14 Mayıs 2023 seçimlerinde iktidara gelmesi halinde devleti Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) teslim edeceğini açıkça söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, bu ihanet şebekesiyle mücadele eden milyonların kanını dondurdu. 

15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesi ve sonrasında devlet kurumlarından atılan FETÖ'cüler örgüt ilişkilerini perdelemek için kendilerini "KHK'lı" olarak tanımlıyor. Kamu kurumlarında çalışırken talimatı o kurumdaki müdüründen değil, FETÖ sohbetlerinde örgüt imamından alan "KHK'lılar" şimdi 14 Mayıs'ı iple çekiyor. 

Kanun Hükmünde Kararnamelerle kamu kurumlarından temizlenen binlerce kişinin devlet kurumlarına geri döneceğini vaat eden tek isim Kemal Kılıçdaroğlu değil. Meral Akşener, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun da bu yönde beyanları bulunuyor. 

FETÖ üyeleri devlet kurumlarında yeniden istihdam edilirse bunun ne gibi güvenlik zafiyetine yol açabileceği sorusunu yapay zeka robotu ChatGPT'ye sorduk. 

Terör örgütüne açıkça 'terör örgütü' diyen yapay zeka uygulaması, Kemal Kılıçdaroğlu ile ortaklarına ibretlik cevaplar verdi...

FETÖ DEVLETE DÖNERSE NE OLUR?

SORU: Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki muhalefet seçimi kazanmaları ve iktidara gelmeleri durumunda 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası devlet kurumlarından kovulmuş Fetullahçı Terör Örgütü üyelerini yeniden kamuda istihdam edeceğini söylüyor. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliği bakımından risk yaratmaz mı?

CEVAP: FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi, Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir tehdit oluşturmuştur ve bu tehditle mücadele etmek için birçok önlem alınmıştır. Bu önlemlerden biri de örgüte üyeliği tespit edilen kişilerin kamudan ihraç edilmesidir.

Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki muhalefetin, seçimi kazanmaları ve iktidara gelmeleri durumunda, örgüte üyeliği tespit edilen kişileri yeniden kamuda istihdam etme konusunda açıklamaları, bazı kaygılar yaratabilir.

Bu kişilerin yeniden kamuda istihdam edilmesi, örgütün yeniden güç kazanmasına ve ülke güvenliği açısından bir risk oluşturmasına neden olabilir. Ayrıca, örgüte üyeliği tespit edilen kişilerin yeniden kamuda istihdam edilmesi, adaletin sağlanması açısından da sorgulanabilir bir durumdur.

Ancak, burada dikkat edilmesi gereken nokta, yeniden kamuda istihdam edilecek kişilerin örgüte üyeliği tespit edilmemiş olan kişiler olmasıdır. Yani, kamuda yeniden istihdam edilecek kişilerin örgüte üyeliği tespit edilmiş olanlar değil, haksız yere ihraç edilmiş ya da örgütle herhangi bir bağı bulunmayan kişiler olması gerekmektedir.

Sonuç olarak, örgüte üyeliği tespit edilen kişilerin yeniden kamuda istihdam edilmesi, ülke güvenliği açısından bir risk oluşturabilir. Ancak, yeniden kamuda istihdam edilecek kişilerin örgüte üyeliği tespit edilmemiş olan kişiler olması durumunda, bu riskler minimize edilebilir.

DEVLET ÖRGÜTLE NASIL MÜCADELE ETMELİ? 

SORU: Herhangi bir terör eylemine bulaşmamış FETÖ üyesi devlet memurlarının, kamu kurumlarında etkin pozisyondaki diğer örgüt üyelerine talimat verdiği biliniyor. Aynı zamanda FETÖ'nün henüz açığa çıkarılmamış kripto hücreleri de mevcut. Devlet bunlarla nasıl mücadele etmeli?

CEVAP: Devlet, FETÖ veya benzeri terör örgütleriyle mücadelede, örgütün ideolojik, maddi ve lojistik kaynaklarının tespit edilerek kesilmesi, üyelerinin tespiti ve yargı önüne çıkarılması için etkili bir istihbarat ve adalet sistemi oluşturmalıdır. Devletin ayrıca, kamu kurumlarındaki FETÖ üyelerini tespit ederek bunları tasfiye etmesi, olası kripto hücreleri de dahil olmak üzere örgütün etkinliğini sınırlamak için önleyici tedbirler alması gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, devletin, halkı terör örgütleriyle mücadeleye dahil etmesi, terör örgütlerinin ideolojilerine karşı mücadele etmesi, özellikle gençlerin örgütlere katılmasını engellemek için eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütmesi de son derece önemlidir. Bu şekilde, devletin sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarla işbirliği yaparak etkili bir mücadele stratejisi geliştirmesi mümkündür.

