Edirne'de Mimar Sinan'ın 'Ustalık eserim' diyerek 1574 yılında yaptığı ve UNESCO Dünya Mirasları Listesi'nde bulunan tarihi Selimiye Camii'nde yapılan incelemede, geçmiş dönemlerdeki depremlerden hiçbir zarar görmediği belirlendi. Önümüzdeki olası büyük depremlere de dayanıklı olduğu tespit edildi.

Yıllarca deprem profesörleri, "fay öldürür" diye açıklamalar yaptı. Ancak sadece fayın değil, binanın da depreme artı ya da eksi katkısı olduğu kaçınılmazdı. Örneğin Artemis Tapınağı, üç kez bataklık üstüne inşa edildi.

Bataklık gibi düşük zemin mukavemeti olan yerlerde yapızemin periyodu farklılığı yüzünden, rezonans olmadığı için depremlere daha iyi dayandığı hesaplandı.

YIĞMA YAPI YAPTI
Mimar Sinan, özellikle dolgu zeminleri seçerdi. Nedeni de şöyle idi: Yapı, zeminde olan hareket nedeniyle sallanmaya baslar. Yapının ataleti nedeniyle, bu hareket ettirici güce karşı, ters yönde bir direnme kuvveti doğar.

Aynı, aniden hareket eden araç içinde bulunan kişinin geriye doğru gitmesi gibidir. Yapı, tekrar eski haline dönmeye çalışır.

Yapının sallanma süresi boyunca yaptığı her bir devir, gidip gelmesi süresine yapının periyodu denir. Bu süre yapının cinsine, kat adedine bağlıdır. Örneğin, tek katlı yapının sallanması saniyede 10 defa olur. Yani bu yapının periyodu 0,1 saniye demektir. Yapının kat adedi arttıkça bu değer artmaktadır. Çok katlı binalarda sallantıyı daha fazla hissetmemizin nedeni budur.


Kayalık zeminlerde periyod 0.1 saniyedir. Yumuşak zeminlerde ise bu değer saniyede 13 kadardır. Yapının sallanma periyodu, üzerinde oturduğu zeminin periyoduna yakınsa, o yapıda hasar çok daha fazla olur. Zemin "kötü" ise de ona göre statik tasarıma dikkat edilmesi gerekir. Ama kuşkusuz asıl belirleyici olan zemin değil, yapının kendisidir. Bu nokta asla unutulmamalıdır.