Çiğdem Çimen yazdı...

Sabahattin Ali’nin Kazdağları tutkusunu, kızı saygıdeğer Filiz Ali ile olan imrenerek okuduğumuz ilişkisini, Kuzey Ege’miz olmak üzere ülkemizin insanlarını anlatması gibi örnek alınacak nice tutum ve davranışını öğrenme, çevresine anlatma çabasını kendime göre sürdüren ben Kazdağ Çiğdemi olarak büyük değerimize sahip çıkma konusunda nacizane görüşlerimi belirteceksem kadar tarafsız olmalıyım. Bunları dile getirmeden önce son günlerde Sabahattin Ali’nin Edremit bir süre oturduğu eviyle ilgili gelişmelerin konunun muhataplarını kendi vicdanları ile baş başa bırakıyorum. Sabahattin Ali’nin , kimi zaman tek başına kimi zaman eşi Aliye Ali ve kızı Filiz Ali ile birlikte doğa gezilerini gerçekleştirdiği Kazdağları’nın özgürlüğünü bizler onlar kadar yaşayabiliyor muyuz? Kazdağlarını o dönemki hali ile bugünlere taşıyabildik mi? Yoksa ranta kurban mı ettik? Doğal güzellikler yerine yazlık evleri mi tercih ettik? Sabahattin Ali ve ailesinin, bölgemizin değeri Mustafa Sütüven başta olmak üzere diğer dostları ile resimlerini gördüğümüz Akçay Gazinosu, sahiller gibi o günün güzelliklerine ne kadar sahip çıkabildik? Bin Pınarlı İda’mızın cennet köşelerine koşmak varken günümüz koşullarına kapılıp AVM’lere mi gittik , otellerin plajları daha mı cazip geldi? Sabahattin Ali’nin hikayelerinde anlattığı Edremit Körfezi insanlarının içtenliğini, samimiyetini bugün bölgemizde yaşayan herkes de bulabiliyor muyuz? Yoksa çoğumuzun artık insanlara ister istemez güveni kalmadı mı? Bugün hangimiz dillere destan Hasanboğuldu efsanesindeki gibi ölümsüz bir aşkı yaşamayı göze alabiliriz? İçimizden kim bir sokak lambası altında ‘Sabah Yıldızı’ gibi hiçbir şeye ve hiçbir kimseye aldırış etmeden kitap okuyabilir? Hangimiz Sabahattin Ali gibi bölgemizi derinlemesine doğasıyla, kültürüyle, bütün köyleriyle , insanlarıyla sevip , karış karış her karesi hakkında engin bir bilgiye sahip olabilir? Sevgili Filiz Ali gibi hangimiz yaşadığı topraklara Ayvalık’taki Uluslararası Müzik Akademisi gibi bir sanat mabedi kazandırabilir? Onun gibi babası adına yapılan nice etkinliklere katılmayı kendine görev edinebilir? Bugün kaçımız Edremit’teki söz konusu evin yerini biliyorduk? En son ne zaman evi görmeye gitmiştik? Ev hakkında önceden yetkili kişi ve kurumlardan bilgi edinmiş miydik? Son durumdan ne kadar haberdardık? Sabahattin Ali’nin Edremit’teki evini sadece, Kuyucaklı Yusuf gibi başlı başına bir başyapıt olan eserinde anlattığı anılardan ibaret olarak mı biliyorduk? Romanda bize anlatılan Edremit insanını biz yazarımız kadar tanıyabildik mi? Yusuf ve Muazzez’in yaşadığı kutsal aşkı bölgemizde yaşayanlar oldu mu? Yoksa günümüzün çıkar ilişkilerini aşka da mı dahil ettik? Acaba çok konuda olduğu gibi her şeyi özde değil sadece sözde mi yapmıştık? Sadece son yıllarda yapılan Sabahattin Ali etkinliklerinde boy mu gösteriyorduk? Ve nice sorulara içimizdeki şeytana uymadan en samimi yanıtlar verebiliyorsak belki gündeme yönelik daha net görüşümüz olabilir . Gerçi bunu başarabilseydik belki bugün halen daha Akçay’da ya da körfezimizin bir başka sahilinde o güzelim anılar gibi bizlerde en doğal halimizle pozlar verebilirdik. Kim istemez ki Filiz Ali gibi Akçay sahilinin en sakin dönemlerini yaşamak?... Hayranlıkla baktığımız fotoğrafların gerçek olmasını… Olmayacağını biliyoruz ne yazık ki… İşte dün anılar... Bugün Edremit’teki ev … Yarın ... Artık başka bir Sabahattin Ali değerini kaybetmeyelim … Bunu dilemekten başka çaremiz olsun… Yoksa bu büyük değerimize karşı her zaman mahçup kalırız. Bunu da herkes böyle bilsin. Cennet körfezimizi ‘bayram yerinden’ cehenneme çevirmeyelim!

İLK KURŞUN