Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi, Çin Dili bölümü mezunu olan ve kendisini “ülkücü” olarak tanımlayan Halit Uygun Ankara’da yaşıyor. 61 yaşındaki Ülkücü Halit Uygun, 4 yıl yaşadığı Çin’deki sosyoloji ve etnik grupları, dikkat çekici bir şekilde Odatv için kaleme aldı.

İşte ezberleri bozan Ülkücü  Halit Uygun’un yazısı:

"Birçoğumuzun bildiği gibi; günümüzde Çin’de 56 ayrı etnik grup yaşıyor.

Çinlilerin ırkı olan “Han” ırkı nüfusun yaklaşık yüzde 92’sini, geriye kalan 55 etnik grup ise yüzde 8’ini teşkil diyor.

“Han”ların dışında, nüfus olarak diğerlerine oranla daha fazla nüfusa sahip olan Uygurlar, Moğollar, Tibetliler ve Müslümanların kendilerine ait Özerk Cumhuriyetleri var. Bu Cumhuriyetlerdeki azınlık halklar, Liseye kadar olan eğitimlerini kendi ana dillerinde yapıp, inançlarını ve geleneklerini özgürce yaşıyorlar.

Cadde ve sokaklarında hem, kendi alfabeleri ile kendi dillerinde, hem de Çince tabelalar mevcut. Buralarda yaşayan yaşlıların çoğu Çince bilmiyor.

20 yıl öncesinde, Çin kağıt paralarının üzerinde, sadece 100 Yüan’da Mao’nun portresi, diğerlerinde azınlıkların (Uygur ve Müslümanlar dahil) geleneksel kıyafetli simaları vardı. Paraların üzerinde Çince’nin yanı sıra Uygurca, Moğolca, Tibetçe ve (başka bir azınlık olan) Zhuang dillerinde, kendi alfabeleri ile “Çin Halk Bankası” ifadesi halen yer almaktadır.

1970’li yılların sonuna doğru uygulamaya konulan “tek çocuk” politikası, azınlıklar için geçerli değildir. Azınlıklar 2 çocuk sahibi olabilirler.

Çin’deki en eski caminin peygamberimiz henüz hayatta iken 627 yılında inşa edildiğini, halen günümüzde ibadet yapılan birçok Caminin yanı sıra, çok sayıda (sadece kadınların gittiği) Kadın Camilerinin olduğunu da burada yazmak lazım.

Kısacası, birkaç 10 yıl öncesine kadar, (Uygurlar dahil) Çin’de yaşayan azınlık halklarına karşı herhangi bir negatif ayrımcılık ve baskı yoktu.

Taa ki Amerika ve Batı’nın kışkırtmasıyla (lider kadrosunda Uygurların bulunduğu) 1989 yılındaki Tian An Men olayları olana kadar.

Bu ayaklanmayı Çin Hükümeti çok kanlı bir şekilde bastırmış, bu tarihten sonra da iç güvenlik önlemlerini artırmıştır.

Çin’in kalkınması ve dünya üzerinde söz sahibi konumuna gelmesinden endişe eden emperyalist güçler, Çin’i parçalamak için, 2008 yılında Tibetlileri kışkırtmış, ancak başarılı olamamışlardır.

2014 yılında bu defa Uygurlar kışkırtılmış, Başta Urumçi olmak üzere, Çin’in birkaç bölgesinde Uygurlar ile güvenlik güçleri ve yerli halk karşı karşıya getirtilmiş, ABD’de yaşayan Rabia Kadir isimli bir Uygur, olayların başkahramanı olmuştur…

MAALESEF ANTİPATİ KAZANDILAR

Çin’de bulunduğum 4 yıl boyunca,(1994/1998) başta Uygur kardeşlerimiz ve her hafta gittiğim camideki Müslüman cemaat ve diğer azınlıklarla yaptığım sohbetlerde, kendilerine karşı her hangi bir ayrımcılık ve baskı yapıldığı konusunda şikayetlerine şahit olmadım. Bu ifade, her şeyin süt liman olduğu anlamına gelmez tabii ki! Zaman zaman münferit olayların varlığını da biliyorum…

Çin’de bir Çinli’nin doğduğu şehirden başka bir şehre çalışmak ve ikamet amaçlı gitmesi bir takım kurallara ve izinlere bağlıdır. Buna rağmen Uygur kardeşlerimize, Çin’in her bölgesinde, her şehrinde rastlamak mümkündür. Buralarda toplu olarak yaşarlar ve maalesef birçoğu, kavga, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, fuhuş v.s yasadışı işlere bulaşmışlar, toplumun antipatisini kazanmışlardır.

Son aylarda gündeme taşınan olayların da (bir kısım baskılar gerçek olmakla birlikte) başta ABD olmak üzere, dış güçlerin kışkırtmasının bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak bu konudaki şahsi fikrim kısaca; Çin’in baskı(!) politikasının sadece Uygurlar ve diğer azınlıklara değil, yasalara muhalefet eden her Çinli’ye karşı olduğu yönündedir.

Saygılarımla…"

Halit Uygun

Odatv.com