Hacettepe Üniversitesi’nin Yapay Zeka Mühendisliği eğitiminin başındaki Prof. Dr. Ebru Akçapınar Sezer, öncü bilim kadınlarından. Bölümün önemini kamuoyuna anlatmakta ilk başta zorluklar yaşadıklarını belirten Sezer, ‘Bir şeyin ilki olmak cesaret gerektirir’ dedi.
Yapay zekanın kadın kaptanı
ÖZLEM KONUR USTA

Türkiye’de yapay zeka mühendisliği eğitimini veren ilk kurum Hacettepe Üniversitesi oldu. Bölüm, bu eğitim öğretim yılında ilk öğrencilerini aldı. Yapay zeka mühendisliği eğitiminin başına Prof. Dr. Ebru Akçapınar Sezer geçti... Türkiye’de başka örneği olmayan bir programı sırtladı. O bu işin başına geçtiği sırada yapay zeka insanların işini elinden alacak gibi iddialı tartışmalar yürüyordu. Bilgisayar mühendisliği ile arasındaki farkı anlatmak, gençlerin ilgisini bölüme çekmek de cabası... Ebru Akçapınar Sezer’i hekimlere yapay zekayı anlatırken yakaladık. Onunla, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde akademik dünyada kadının varlığını ve yapay zeka uygulamalarını konuştuk.

  • Bölümü tanıyalım... Nasıl kuruldu?

Hacettepe Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği Bölümü 40 yıldan daha fazla süredir, hizmet veriyor. Şuanda da ülkemizin başarılı bilgisayar mühendisliği bölümlerinden biriyiz. Yapay Zeka Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği içinde ikinci bir lisans programı. Bölüm başkanı olduğum için yeni programın açılmasındaki ağırlıklı görev bana düştü. Hacettepe Üniversitesi’nin açmasının nedeni de bu alanda ülkede en başarılı bölümlerden biri olmamız ve öğretim üyesi profilimizin buna çok uygun olması. Ülkemizin yapay zeka alanında yetişmiş insan kaynağı problemini yaşadığını ve daha fazla yaşayacağımızı öngördük.

‘BÖLÜMÜ TERCİH EDEN GENÇLER CESUR’

  • İlk bu işin başına geçtiğinizde ne hissettiniz?

Zorluk... Bunu kamuoyuna, velilere, gençlere ve diğer akademisyen arkadaşlarımıza anlatmak gerçekten zor oldu. Çünkü biraz da sürpriz oldu. İlk olduğumuz için öncülümüz, örnek olarak gösterebileceğimiz mezun profil yoktu. Neden bilgisayar mühendisliği yeterli olmuyor da böyle bir disiplin, böyle bir yetişmiş insan kaynağı gerekiyor. Bunu anlatmak gerekti... İnsanların nasıl algıladığını sınav sonuçları açıklanana kadar bilmiyorsunuz. Yepyeni bir şey, insanların hangi tercihlerinde hangi sıraya yerleştirileceğini tahmin etmek kolay değil. İki ay stresliydi ama sonu sevindirici oldu. Yapay zeka mühendisliği 3 bin 13 bin, bilgisayar mühendisliği de 2 bin 11 bin bandındaki öğrencileri aldı. İki lisans programı arasında ciddi bir uyum var. Bu öğrenciler derslerinin yarıya yakınını birlikte alacaklar. Aralarında ciddi bir fark olmaması gerekiyordu. Sonuçta öyle de oldu. Bu bizim yetiştirmek istediğimiz hedef mühendislik profili için de doğruydu. Bir şeyin ilki olmak cesaret gerektirir. Bütün gençlerimiz çok kıymetli. Bu gençleri cesaretleri nedeniyle biraz diğerlerinden ayırabilirim.

AKADEMİDEKİ KADIN SAYISI ARTIYOR

  • Bölümde kadın erkek oranı nasıl?

Yarı yarıya yakın... Hacettepe Üniversitesi’nin toplamında bunu gözlemleyebilirsiniz. Toplam öğretim sayısı içinde kadınlar daha fazladır. Bölüm profilimiz de bununla uyum içinde.