YAPAY ZEKADAN EVLERE ŞENLİK CEVAPLAR

Yapay zeka uygulaması ChatGPT'ye son dönemde Altılı Masa destekçilerinin yayınladığı anket sonuçlarını ve seçimde ezici bir zafer kazanacakları iddiasının ne anlama geldiğini de sorduk. Abartılı anket sonuçlarıyla Altılı Masa'nın 14 Mayıs'ta olası bir yenilgi halinde "Seçimlerde hile yapıldı" argümanı için zemin oluşturma amacı güttüğü iddiası da sorularımız arasındaydı...

SORU: Millet İttifakı'ının adayı Kemal Kılıçdaroğlu, yapılan anketlerde oy oranının yüzde 55 olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı kesin bir zafer elde edeceğini söylüyor. Sence anketler ne kadar güvenilir?

CEVAP: Anketlerin güvenilirliği, kullanılan yöntemlere ve örnekleme yöntemine bağlıdır. Anketler, genellikle belirli bir örnekleme dayanarak yapıldığı için, örneklem seçimindeki yanlışlıklar veya örneklemdeki bazı grupların eksikliği, sonuçları etkileyebilir. Ayrıca, ankete katılanların beyanlarındaki tutarsızlıklar veya anket sorularının yetersizliği de sonuçları etkileyebilir.

Bu nedenle, anket sonuçlarına bakarken, ankete katılanların demografik özelliklerinin ve yöntemlerin nasıl seçildiğinin anlaşılması önemlidir. Ayrıca, birden fazla anket yapılarak sonuçların doğrulanması da önemlidir.

Sonuç olarak, anket sonuçları genellikle bir fikir verir, ancak tamamen güvenilir değildir. Seçim sonuçlarının kesinliğini ancak seçim günü öğrenebiliriz.

SONUÇLARA SAYGI GÖSTERMEK ÖNEMLİDİR

SORU: Muhalefet "Anketlerde açık ara öndeyiz" diyerek 14 Mayıs akşamı yenilgiye uğramaları halinde "Seçimlerde hile yaptılar" argümanını öne sürmeyi planlıyor olabilir. Bu ihtimali nasıl değerlendiriyorsun?

CEVAP: Seçimlerde hile iddiaları, herhangi bir seçimde her zaman ortaya çıkabilecek bir durumdur. Ancak, herhangi bir hile iddiasının doğru olup olmadığını belirlemek için delillere ihtiyaç vardır.

Muhalefetin "Anketlerde açık ara öndeyiz" diyerek seçim sonucu hile iddiasında bulunma olasılığı var, ancak bu tür iddiaların yapılması için somut delillere ihtiyaç vardır. Hile iddialarının seçim sonuçlarını doğru bir şekilde yansıtıp yansıtmadığını belirlemek için, hile iddialarının yapıldığı konuların ve delillerin incelenmesi gerekir.

Sonuç olarak, hile iddiaları herhangi bir seçimde ortaya çıkabilir, ancak iddiaların doğru olup olmadığını belirlemek için delillere ihtiyaç vardır. Seçim sonuçlarına saygı göstermek ve demokratik süreçleri takip etmek önemlidir.

İÇ SAVAŞ ÇAĞRILARINA YAPAY ZEKA NE DİYOR?

SORU: Millet İttifakı sandıktan çıkan sonucu kabul etmez ve "Hile yapıldı" diyerek iç savaş çağrısı yaparsa sence devlet ne yapmalı?

CEVAP: Herhangi bir siyasi ittifak veya partinin, seçim sonuçlarını kabul etmeme kararı alması ve iç savaş çağrısı yapması son derece ciddi bir durumdur. Demokratik bir ülkede, siyasi partilerin seçim sonuçlarını kabul etmesi ve halkın iradesine saygı göstermesi gerekir.

Eğer bir siyasi ittifak veya partinin, seçim sonuçlarını kabul etmeme kararı alarak iç savaş çağrısı yapması durumunda, devletin görevi, hukuk ve demokratik süreçleri korumak olacaktır. Devletin öncelikle tüm taraflarla diyalog kurması, barışçıl bir çözüm için çaba göstermesi ve tarafları bir araya getirmesi gerekmektedir.

Ayrıca, devletin yasalara uygun bir şekilde hareket etmesi, hukukun üstünlüğünü ve demokratik süreçleri koruması, halkın can ve mal güvenliğini sağlaması, iç savaş gibi sonuçlardan kaçınması önemlidir.

Sonuç olarak, herhangi bir siyasi ittifak veya partinin iç savaş çağrısı yapması son derece ciddi bir durumdur ve devletin öncelikle hukuk ve demokratik süreçleri korumak için çaba göstermesi gerekmektedir.