MUSTAFA AYDOĞAN / BOĞAZİÇİ ASYA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

Bilindiği üzere, Asya ülkeleri gerek ekonomik gerek siyasi alanda 21. yüzyılda büyük atılım gerçekleştirmekteler. Dünyanın finans merkezlerinin birçoğunun Asya’da yer alması ve önde gelen teknoloji şirketlerinin Asya’da yatırım yapmaları ve faaliyet göstermeleri Asya’ya ekonomik açıdan dinamizm katan önemli bir faktördür. Ülkemizin Asya ülkeleri ile oldukça önemli siyasi ve ekonomik ilişkileri bulunmaktadır. Dünyanın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla bakımından en büyük beş ekonomisinden ikisinin Asya’da bulunması bölgenin önemini göstermesi açısından önemli bir veridir. Asya’nın yükselişi Çin’in ekonomik atılımı öncülüğünde gerçekleşmektedir. İtalya’nın Kuşak Yol Girişimi’nin bir parçası olma yönünde attığı adım, Asya’nın yükselişinin Batı ülkeleri nezdinde karşılık bulmaya başladığı şeklinde yorumlanabilir. Bununla ilişkili olarak, küresel ekonomide ve siyasette Asya ülkelerinin artan ağırlığının uzun vadede ülkemiz dış politikasında rol oynaması kaçınılmazdır. Öte yandan, Asya ülkelerinin toplam nüfusunun dünyanın diğer bölgelerine kıyasla çok yüksek olması bölgenin potansiyeli konusunda bizlere fikirler vermektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türkiye ile Asya ülkelerinin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik ilişkilerin daha üst perdede değerlendirilmesi günden güne elzem hale gelmektedir. Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesinin uzun vadede ekonomik ve siyasi alanlarda çeşitli kazanımları da beraberinde getirecektir. Karşılıklı olarak yatırım fırsatlarının oluşturulması ve değerlendirilmesinin politik alanda da ilişkilerimizin geliştirilmesi noktasında olumlu yönde katkısı olacaktır. Ülkemiz, Asya’nın küresel siyasette ve ekonomide artan öneminin farkına varmış ve bölge ülkeleriyle daha kapsamlı ilişkilerin tesis edilmesi noktasında önemli bir inisiyatifi devreye sokmuştur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçtiğimiz senenin ağustos ayında ilk kez kamuoyuna açıkladığı “Yeniden Asya Girişimi”, Asya ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi neticesinde uzun vadede somut kazanımlar elde edebileceğimiz ciddi bir atılım olarak görülmelidir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yeniden Asya Açılımı’nın önemi ile ilgili olarak görüşlerini şu sözlerle ifade etmiştir; “Türkiye’nin Asya politikası başarılı olmuştur. Şimdi ise, mevcut yaklaşımımızı zamana uyduracak ve geleceğe taşıyacak yeni bir açılıma ihtiyaç vardır. Asya’nın farklılıklarını gözeten, ancak bölgeye bütüncül bakabilen yeni bir politikayı oluşturma zamanı gelmiştir.” Bu açıklamadan da anlayacağımız üzere daha bütüncül bir perspektif dahilinde bölge ile ilişkilerin kurumsallaşmasının devletimiz nezdinde önemi büyüktür.

FIRSATLAR

Yeniden Asya Açılımı, ülkemiz açısından çeşitli alanlarda fırsatlar barındırmaktadır. Elbette fırsatlardan bahsederken ekonomik alanda elde edebileceğimiz muhtemel kazanımlara ayrı bir pencere açmak gerekir. Asya ekonomilerinde başı çeken ekonomi olarak Çin göze çarpmaktadır. ÇinTürkiye ikili ticaret rakamlarına baktığımızda toplam ticaret hacmi 2018 yılı itibariyle Ticaret Bakanlığı verilerine göre 23 milyar dolar civarındadır. Bu rakam düşük olmamakla birlikte iki ülkenin potansiyellerini göz önüne aldığımızda çok daha yüksek düzeylere taşınabilir. Bunun yanında, iki ülke arasındaki ticarette büyük bir dengesizlik bulunmaktadır. 2018 yılı verilerine göre Çin’in Türkiye’ye yaptığı ihracat 20 milyar dolar civarında iken ülkemizin Çin’e yaptığı ihracat yaklaşık 3 milyar dolar düzeyi ile sınırlı kalmıştır. Çin ile ikili ticaretteki dengesizlik durumunun daha kabul edilebilir bir düzleme kavuşabilmesi açısından Yeniden Asya Açılımı kullanışlı bir enstruman olabilir. Bu durumun sebeplerine baktığımızda katma değeri yüksek ürün ticaretinin başat rol oynadığını görmekteyiz. Çin menşeili firmalar tarafından ülkemize daha çok teknolojik ürünlerin satışı gerçekleştirilirken ülkemizin ihraç mallarının daha alt segmentte olduğunu görmekteyiz. Bu durumun daha dengeli bir görünüme kavuşabilmesi açısından turizm, ülkemiz için önemli bir fırsat aracıdır. Bunun yanında Yeniden Asya Açılımı, Asya’da yer alan dünya çapında faaliyet gösteren firmaları ülkemize yatırım yapmaları noktasında teşvik edici bir etkiye sahip olabilir. Dış yatırımcı ile yatırım alanlarını eşleştiremeye yönelik devlet teşvikiyle kurulacak platformlar ile iş dünyası içerisinde sıkı bir birliktelik sağlanabilir. Bu platformların yol gösterici nitelik kazanmaları ile birlikte doğru zamanda doğru yere yatırım yapılması noktasında Asya menşeili firmaların ülkemize doğrudan yatırım yapmaları teşvik edilebilir. Burada ifade etmek isterim ki, Yeniden Asya Açılımı adı altında kurulacak eşleştirme platformları ile birlikte Türkiye’nin fırsatlar ülkesi olduğu bilinci katedilecek süreç içerisinde zihinlerde sağlam bir zemine kavuşabilecektir.

