Onlar, Elazığ depreminin isimsiz kahramanları. Dondurucu soğukta kendi canlarını hiçe sayarak beton bloklarının altına girip depremzedeleri enkazdan kurtarmak için zamanla yarıştılar

Elazığ’daki depremde canla başla çalışan aramakurtarma ekipleri 45 kişiyi enkazdan canlı olarak çıkardı. Ekipler, eksi derecelere inen soğuk havaya rağmen dönüşümlü çalışarak, enkazda açtıkları deliklerden geçip onlarca tonluk beton bloklarının altında sıkışan depremzedelere ulaştı. Kendi canlarını hiçe sayan o kahramanlar Milliyet’e konuştu; “Birimiz taşı verdi, birimiz kazmayı vurdu, birimiz lojistik hava sağladı, birimiz çıkarılan çocuğun ayağından tuttu. Ekip olarak başardık. Artçı depremlerde bile tek düşüncemiz sağ salim insanları oradan çıkarmaktı.”

Elazığ’da geçtiğimiz cuma gecesi meydana gelen 6.8’lik depremin ardından başta AFAD, AKUT, UMKE, Jandarma AramaKurtarma olmak üzere Türkiye’nin çoğu şehrinden itfaiyeciler ve aramakurtarma görevi yapan ekipleri katıldı.

Türkiye’yi ağlatmıştı

Soğuk hava, yorgunluk ve kış şartlarına rağmen görevlerini en iyi şekilde yapan arama kurtarma ekipleri, mucizelere imza attı. O kahramanlardan bazıları Milliyet’e konuştu.

Depremin simge isimlerinden biri, Ankara Jandarma Arama Kurtarma Tabur Komutanlığı AramaKurtarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Yusuf Mataracı’ydı. Mustafapaşa Mahallesi’nde yıkılan binanın enkazında çalışan jandarma ekibi, açtığı tünelden depremzede kadının çığlığını duydu. Enkazda ilerleyen yüzbaşı Mataracı, bağırarak kadınla diyalog kurdu. ‘Duyuyor musun beni?” diye seslenen Mataracı’ya, anne Ayşe Yıldız güçlükle ‘Duyuyorum’ diye seslendi. Mataracı’nın Mehmetçiğin ‘İyi misin?’ sorusu üzerine Yıldız’ın, ‘Çabuk, dayanamıyorum. Çocuğum bak gidiyor’ dedi. Bu kez Mataracı’nın ‘Tamam geleceğiz. Seni almaya geliyorum abla’ titrek sesiyle anneye umut vermesi tüm ülkeyi ağlatmıştı.

‘Anneye moral verdik’

‘Annenin çaresizliğini hissettim’ diyen Mataracı, şunları söyledi: “Tek kurtuluşun bizimle olacağını hissettim. Aramakurtarma yaptığımızda ve anneyle temasta olduğumuzda deprem oldu. Ama o anda enkazın başında durduk ve anneye moral verdik. Ümitsizliğe hiç kapılmadık. Anne bize Yüsra’nın yaşadığını söylediğinde çok duygulandık. Tek düşüncem anneyi ve çocuğunu sağ bir şekilde çıkarmaktı. Bunu da başardık. Yüsra 24 saat, anne ise 28 saat sonra enkazdan çıkarıldı.

‘Suriye’den alışkınız’

Dürdane Aydın ve eşi Zülküf Aydın’ı çöken enkazın altından elleriyle kazıyarak çıkaran Suriyeli Mahmud el Osman, 2 yıl önce İdlib’den Hatay’a geldi. Annesi ve kardeşleri hala İdlib’de olan Mahmud, Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Hazırlık sınıfı öğrencisi. ‘Kim olsa aynı şeyi yapardı’ diyen Mahmud Milliyet’e şunları söyledi: “Biz zaten bu görüntüleri Suriye’de sürekli görüyoruz. Benzer şeyler sürekli Suriye’de oluyor. Deprem günü de sallanma bitince yıkılan bölgeye gittim. İnsanların sesini duydum. Enkazın altından bir kadın ve erkeğin seslerini duydum. Ellerimle kazıdım. Sadece ben değil, çevredeki gençler de yardım etti.”

Azize ile diyaloğu hepimizi ağlatmıştı

Depremin en büyük kahramanlarından biri Adıyaman Ulusal Medikal Kurtarma (UMKE) ekibinde gönüllü olarak çalışan sağlık görevlisi Emine Kuştepe’ydi. Mustafapaşa Mahallesi’nde yıkılan 5 katlı binanın arama kurtarma çalışmasına katılan Kuştepe, enkaz altında kalan Azize Çelik ile telefonla irtibat kurdu. Kuştepe, soğukkanlı bir şekilde Azize Çelik’e “Azize iletişim kurduğumuz tek kişi sensin. Hiç kimse susmasın aşağıda. Aşağıdaki herkesin annesi sensin. Senden tek istediğim şey o teyzeye seslen. Onu konuşturmaya çalış. Azize görebiliyorsun değil mi, telefonun şarjına bakabilir misin? Ağabeyin de yanımızda. Biz hepimiz yukarıdayız, telefonun şarjı bitmesin” demişti. Azize Çelik, telefon konuşmasından kısa bir süre sonra enkazdan sağ salim çıkarıldı.