  • Öğrencilik yıllarınızda Hacettepe Üniversitesi’ndeydiniz. Yıllar içinde kadın erkek oranında bir değişim gözlemlediniz mi?

Ben Hacettepe Üniversitesi’ne 1991’de başladım. Öğrenciyken bölüm yaklaşık 60 kişi alıyordu. 9 kız öğrenciydik geri kalanlar erkekti. Bu oran son üç beş yılda değil uzun zamandır değişti. 2000’den bu yana kadınlarda artış oldu.

‘NEDEN DOKTOR OLMADIĞIM ÇOK SORULDU’

  • Bilgisayar mühendisliğini tercih ettiğinizde çevrenizin tepkisi ne oldu?

Farklı kesimlerden farklı tepkiler aldım. Köyümde kadından mühendis olur mu diyen de oldu. Bilgisayar kursları çok fazlaydı. Oraya giden arkadaşlarla karıştırılıyorduk. Bilgisayar mühendisi ne yapar çok oturmuş bir kavram değildi. Tıp fakültesinden daha yüksek puanlarla yerleştiğimiz için neden doktor olmadığım çok soruldu.

  • Neden bilgisayar mühendisliğini tercih ettiniz?

Başarılı bir öğrenciydim ve benim sınava girdiğim yıl, ilk bin ya doktor oluyordu ya bilgisayar mühendisi. Ben doktor olmak istemediğim için bilgisayar mühendisliğini seçmiş oldum. Ama asıl akademisyenlikle birlikte doğru tercih yaptığımı gördüm çünkü ben araştırmanın kendi iç süreçlerini ve meraklarını seviyorum.

  • Üniversite öğrencilerine ders vermenin dışında görevleriniz de var mı?

Yapay zeka mühendisliği lisans programı diye bir konuya liderlik ettiğimizde kamuoyu merakını gidermek istediğinde, kurumsal olarak buna tanım, perspektif ve müfredat getirmiş bir akademik birime yöneliyor. Oradaki insanlardan dinlemek istiyor. Yapay zeka, bilgisayar mühendislerinin çok aktif çalıştığı bir konu olmakla birlikte çözülmesi gereken problemler gerçek dünyaya ait. Başka mesleklerin sorunlarını çözmelisiniz. Radyoloji, toplu taşıma gibi farklı alanların sorunlarını çözmeniz gerekiyor. Yapay zeka kendini her alandaki işbirliğine açmak zorunda. Bunu da anladık sanıyorum ki her meslek bundan nasıl faydalanacağını öğrenmek istiyor. Özellikle avukatlar, doktorlar bu alandan çok faydalanacaklar. Güncel teknolojide yapılabileceklerin sınırı nedir ve biz bundan nasıl faydalanabiliriz konusu uzun uzun konuşulacak konular. Son bir yıldır farklı platformlarda değişik meslek gruplarına bu konuyu anlatmaya çalışıyoruz.

SAVUNMA ÖZGÜN VE MİLLİ OLMALI

  • Yapay zeka mühendisliğinde dünyanın neresindeyiz?

