Sağlanan bütün imkanlara rağmen Türkiye'nin sanayisinde dönüşümü başaramayan büyük sermayenin sözcüsü cari açık ve enflasyona karşı çözümün üretim ve tasarrufları artırmaktan geçtiğini söyledi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplandı. Sabancı Holding'in konferans salonunda düzenlenen toplantıda yeni döneme ilişkin mesajlar verildi. Biz de toplantıyı takip ettik. Toplantı sonrası sohbet ettiğimiz katılımcıların ekonomi yönetiminden beklentilerinin yüksek olduğunu gözlemledik. Elbette ekonomide atılacak adımlar ne olursa olsun yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti konularındaki eksikliklerin giderilmeden yapılacakların eksik kalacağı yönündeki görüş baskındı.

Toplantıda konuşan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan'ın “liberal ekonomi” vurguları dikkat çekti. “Temel değerler konusunda netleşmeli ve çoğulcu demokrasiyi, laikliği, piyasa ekonomisini ve kurallara dayalı liberal dünya düzeninin parçası olmayı artık tartışma dışına itmeliyiz.” diyen Özilhan, ekonomide yaşanan sorunlara değinerek “ikiz açık” konusunda uyardı.

KARMA EKONOMİ MAHZURLU İMİŞ!

Türkiye’de hiçbir zaman Çin’de, Sovyetler Birliği'nde veya başka Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sürekli ve ekonominin her alanına yayılan bir devletçi ekonomi geleneği görülmediğine işaret eden TÜSİAD YİK Başkanı, “Zamanında karma ekonomi modeli çerçevesinde piyasa müdahalesini benimsemiş olan başka ülkeler gibi biz de bu anlayışı, mahsurlarını görerek, terk ettik. Türkiye gibi girişimci sayısı çok, rekabet ortamı oldukça gelişkin, iş yapma kültürü zengin, üretim yapısı güçlü, sosyal ve sendikal haklar tarihi köklü bir ülkede, devletin piyasaya yoğun müdahale anlayışı sonuç vermiyor. Demek ki, ekonomi politikalarını, bizim gibi sosyalizm geçmişi olmayan liberal demokratik ülkelerin piyasa modeli doğrultusunda düzenlemek gerekiyor.” diyerek, ülkenin kamucu modele geçmesinin önündeki en büyük engelin Patronlar Kulübü olduğunu bir kere daha tescil etti.

DEVLETİN İŞİ VERİ DERLEMEKMİŞ!

Devletin görevini “veri derler, yayınlar, araştırmalar yapar, analizler ve tahminler hazırlar, denetim yapar, piyasaların rekabetçi biçimde işleyişini sağlayacak önlemleri alır, piyasa aksaklıklarının önüne geçer, vergi toplar ve kamusal mal ve hizmetleri tedarik eder, piyasa aksaklıklarının olduğu durumlarda toplumsal sonucu iyileştirmek için de müdahale eder, çevre, bölgesel kalkınma, gelir adaletsizliği, istihdam yaratma gibi alanlar için maliye politikaları, sosyal politikalar, üretim ve dış ticaret politikaları kullanılır” şeklinde belirten Patronlar Kulübü'nün YİK Başkanı Özilhan, ayrıca, “Standard para ve finans politikalarına dönülmesiyle makroekonomik istikrarın tesisi sağlanacak olmakla birlikte cari açık sorununun çözümü daha zor olacak ve daha uzun zaman gerektirecek. Bunun için kapsamlı politikalara ve iyi bir planlamaya ihtiyaç var.” diyerek ise esasen özel sektörün yapamadığı planlamayı kamunun yapmasını beklediklerini itiraf etmiş oldu.

DEĞERLİ LİRA YERİNE GÜVENİLİR LİRA

“Enflasyon şeytanıyla mücadele” ve “TL’ye güveni yeniden sağlamanın birinci öncelikleri” olduğunu ilan eden Özilhan, “Ancak enflasyonla mücadelenin yolu TL’ye değer kazandırmaktan geçmiyor. Çünkü TL değer kazanınca, bu durum ister istemez ithalatı ucuzlatıyor, ihracatı pahalandırıyor ve dış açık yükseliyor. 2001 krizi sonrasında yaşadığımız süreç bize bu dersi iyi öğretti. Bu nedenle yurt dışından para girişi yaşanması halinde TL’de ortaya çıkması muhtemel değerlenmenin önünü almak ve döviz akışını piyasada bırakmak yerine zaten zayıflamış olan Merkez Bankası rezervlerini tahkim etmek gerekiyor.” önerisi yaptı.

EKONOMİNİN MOTORU DURMAMALI

Ana hedef enflasyonla mücadele olurken, sıkı para politikası tercihlerinin büyümede arzu edilmeyen bir yavaşlamaya ve yaşam standartlarında bozulmaya yol açmaması gerektiğini de ifade eden Özilhan, ayrıca, şunları aktardı: “Cari açık sorununu çözmek için bu yapıyı dönüştürmek gerekiyor. Bu eğitimden teknoloji politikalarına, dış ekonomik ilişkilerden adalet mekanizmasına kadar uzanan geniş bir alanda bir dizi reformu gerektiriyor. Sadece TL’nin değer kaybetmesi, cari açığı fazlaya dönüştürmüyor. Dolayısıyla hem cari açığı azaltmanın hem de enflasyonu aşağı çekmenin, işe yaradığı teoriyle olduğu kadar tecrübeyle de bilinen tek yolu üretim ve tasarruf artışıdır... Türkiye geçmiş dönemde altyapıda önemli bir atılım yaptı. Otoyollar, tren yolları, limanlar, havalimanları ve köprüler hem Türkiye’nin dört bir köşesini birbirine bağladı hem de Türk ürünlerinin dünyaya ulaşmasının imkanını açtı. Şimdi bu yolları ve limanları Türk ürünleriyle doldurmak istiyorsak daha fazla üretmeli ve yatırım yapmalıyız.”

