Türkiye ile Yunanistan arasında 1988 yılında imzalanan moratoryum gereği, iki ülkenin de Adalar Denizi'nde turizmin korunması için yaz aylarında askeri faaliyetlerini durdurması gerekiyor. Fakat Yunanistan kışkırtıcı faaliyetlerine ara vermiyor


TEVFİK KADAN

Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlik son günlerde yeniden yükseldi. Yunan Başbakan Kiryakos Miçotakis'in ABD'ye giderek Türkiye'yi şikayet etmesi, Ankara'da ikili görüşmelere sabotaj olarak değerlendirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Atina'nın ikili sorunları uluslararası bir kriz başlığına dönüştürme çabasını eleştirerek, “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok, kendisiyle böyle bir görüşmeyi yapmayı kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak şahsiyetli onurlu siyasetçilerle yola gideriz. Bundan sonrasını Miçotakis kendisi düşünsün.” ifadelerini kullandı.

MİÇOTAKİS GERİ ADIM ATMADI

Erdoğan'ın bu sözleri Atina'da doğuk duş etkisi yaratırken, dün Davos'ta konuşan Miçotakis geri adım atmadı ve bu kez de, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’ın egemenliğini ve egemenlik haklarını savunmayacağımı, ya da Türkiye’nin revizyonist güç gibi davranmasını uluslararası alanda dile getirmeyeceğimi zannediyorsa, yanlış yapıyor.” diye konuştu.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı da iki ülke arasındaki sorunlara taraf olduğunu ima ederek “NATO müttefiklerimizi farklılıkları diplomatik olarak çözmek için birlikte çalışmaya teşvik etmeye devam ediyoruz.” açıklamasında bulundu. 

Yunanistan, Adalar Denizi'ndeki askeri faaliyetleri için her yıl çok sayıda Navtex yayınlayarak adeta tüm denizi kapatıyor.

DİPLOMATİK DEĞİL SİLAHLI KIŞKIRTMA

Miçotakis'in Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlarda arkasına AB ve ABD'yi alma çabası, yalnızca diplomatik adımlarla da sınırlı kalmıyor. Atina bir yandan bütün ülkeyi ABD üssü haline getirirken, bir yandan da akılsızca bir silahlanma yarışına giriyor. Daha önce Fransa ile Rafale savaş uçakları ve Belharra sınıfı firkateynler için anlaşma yapan Atina, şimdi de F35'ler için görüşmeleri başlattı. Dün “F35 Müşterek Taarruz Uçağı Programı Ofisi”nden Atina’ya gelen bir heyet,

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayiotopulos ile görüştü. Panayiotopulos da yaptığı açıklamada ABD’den bir filo (2024 adet) F35 satın alımı ile ilgili sürecin derhal başlatılacağını söyledi. ABD Savunma Bakanlığı ve üretici Lockheed Martin firması yetkililerinden oluşan heyetin önümüzdeki günlerde F35’lerin konuşlandırılmasının düşünüldüğü Larisa ve Araksos hava üslerinde de incelemelerde bulunacağı öğrenildi.

Maliyeti en az 3.5 milyar dolar olarak hesaplanan 2024 adet F35 uçağı satın alımı için ilk resmi süreç, Yunanistan’ın “niyet mektubu” göndermesiyle başlayacak. Söz konusu mektubun temmuz ayında gönderileceği öne sürülüyor. Ardından 2 yıl sürmesi beklenen müzakereler yapılacak. Yunanistan’a ilk F35’in 2028’de teslim edilebileceği değerlendiriliyor.

MORATORYUM YUNANİSTAN'A YARIYOR

Yunanistan'ın bu hamlelerine karşı Türkiye, Yunanistan ile 27 Mayıs 1988 yılında imzaladığı ve tamamen Yunanistan'ın işine yarayan 'moratoryum'a bağlılığını sürdürüyor.