Yapay zeka alanındaki çalışmaların yüzde 50’si Çin ve ABD’den çıkıyor. Birinin kendi insan kaynağının çokluğu malum, diğeri ise enternasyonal olarak eğitimde bir model oluşturmuş durumda. Geri kalan yüzde 50 içindeyiz. İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa ve Avrupa ülkelerini rakip olarak kabul edeceksek, ilerli gerili ama nitel bir fark olmaksızın hepimiz aynı çizgideyiz diyebilirim. Geri kalan yüzde 50’yi paylaşan pek çok ülke var. Bu rekabet zor bir rekabet... Yapay zekanın uygulandığı alanlara bakarsanız. Savunma ve sağlık diye başlar. Toplumsal alanda çok sayıda uygulamaları da var. Ancak gerek kritiklik gerek ekonomik açıdan savunma ve sağlık başta gelir. Özellikle de savunmada özgünlük gibi bir gündem mecburidir. Dünyanın neresinde olursak olalım bizden çok daha ileride olan bu ülkeler de dahil olmak üzere onlarla aynı kapasitede olmak gibi bir görevimiz var. Bunu yapabilecek bir noktadayız. Genç nüfusumuz nicelik olarak yüksek, nitelik olarak da iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte herhangi bir konuda vizyon oluşturmak, fikir üretmek, çözüm üretmek dendiğinde ülke içine hapsolmuş değil dünya ile entegre olmuş gençlerle çalışıyoruz. Bilgi kaynaklarına erişmekte de teknolojik yapılabilirlikleri gözlemekte de hiçbir eksiğimiz yok. İmkanlar açısından da bu alan öncelikli olarak desteklendiği için göreli olarak imkanlara erişmekte diğer alanlara göre zorluğumuz yok. Tüm mesele bunu süreklileştirmek. Ülkemizde süreklileşen otomotiv endüstrisi var, yazılım endüstrisi var, elektronik, robotik endüstrisi var. Yanına yapay zeka ve endüstrisini koyacağız. Bugünü düşünmeyin, on yıl sonra bu işin nasıl görüleceğini düşünün. Bizim hamlemiz 2020’yi değiştirmeyecek, 2021’i de değiştirmeyecek. 2025 sonrasını değiştireceğimizden eminiz. Bu süre içinde de bilgisayar mühendisleriyle varlık gösteriyorsunuz. İhtiyacımız olan şey adanmış insan kaynağı ve süreklileşme...

FIRSAT EŞİTLİĞİ

  • 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bir mesajınız var mı?

Ben bu konuda her zaman aynı noktadayım. Birkaç noktada değil, 81 ilin tamamında eğitimde ve istihdam da fırsat eşitliğini sağlamak zorundayız.

YAPAY ZEKADA MİLLİLEŞMEK ZORUNDAYIZ

“Bazı teknolojilerin uluslararası üretimleri ve kullanımları mümkün olamaz. Bazı teknolojilerde özgün ve milli olmak zorundasınız. Yapay zeka da böyle bir alan. Bunun millileşmesi ve burada çözüm üretiyor olmak bizim için görev deyin, ödev deyin, zorunluluk deyin... Bunların hepsi doğru. Yapay zeka, bilgisayar mühendisliği gibi alanlarda tercih yapmak isteyen arkadaşların bir miktar bunun ülkeye hizmet edilmesi gereken en önemli ve acil konulardan biri olduğunun farkında olması gerekiyor. Ülkemizdeki üniversitelerde bu işin eğitimini güzel verenler var. Yaşadığımız beyin göçünün hangi meslek gruplarından olduğuna dikkat edin. Bir ülkenin sürekli olarak gençlerini iyi yetiştirip onları yurtdışına göndermesi sürdürülebilir değil.

‘GENÇLERDEN ÜLKEYE HİZMET BEKLİYORUZ’

“Gençlerimizi kamu kaynaklarını kullanarak yetiştiriyoruz. Sonra da bekliyoruz ki gençlerimiz ülkelerine hizmet etsinler. Dolayısıyla arkadaşlarımızı hayatları için karar verirken aynı zamanda ülkeleri için de bir karar verdiklerini idrak etmeliler.

“Genç arkadaşlar, her ne iş yapıyor olurlarsa olsunlar, yetişmiş insanlara olan ihtiyacın artacağını o yüzden de kendilerini yetiştirmek gibi bir görevleri olduğunu bilmeliler. İster yapay zeka deyin, ister makineleşme ya da dijital dönüşüm deyin... Bunların hepsi öncelikle nitelik ve liyakatta düşük olan faaliyet türlerinin yerini alacaktır. Aksine nitelikli ve liyakatli işlerin tanımlarını değiştirerek iş gücü sayısını, istihdamı artıracak. İşimizi kendimiz için de ülkemiz için de iyi yapmak durumundayız. 

Arkadaşlara nasıl bir dünyada yaşadıklarını bilmelerini kendilerinden menkul bir hayat değil de hangi dünyada hangi koşullar içinde yaşayarak bir hayat sürdüklerini düşünerek hareket etmelerini tavsiye ediyorum. Çok ciddi günler yaşıyoruz. Hayatımız daha da kolay olacak mı? Yaşayacağız göreceğiz...”


Aydınlık