Yunanistan, 1517 Nisan tarihleri arasında bu yıl 9’uncusunu düzenleyeceği “Okyanuslarımız Konferansı”na hazırlanıyor. Atina yönetimi, bu konferans sırasında Ege Denizi ile İyon Denizi’nde iki yeni “Ulusal Deniz Parkı” ilan etmeyi planlıyor. İyon Denizi’deki saha Kefalonya'nın kuzeyinden başlayıp Çuha (Kythera) ve Küçük Çuha (Antikythera) Adası’na uzanırken, Ege’deki saha Değirmenlik (Milos) Adası ile İncirli (Nisyros) Adası arasında kalan 11 grup ada ve adacığı kapsıyor. Datça kıyılarımıza yalnızca 16 kilometre mesafedeki bu ada grubu, içerisinde egemenliği antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkları da barındırıyor. Kathimeri’nin haberine göre bu Deniz Parkları oluşturulduğunda, Yunanistan'ın NATURA 2000 Çevre Koruma Projesi kapsamında korumaya aldığı deniz alanlarının genişliği, ülke sularının yaklaşık yüzde 20'sine çıkacak. Böylece belirlenen saha içindeki ıssız ada ve adacıklar koruma altına alınırken, üzerine de gözlemevleri kurulacak, gemiler gönderilecek ve bilimsel çalışmalar yürütülecek... Ancak Kathimerini gazetesi şunu da eklemeyi ihmal etmiyor: “Bu parklar, çevresel açıdan önemli olduğu kadar siyasi açıdan da önem taşımaktadır.”

ANKARA’DAN SERT TEPKİ

Planın özünde Yunanistan, Avrupa Birliği’nin çevre koruma programları kapsamında hem kendisine ait olmayan ada ve adacıklarda hem de bu formasyonların deniz alanlarında egemenlik iddialarını pekiştirmeyi hedefliyor. Ankara ise geçen günlerde bu plana sert tepki göstererek Atina’yı uyardı. Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "Yunanistan'ın, Ege sorunları bağlamında öteden beri hemen her platformdan istifade etme çabası içinde olduğu bilinmektedir. İlişkilerimizde son dönemde görülen yumuşamaya rağmen Yunanistan'ın bu defa da çevreyle ilgili hususları istismar ettiği görülmektedir. Ege sorunlarını ve egemenliği uluslararası anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş bazı ada, adacık ve kayalıkların statüsüne ilişkin hususları kendi gündemi çerçevesinde kullanmamasını Yunanistan’a tavsiye ederiz.” denildi.

Yunan basını yazdı: Moskova Ege’de Türkleri destekliyor  Resim : 1

Avrupa Birliği (AB) dahil üçüncü taraflara da "Yunanistan'ın çevre programlarına yönelik siyasi hamlelerine" alet olmaması konusunda ikazda bulunulan açıklamada, uluslararası deniz hukukunun, kapalı ya da yarı kapalı denizlerde kıyıdaş devletler arasında çevre konuları dahil işbirliğini teşvik ettiğinin altı çizilerek, Türkiye'nin Ege Denizi'nde Yunanistan'la işbirliğine her zaman hazır olduğu vurgulandı.

"Yunanistan'ın statüsü tartışmalı coğrafi formasyonlar üzerinde yaratması muhtemel fiili durumları kabul etmeyeceğimize tekraren dikkat çekeriz." ifadesine yer verilen açıklamada, söz konusu Deniz Parklarının, Ege Denizi'nde iki ülke arasındaki sorunlar bağlamında hukuki açıdan hiçbir sonuç doğurmayacağı belirtildi.

‘UKRAYNA POLİTİKASI EGE’DE KARŞIMIZA ÇIKIYOR’

Türk Dışişleri’nin bu tepkisi Atina’da yankılanırken, Rus basını da konuyu gündemine aldı. TASS haber ajansı, Türk Dışişleri’nin tepkisini haberleştirirken Yunan iddialarına yer vermekten kaçındı. Bu durum gözünden kaçmayan Yunan basını ise Moskova’nın Ege’deki anlaşmazlıklar konusunda Ankara’nın tarafını tuttuğu sonucunu çıkardı. Yunan Pentapostagma gazetesi “Moskova Ege’de Erdoğan’ı Destekliyor” başlıklı haberinde, şu değerlendirmelerde bulundu:

Ukrayna konusundaki politikamız bizi Rusya'nın düşmanı olarak konumlandırdı ve bu durum Ege ve Doğu Akdeniz'de karşımıza çıkıyor. Rus devlet haber ajansı TASS, Yunanistan'la ilgili bir haber geçtiğinde, bunu Rusya Dışişleri Bakanlığı ya da meşhur Zaharova’nın sözleri olarak anlamak gerekir. Son tartışmada da Ruslar, Ege Denizi'ndeki Yunan adalarını ‘tartışmalı adalar’ olarak niteliyor ve hem Kiev’e silah satıp hem Putin ile yakın çalışan Erdoğan'ın lehine bir pozisyon alıyorlar. Yani Ruslar, Erdoğan Ukrayna'yı desteklese de bunu görmeyerek Yeni Osmanlıların Yunan Ege takımadaları üzerindeki iddialarını kabul ediyorlar.