SİYASİ YAKINLAŞMA

Öte yandan, ikili ilişkilerde ekonomi ile siyasetin birbirleriyle etkileşim içinde olan iki kurum olarak ele alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, Asya ülkeleri ile ekonomik alanda yakalayacağımız ivmenin siyasi alanda da olumlu etkilerinin olması muhtemeldir. Türkiye’nin Asya ülkeleri ile bütüncül bir bakış açısıyla Yeniden Asya Açılımı adı altında siyasi ilişkilerini sağlamlaştırma yoluna gitmesi siyasi yakınlaşmayı da beraberinde getirecektir.

Asya’nın küresel alanda ekonomik ve siyasi etkisinin ivmeli şekilde artması, ülkemizde dünyada batı kadar doğunun da olduğu mentalitesinin oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bunun somut örneklerinden bir tanesi, birçok üniversitemizin bünyesinde son yıllarda Asya Çalışmaları programlarının açılmaya başlamasıdır. Türk akademisi Asya’nın yükselen önemini kavramış, bölgeyi ekonomik, siyasi ve sosyolojik açıdan daha iyi tanıma yoluna gitmiştir.


KÜLTÜREL KAZANIMLAR

Bu fırsatları değerlendirirken yalnızca ekonomik ve siyasi alanları göz önünde bulundurarak kültürel alanda da muhtemel kazanımların elde edebileceği gözden kaçırılmamalıdır. Son yıllarda ülkemizde Asya ülkelerinin kültürlerine yönelik gözlemlenebilir bir atış söz konusudur. Aynı şekilde Asya ülkelerinde de ülkemizin kültürüne yönelik bir ilgi bulunmakta ve artış göstermektedir. Kültürümüze yönelik ilgideki artışın “yumuşak güç” zemininde değerlendirilmesi ve Yeniden Asya Açılımı ile paralel olarak kültürel etkileşimin desteklenmesi, hem Türkiye’nin hem de ilgili Asya ülkelerinin yararına olacaktır. Kültürel etkileşimin artırılmasının özellikle turizm alanında olumlu dönütlerinin olması muhtemeldir. Öyle ki son yıllarda, Asya ülkelerinden ülkemize gelen turist sayısında artış yaşandığı gözlemlenmektedir.

Örneğin, 2019 yılı itibariyle Çin’den ülkemize gelen turist sayısı 426 bin olarak açıklanmıştır. Her ne kadar rakamlarda azımsanmayacak bir artış gözlense de, Asya ülkelerinin yüksek nüfusları ile doğru orantılı olan potansiyelleri çerçevesinde konuyu ele aldığımızda bu rakamların çok daha yüksek düzeylere erişmesi mümkündür. Tam da bu noktada Yeniden Asya Açılımı’nın içinin somut bir şekilde doldurulması hadisesi önem kazanmaktadır. Ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda ortaya koyacağımız kararlı ve planlı çalışmalar neticesinde açılımın söylem aşamasından somut kazanımların elde edildiği aşamalara geçmesi hayal değildir.

Yeniden Asya Açılımı ile birlikte eğitim alanında yapılacak somut çalışmalar ile önümüzdeki süreçte ülkemize olumlu yönde yansımalarının olması muhtemeldir. Açılım adı altında özellikle öğrenci değişim programlarına ağırlık verilmesi ile Asya ülkelerinde öğrenimlerine devam etmekte olan öğrencilere yönelik, akademik kariyerlerine ülkemizde yön verme noktasında teşvik edici bir enstruman olarak kullanılabilir. Bu sayede, yalnızca günümüzde değil uzun vadede de Asya toplumları ile sağlam bir sosyolojik bağın temelleri atılmış olacaktır.

