DENİZ TOKGÖZ

Sosyal medyayı etkin kullanan dostlarımız, bizi sık sık kaçırdığımız konularda bilgilendirir. Dün bir dostumuz dolayısıyla gördüğüm paylaşım çok dikkat çekiciydi. Eski askerlerden Mustafa Önsel, Yılmaz Özdil’in bir yazısını övgüyle alkışlıyordu. Dikkat çeken Önsel’den ziyade ki o ayrı konu paylaştığı yazıydı.

18 Nisan 2020 tarihli yazısında Özdil, uzun uzun Mansur Yavaş’ı överken sonda şu ifadeleri kullanıyor:

“Kazandığı gün…

'Bize Mustafa Kemal'in Ankarası'nı geri aldı, Anıtkabir'i bize geri aldı, Atatürk Orman Çiftliği'ni bize geri aldı, Hacı Bayram Camisi'ni bize geri aldı, sadece 25 yıldır hasretini çektiğimiz şehrimizi değil, 96 yıl önce kurduğumuz başkentimizi bize geri aldı' demiştim.

Eksik söylemişim…

Bizi, bize geri verdi Mansur Yavaş.”

AYDIN SORUNU

Bu konuya devam etmeden bir açıklık getirelim. Türkiye, uzunca bir süredir aydın sorunu yaşıyor. Daha doğru ifadeyle: Aydın diye kendini pazarlayanların rezillikleri sorunu.

Özellikle 24 Temmuz 2015’te başlayan Vatan Savaşı süreciyle birlikte her geçen gün daha da sorumsuzlaşan ve aşırılıklar çağına uyumlu hale gelen bir aydın profili görüyoruz. 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi başta olmak üzere her kritik olayda tiyatro izlediğini sananlar, ülkesini batıya şikayet edenler, HDP ile kol kola gezenler, CHP’nin pompaladığı umutsuz karşıtlık propagandasının kalemşörlüğünü yapanlar, eski asker tripleriyle bozgunculuk yapanlar, her konuda fikri olup elinde hesap makinesi Koronavirüs’ü çözmeye çalışanlar… Türk Aydın geleneğinin ilkeli, vatansever, sorumlu, bilgiliaraştırmacı tutumu uzun süredir bu tiplerin ‘trend’lerinde uygun değil. Bu yazımızda maalesef geniş bir inceleme yapamayacağız, geniş ve derin bir inceleme için Doğu Perinçek’in Aydın ve Kültür kitabı ile Hasan Yalçın’ın Aydın Rantı kitaplarını incelemenizi öneririz. Şimdi Özdil’in satırlarına dönelim.

ÖZDİL'E GÖRE ANITKABİR

Özdil’e göre Anıtkabir, ‘biz’imdir. Biz dediği kimdir? Hiç öyle büyük düşünmeyiniz, Özdil ve saz arkadaşları geniş bir ‘biz’ oluşturmuyorlar. Muhalefet ve karşıtlık hastalığıyla çukura düşmüş ve o çukurdan çıkmayı asla hedeflemeyen aksine milleti de çukura davet eden ‘aydın’ tayfa çoğunlukla kendi çalıp kendi oynamaktadır. Her renkten vatandaş milli bayramlarda Ata’sına gidiyor. Hepimiz görüyoruz o güzel kaynaşmayı. Fakat o vatandaşlarla Özdil’in ‘biz’leri arasındaki fark Anıtkabir’in Tandoğan ve Akdeniz kapısı arasındaki farktır. Yurttaş Tandoğan’dan girip Arslanlı Yolda birleşir. Özdiller öyle uzun yol sevmezler Akdeniz kapısından kestirme yapıp avluda fitne fesat peşinde koşarlar. Yurttaş Tandoğan kapısına metroları coşkuyla doldurarak ulaşır, Özdiller aydın rantlarıyla elde ettikleri paraların üzerinde uçarak gelir. Sahi, Yılmaz Özdil en son hangi milli bayramda Anıtkabir’i ziyaret etti?

Özdil’e göre Anıtkabir, milleti kutuplaştırma sopasıdır. Anıtkabir bahçesinde başı kapalı bir vatandaş görse sopasını kaybetme korkusu yaşar. Ak Parti teşkilatları 10 Kasım’da otobüsler kaldırınca ödü patlar nasıl kapıdan koymasam diye düşünür durur.

Özdil’e göre Anıtkabir, ekmek kapısıdır. Öyle olmasa 2500 liraya Mustafa Kemal kitabı yazar mıydı? Kitabın kaynaksız yazılması ve intihal davlarına konu olması da cabası.

Özdil’e göre Anıtkabir, güzel manzaradır. Fotoğraflarda güzel durur. Hatıralarda güzel anlatılır. Hatta Ankara’da manzaralı bir yerden Anıtkabir’in ışıklarına bakarak güzel rakı içilir. “Paşa da büyük adamdı be!” düzeyinde muhabbetlere koca tarih meze edilir.

TÜRK MİLLETİ'NİN ANITKABİR'İ

Özdillerin literatüründe Anıtkabir’in anlamı popülizm, rant, sorumsuzluk kavramlarıyla uyumlu şekilde uzar gider. Peki millet ne düşünüyor?

Türk Milleti’ne göre Anıtkabir’in anlamı evvela mücadeledir. Her daim bizimdir. Bağımsızlık karakterimiz hiç bitmeyeceğine göre, Anıtkabir de hiç kaybedilmeyecektir. (Özdillere göre Anıtkabir kaybedilip kazanılan bir yer.)

Anadolu insanının umut dolu gözleri yatmaktadır Anıtkabir’de. Ömrü hayatında hiç gidemese de 10 Kasım’da ağlayan askerin göz yaşını televizyon ekranından silmeye çalışan Hatice Nine ile bayramda, düğünde, şehit cenazesinde bayrağını balkonuna gururla asan Ahmet Amca’nın birlik duygusudur Anıtkabir.

Vatan için kurşun atıp kurşun yiyen Mehmetçiğin kararlılığı Arslanlı Yolun taşlarını döşer. Koronavirüs’le mücadelede gözünü sakınmayan sağlıkçının ruhu oradadır.

Açıkça belirtelim; Anıtkabir’in tek sahibi Türk Milleti’dir. Kendine ‘biz’ ötekine ‘siz’ diyenlerin kazanıp kaybedeceği bir yer değildir.

Bu sene 23 Nisan’ın 100. Yılını yaşıyoruz. Tedbirlerden dolayı gidemesek de göremesek de gönlümüz Anıtkabir’de olacak. Biz saat 21.00’de pencerelerimizden, balkonlarımızdan İstiklal Marşı’mızı okuyacağız. Sizce Yılmaz Özdil ne yapacak? Çocuklar için Mustafa Kemal kitabının satış rakamlarını takip etmek dışında.

Aydınlık