“Halbuki Rusya, Ukrayna'daki savaştan önce Ege ve Kıbrıs'ta Yunanistan yanlısı bir tutum sergileyerek, Erdoğan'ın agresifçe yürüttüğü meydan okumalarını bir şekilde dizginlemişti. Ancak Yunanistan'ın Ukrayna’ya mühimmat ve uçaksavar sistemleri sevkiyatıyla Moskova'nın tutumu büyük ölçüde değişti ve açıkça saldırganlaşmaya başladı. Yunan Savunma Bakanlığının yalanlamalarına rağmen, Yunan F16 Block 30'ların Ukrayna’ya transferine ilişkin haberler bugün Rus basınında yer alıyor. Rus tarafı, Savunma Bakanı Dendias'ın uçakların satılacağını açıklamasından bu yana, bu uçakların muhtemelen Ukrayna'nın eline geçeceğine inanıyor. Birçok kişinin görüşü, ülkemizdeki politikacıların Ukrayna'ya olası uçak veya diğer türden silah sevkiyatı konusunda defalarca düşünmeleri gerektiği yönünde. Çünkü oradaki savaş bir gün sona erecek ve Putin gidecek, ancak Rusların bazı ülkelerle olan hesapları sona ermeyecek. Bunların arasında, Rusya Dışişleri Bakanlığının son açıklamalarına göre Moskova için resmen düşman ülke haline gelen Yunanistan da var.”

ATİNA’NIN OYUNU

Yunanistan Archipelagos Deniz Koruma Enstitüsü, geçen yıllarda Toronto Üniversitesi John H. Daniels Mimarlık, Peyzaj ve Tasarım Fakültesi ile işbirliği yaparak disiplinler arası bir “Ege Adacıklarını Koruma Projesi” başlattı. Program Direktörü Petros Babasikas, “Düzinelerce adacığı şimdiden belgeledik.” diyor. Belgelenen yerler içinde “Hurşit” gibi Yunanistan’a egemenliği hiçbir dönemde devredilmemiş çok sayıda ada, adacık ve kayalık da bulunuyor. Söz konusu projenin sitesini incelediğimizde ise daha vahim bilgiler bizi karşılıyor. 2021 yılında başlatıldığı belirtilen ortak çalışma, “adacıkların kültürel ve doğal peyzaj oluşumlarının ve ekolojik kimliklerinin belgelenmesine” odaklanmış. Araştırma, güney ve doğu Ege'deki çok sayıda adacığı kapsıyor. Plana göre buralarda doğal yaşamı takip etmek için yerinde bir araştırma üssü kurulacak. Bu merkezde çevre ve sosyal bilimler, etnografya, tarih ve mevcut tüm yerel bilgileri içeren disiplinler arası bir yaklaşımla dijital dokümantasyonlar hazırlanarak tahribatı önleme çalışmaları yürütülecek.

İşte “Atina’nın oyunu” da tam burada başlıyor. Daha önce Avrupa Birliği çapında yürütülen NATURA 2000 Çevre Koruma Projesi kapsamında başta Kardak kayalıkları olmak üzere kendisine ait olmayan Zürafa, Eşek, Bulamaç gibi adalara “kuş gözlemevleri” adı altında bayrak dikmeye kalkan Atina yönetimi, işgalini genişletecek bir adıma yöneliyor. Projede adacık ve kayalıklarda binlerce yıl boyunca üretim yapıldığına dair kanıtlar toplanarak, bu formasyonların deniz yetki alanlarına yönelik de ince bir mühendislik yürütülüyor.

Projenin amaçları içinde şu bilgiler yer alıyor: “Bu ıssız adacıkların geçmişte sahip olduğu finansal faaliyetleri incelediğimizde, sadece yerleşik olmaları değil, aynı zamanda süt ürünleri, et, baklagiller ve daha fazlasını üretip ihraç etmeleri bizi hayrete düşürüyor. Restorasyon süreci, adacıklarda bulunabilecek geleneksel uygulamalar ve malzemeler kullanılarak eski binaların yeniden inşasını, yerel bitki türlerinin yanı sıra susuz tarımsal bitki çeşitlerinin (baklagiller, tahıllar) yeniden ekilmesini de içerecektir.”

İSKÂN HAK KAZANDIRMAZ

Konuyu biraz daha netleştirelim. Yunan Hükümeti, 1995 yılında Ege’deki hak iddialarını pekiştirebilmek adına “İskân Politikası” başlatmıştı. Yıllar içinde çok sayıda ada, adacık ve kayalığa insanlar göç ettirildi. Örneğin şu an Kaarada'nın 15, Fener adasının 9 kişilik nüfusu bulunuyor. İşte iskân ve tesisleşme politikası ile ada, adacık ve kayalıklarda fiili bir durum yaratmaya çalışan Yunanistan, aynı zamanda bu coğrafik formasyonların, deniz alanları üzerinde tam etki oluşturmasını istiyor. Yani Yunan Hükümeti, adaların yanında adacık ve kayalıkların da geniş deniz yetki alanlarına sahip olması için çabalıyor.

Ancak benzer bir konuda Güney Çin Denizi'nde görülen Tahkim Davası, Yunanistan'ın iskan politikasının geçersizliğini ortaya koyuyor. Bu davada mahkeme, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 121/3 maddesini yorumlayarak, tam etkili bir ada için “dış destek olmaksızın üzerinde insan oturmasına elverişli olma ve kendine has ekonomik bir yaşama sahip olma” şartlarını getirmiş. Aynı kararda adaların etkisi belirlenirken, modernizasyondan önceki halin esas alınacağı vurgulanmış. Yani bir kayalığa insan yerleştirerek geniş deniz yetki alanları kazanmanız mümkün değil. Nitekim bu adalar hem ters tarafta, hem de egemenliği Yunanistan’a ait değil.