Bu moratoryum (Atina Mutabakatı) gereğince iki ülke de turizmin yoğun olduğu 1 Temmuz 1 Eylül tarihleri arasında Adalar Denizi'nde askeri tatbikatlardan kaçınacaklardı. Bu anlaşmadaki aksamaların ardından 2006 yılında Yunan mevkidaşı Karamanlis ile bir araya gelen dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 1988'deki moratoryumun yenilenerek yeniden aktif şekilde uygulanması konusunda anlaştı. 1 Temmuz 2006'da devreye giren yeni anlaşma ile, daha önce 1 Temmuz 1 Eylül tarihlerini kapsayan moratoryumun süresi, 15 Haziran 15 Eylül olarak güncellendi. Bu tarihler arasında turizmin korunması amacıyla Adalar Denizi'nde askeri tatbikatlar yapılmayacak ve hem Genelkurmaylar arasında hem de Eskişehir ve Larissa üsleri arasında sağlıklı iletişim için doğrudan hat kurulacaktı. Fakat Türkiye'nin hassasiyetle uyguladığı bu mutabakat, geçen yıl Yunanistan'ın Navtex'leri ile delinmişti. Adalar Denizi'nde 3 aylık periyotta askeri tatbikatlarını durdurmayan Yunanistan, Sahil Güvenlik gemileri ile yat turizmini aksatacak saldırılarda bulunmuş ve Türk balıkçıları sık sık taciz etmişti. Atina yönetiminin bu yıl da ihlallerine devam etmesi ve yaz aylarında bölgede çok uluslu tatbikatlar yapması bekleniyor.

TURİZMDEN GELİYOR SİLAHA GİDİYOR

Türk kamuoyunda ise bir süredir Yunanistan'ın bu kışkırıcı tutumuna karşılık Adalar Denizi'ndeki moratoryumun iptal edilmesi talebi dillendiriliyor. Uzmanlar, Yunanistan'a yılda 3035 milyon turist gittiğini, bunların 20 milyona yakınının adalarda tatil yaptığını belirtiyor. Yunanistan, sadece adalardaki turizm faaliyetinden 810 milyar avro gelir elde ediyor ve bu gelirini de yine silahlanmaya harcıyor. Buna karşılık Türkiye'nin ise Adalar Denizi'ndeki turizmden önemli bir geliri elde etmediği görülüyor.  Dolayısıyla Atina'ya verilebilecek en hızlı cevap, moratoryumu iptal etmek olabilir.

ATİNA MUTABAKATI

“27 Mayıs 1988 tarihli Atina Mutabakatı ile taraflar; karşılıklı olarak birbirlerinin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne ve Ege’nin açık deniz alanlarını ve uluslararası hava sahasını kullanma haklarına saygı gösterilmesi yükümlülüğünü teslim etmektedirler. İki taraf açık deniz alanları ve uluslararası hava sahasında ulusal askeri faaliyetlerin yürütülmesinde, deniz ve hava trafiğinin uluslararası belgeler, kurallar ve yönetmeliklerde öngörülen çerçevede kolayca akımına müdahale etmemeye gayret göstereceklerdir. Bu istenmeyen gerginlik kaynaklarının ortadan kaldırılmasına ve çatma riskinin azaltılmasına katkıda bulunacaktır. İki taraf açık deniz alanlarına ve uluslararası hava sahasında notam veya bildirim veya uyarı gerektiren ulusal askeri tatbikatların planlanması ve icrasının aşağıdaki hususları da mümkün olacak azami ölçüde önleyecek şekilde yürütülmesinde mutabık kalmışlardır. Buna göre, belirli bölgelerin tecrit edilmesinden, tatbikat alanlarının uzun süreler için kapatılmasından, tatbikatların turizmin en yoğun olduğu dönemlerde (Her yıl 15 Haziran 15 Eylül’e kadar) ve başlıca ulusal ve dini resmi tatillerde yürütülmesinden kaçınacaklardır. Bütün ulusal askeri faaliyetlerin planlanması ve icrası mevcut uluslararası kural, yönetmelik ve usullere uygun olarak yürütülecektir.” Aydınlık