönem CHP Malatya Milletvekili olan Ağbaba, 18 Nisan 2007'de üç Hıristiyan'ın öldürüldüğü Malatya Zirve Yayınevi'nin bulunduğu Ağbaba İş Merkezi'nin sahibiydi.

Ağbaba FETÖ'nün tetikçi gazetesi Taraf'a da özel açıklama yaparak, Malatya'daki katliam üzerinden kurgulanan kumpasta adeta FETÖ'ye destek vermişti.

TSK tarafından 2019 yılında etkisiz hale getirilen terör örgütü YPG/PKK militanı "Ceren Güneş" kod adlı Özge Aydın'ın CHP'li Veli Ağbaba tarafından TBMM'de sokulduğu da ortaya çıkmış, FETÖ ve PKK ile ilgili her haberde "insan hakları savunucusu" rolünü üstlenen Veli Ağbaba'ya tepkiler infial uyandırmıştı.

Malatya Zirve Yayınevinde öldürülen misyonerlerin Ağbaba'nın kiracısı olması o günden bu yana "nasıl tesadüf" dedirten bir detaydı.


Ağbaba'nın o dönem FETÖ'nün Zirve katliamı kumpasına dstek veren açıklamalar yapması işi daha da gizemi hale getirmişti.

TESADÜF MÜ? CHP'Lİ AĞBABA NİYE HEP FETÖ KUMPASLARINDAN ÇIKAR?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, FETÖ'yü aklamak için sosyal medyadaki skandal paylaşımlarıyla da tartışılmıştı. FETÖ'nün cinayetlerinden biri olduğu artık ortaya çıkan Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un öldürülmesinde de, CHP'liler ısrarla "Katil El Nusra'cı" diye algı operasyonu yapmış, hedefi FETÖ'den uzaklaştırmak için çaba göstermişlerdi. Bu isimlerin başında da Kemal Kılıçdaroğlu'nun yardımcısı Veli Ağbaba gelimişti. "Adam bağırarak El Nusracı olduğunu söylemiş, koca koca adamlarsa saatlerdir onu başka örgütlere pazarlamak için çalışıyor. Nusra sevicileri!" paylaşımı yapan Ağbaba, FETÖ'yü aklamaya çalışmıştı.