POTANSİYEL ENGELLER

Açılımın başarılı olmasının önünde bir takım engellerin mevcudiyetinden bahsedebiliriz. 2019 yılı sonunda Çin’in büyük şehirlerinden Wuhan’da ortaya çıkan yeni tip koronavirüs (Kovid19) salgını ile birlikte başta Çin olmak üzere yayılımın bulunduğu ülkeler toplumları dış dünya ile izole etme yoluna gittiler. Bu durum, Yeniden Asya Açılımı neticesinde sağlanabilecek toplumsal entegrasyon için büyük risk oluşturmaktadır. Küresel etkiye sahip güvensizlik ortamının önümüzdeki süreçte de etkisini muhafaza etmesi durumunda turizm başta olmak üzere birçok alanda ikili ilişkiler olumsuz yönde etkilenecektir. Ancak ifade etmeliyiz ki bu risk durumu koronavirüs salgınının etkisini yitirmediği senaryo için geçerlidir. Önümüzdeki aylarda, Çin anakarası dışında yükselişe geçen yayılımın etkisini yitirmesi ile hem küresel piyasalarda hem de sosyolojik bazda güven ortamı kademeli olarak tekrardan zemin kazanmaya başlayacaktır.

Bunun yanında, Yeniden Asya Girişimi için ifade edebileceğimiz belki de en büyük risk, atılımın söylem düzeyi ile sınırlı kalmasıdır. Yeniden Asya Girişimi’nin uzun vadede başarılı olması yönünde devlet kurumları, akademi ve sivil toplum birlikte çalışmalı, girişimin başarıya ulaşması yönündeki sorumluluk sadece devlet kurumlarının sırtına yüklenmemelidir. Sivil toplum ve akademi tarafından Yeniden Asya Girişimi’nin başarıya ulaşması doğrultusunda kapsamlı çalışmalar yapılmalı, girişimin gidişatı ile alakalı bütüncül bir çalışma ortamı yaratılmalıdır.

Bununla paralel olarak, Asya çalışan akademisyelerden, iş insanlarından ve sivil toplum çalışanlarından ekipler oluşturulması le Yeniden Asya Girişimi’nin uzun vadeli bir fırsat açılımı şekline bürünmesine olanak hazırlanması mümkündür. 2017 yılında ortaya atılan “Orta Koridor” bizlere Yeniden Asya Girişimi ile alakalı tüyolar vermektedir. Kuşak Yol İnisiyatifi’nin Türkiye ayağı olması planlanan Orta Koridor, içinin somut olarak doldurulamaması sebebiyle beklenen etkiyi yaratamamıştır.

Bu sebeple, Yeniden Asya Açılımı’nın karşı karşıya kalabileceği riskler bahsetmiş olduğum bütüncül çalışma ortamı ile koordineli olarak kapsamlı şekilde analiz edilmeli ve süreç takip edilmelidir.

Öte yandan, bölgemizdeki mücadeleler ve istikrarsızlıklar da bu Girişim bağlamında yeniden değerlendirilmelidir. Ülkemizin gündemi doğal olarak bölge ile senkronize olmuş durumdadır. Bu durumun, Yeniden Asya Girişimi neticesinde elde edebileceğimiz kazanımlar için oluşturabileceği riskler analiz edilmelidir. Yeniden Asya Girişimi’nin sahip olduğu önemin hafızalarda kalıcı olarak yer edinmesi doğrultusunda çalışmalara devam edilmelidir. Bu noktada akademiye ve sivil topluma düşen görevler sağlam bir şekilde belirlenmeli ve Yeniden Asya Girişimi’nin kalıcı olarak gündemimizden düşmesinin önüne geçilmelidir.


'YENİDEN ASYA' POLİTİKASI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Yeniden Asya girişimiyle ilgili eşgüdümü sağlamakla görevlendirdiği Dışişleri Bakanlığı'nın, bu kapsamda ilgili diğer bakanlıklar ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajans Başkanlığı (TİKA) ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) gibi kurumlarla koordinasyon halinde projeler yürütmesi bekleniyor. Asya'yı bir bütün olarak kucaklamak için gereken araçlar, devlet, özel sektör, üniversite ve halklar arası işbirliği zemininde geliştirecek inisiyatif, eğitim, savunma sanayii, yatırımlar, ticaret, teknoloji, kültür, siyasi diyalog dahil geniş bir yelpazede çeşitli alanlarda bölge ülkeleriyle daha yakın işbirliği hedefliyor. Kültürel derinlik ve çeşitliliğiyle dikkati çeken Asya ülkelerinin farklılıklar gözetilerek kurgulanan "Yeniden Asya" politikası, bölgeyi bütüncül bir perspektifle ele alacak. Söz konusu inisiyatif, son yıllarda Asya kıtası ile artış ivmesindeki ekonomik ve ticari işbirliklerine de önemli katkı sağlayacak.