UTANGAÇ AMERİKANCILIK

TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan ayrıca, “Türkiye dış politikasını hiç şüphesiz kendi menfaatleri doğrultusunda belirlemeli. Hem bölge ülkeleriyle hem de küresel güçlerle ilişkilerini ilkeler ve kurumsal yapılar üzerinde geliştirmeli. Jeopolitik gerilimlerin arttığı, küresel dengelerin hassas olduğu günümüzde, Türkiye açısından demokratik ülkeler topluluğunun içinde yer almak önemlidir.” diyerek, bölücü terör örgütü PKK'nın ve 15 Temmuz faili FETÖ yapılanmasının yuvalandığı “demokratik ülkeler” olan Avrupa ile güneyimizde terör koridoru oluşturmaya çalışan PYD'ye silah yardımı yapan ABD'nin bulunduğu topluluk içinde yer almayı bu gerçekleri unutarak dile getirdi.

 

TÜSİAD BAŞKANI’NDAN İTİRAF

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, “Türkiye ekonomisinin tek meselesi, enflasyon ve faiz politikası değil.” diyerek, ülkenin uzun yıllardır ekonomik yapısında gerekli dönüşümü sağlayamadığını söyledi. Esasen 1980'den sonra liberal düzene geçen Türkiye, ekonominin kaderini özel sektöre bıraktı. 90'larda Gümrük Birliği, 2000'lerde IMF politikaları ile yön bulan Türk ekonomisinin bugün gelinen noktada 80 öncesi sorunları yaşıyor olmasının nedeni kamunun belirleyici gücünün ekonomiden el çekmesine karşın özel sektörün üzerine düşen kalkınma görevini ifade edememiş olmasıdır. TÜSİAD Başkanı esasen bu gerçeği itiraf etmiş oldu. Başkan Turan ayrıca, “Ekonomi politikası olarak hep para ve finans politikalarına biraz da, dış ticaret politikasına başvuruldu. Ama ekonomi deyince sadece konjonktürü hedefleyen politikaları anlamamalıyız. Umuyorum ki para politikalarında başarıyı yakalarız. Makroekonomik istikrarı kısa sürede sağlayıp, artık para politikasını konuşmaktan vazgeçeriz. Böylece asıl konuşmamız gereken konuya yoğunlaşabiliriz. Ekonomik yapıyı dönüştürmeye ve rekabet gücünü artırmaya başlayabiliriz.” önerisi yaptı.

 

MEHMET ŞİMŞEK İLE NE KONUŞTULAR?

TÜSİAD YİK toplantısı öncesi Patronlar Kulübü'nün ağır isimleri Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile bir araya geldi. Toplantıya dair edindiğimiz bilgilere göre iş dünyasına “kolları sıvayın çok ciddi çalışacağız” mesajı verildi. Özilhan, “Ekonomik durumla ilgili tespit ve önerilerimizi Sayın Bakan’la paylaştık. Açık ve samimi bir toplantı oldu. Sayın Bakanın çalışmalarını tamamladıktan sonra ortaya koyacağı ekonomik programın makroekonomik istikrar yönünde katkı sağlamasını bekliyoruz...Şimdiye kadar yapılan açıklamalar doğrultusunda itibarı yüksek bir ekonomik programın hazırlanarak ilan edilmesi, kilit kurumlara liyakati ön planda tutan ve piyasalara güven veren atamaların yapılması...” gibi beklentilerini iletti.

EKONOMİK SOSYAL KONSEY TALEBİ

TÜSİAD Başkanı Turan da, “Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in rasyonel politikalara dönüş vurgusunun... çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Sayın Bakan’ın da ifade etmiş olduğu gibi, kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bulunmuyor olsa da, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilirlik prensipleri doğrultusunda, kural temelli politika yapımına bağlı kalınması, ekonomideki bu zor durumun aşılmasını sağlayacaktır. Sayın Bakan’la az önce son derece faydalı ve yapıcı bir toplantı gerçekleştirdik. Ekonomimize ilişkin görüşlerimizi ve önerilerimizi Sayın Bakan’la paylaştık. Ekonomimizin çok daha iyi bir noktaya evrildiğini görmek, hepimizin ortak arzusu. Bu çerçevede, Ekonomik ve Sosyal Konseyin, geniş bir yelpazede, toplumun çeşitli kesimlerinin temsilcilerinin katılımıyla, ekonomik ve sosyal sorunlar ile bunlara ilişkin çözüm yolları hakkında görüş üretilmesinde önemli bir katkısı olabileceğini de değerlendirmekteyiz.” dedi.

Turan ayrıca, “İkinci yüzyılımızın ilk parlamentosundan beklentilerimizden birisi de 2021’de ayrılmış olduğumuz İstanbul Sözleşmesine geri dönülmesi. Ayrıca ulusal düzeyde elimizdeki en güçlü yasal düzenleme olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’na daha sıkı sarılmak ve en etkili şekilde uygulamak zorundayız.” ifadelerini kullandı.