İpek, itfaiyeye ‘göbekten’ bağlı

Dilek Apartmanı’nda Ayşe Yıldız’ı göçük altından çıkaran Ankara Merkez İtfaiyesi’nde görevli Ömer İpek’in hayali itfaiyeci olmaktı. Evli ve iki çocuk babası olan İpek, enkazdan 9 kişinin çıkarılmasını sağlayan ekibin içindeydi. Depremden 17 saat sonra kurtarılan Azize’yi hastanede ziyaret eden İpek, “Azize’nin eşi ile iki çocuğunu enkazdan sağ salim kurtardık. Liseden beri hayalim itfaiye eri olmaktı. İstanbul Üniversitesi İtfaiyecilik Okulu’nda okudum. İlk olarak Antalya İtfaiyesi’nde işe başladım. İşimi o kadar seviyorum ki oğlumun göbek bağını itfaiyenin bahçesine gömdüm. Oğlum da itfaiyeci olacak. Ankara’ya döndüm gelmeden hastaneye gittim, helallik verdiler. Enkaz yerinde çalıştığımız herkesle aile gibiydik. AKUT, AFAD, Jandarma Arama Kurtarma, UMKE gibi. Mesela bana en çok yardım eden birim JAK’tı. Olay yerinde çok fazla ekip vardı. Bize sıra gelmedi ama ben ortaya atladım. ‘Bırakın ben gireyim’ dedim kendimi tünelin içine attım. 20 saat boyunca enkaz altında çalıştım, ama mutluyum ve huzurluyum” ifadelerini kullandı.

‘Elazığ’da tüm ekibin başarısı var’

Ordu İtfaiyesi’nde çalışan 34 yaşındaki Ali Güneş de, depremden 24 saat sonra canlı çıkarılan Yüsra’nın kurtarılmasında görev alan itfaiye erlerinden biri. Güneş, itfaiyeciliğe başlayış hikayesini ve Elazığ’daki arama çalışmalarını şöyle anlattı; “İlk etapta aklımda itfaiyecilik yoktu. İtfaiyecilik sınavlarını duyduğum zaman araştırdım. İtfaiyenin bana uygun olduğunu gördüm. İlk sınavdan kaldım, ikinci sınava girdiğimde ise, bana ‘Neden itfaiyeci olmak istiyorsun? diye sordular. ‘Bu iş için var olduğumu düşünüyorum. Yapabileceğime inanıyorum. Bir daha sınav etseniz buraya itfaiyeci olarak girene kadar tekrar deneyeceğim’ dedim. Sonra birbirlerine dönüp bana baktılar ve ‘Hayırlı olsun’ dediler. Elazığ’da da böyle bir özveriyle çalıştım.

O enkazlarda biriki kişinin değil, bütün ekibin başarısı var. AFAD’ın, İstanbul İtfaiyesi’nin, AKUT’un, UMKE’nin, JAK’ların birlikte organizasyonu. Birimiz taşı verdi, biri kazmayı vurdu, öbürü lojistik hava sağladı, biri çocuğun ayağını tuttu. Yani tamamen bir ekip işi. Hiçbir zaman paniğe kapılmadan duygularımıza teslim olmadan dili, dini, ırkı ne olursa olsun enkazda sanki yakınımız varmış gibi hareket ediyoruz. Zorlu bir ortam ama mesleğimi çok seviyorum. ‘Dünyaya bir daha gelsen ne olurdun?’ deseler, tekrar itfaiyeci olurdum.”

Kahraman ‘Zet’

Türkiye’nin 19 ilinden getirilen getirilen yaklaşık 25 canlı arama köpeği de enkaz altındaki vatandaşlara ulaşmada büyük rol aldı. Köpekler sayesinde birçok vatandaş enkaz altından canlı çıkartıldı. O köpeklerden biri de 5 yaşında olan ve İstanbul’dan getirilen ‘Zet’ adlı köpek. İlk günden beri enkaz alanında olan Zet sayesinde, çok sayıda vatandaşa ulaşıldı. Zet, 2019’da Samsun’da düzenlenen ve 27 köpeğin katıldığı canlı arama yarışmasında birinci oldu.

‘İnsanüstü bir çabaydı’

Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı (JÖAK) bünyesindeki JAK Tabur Komutanı Binbaşı Burak Özer ise başında bulunduğu 8’i kadın 70 kişilik ekip ve 5 köpekle arama kurtarma çalışmalarına Ankara’dan katıldı. Binbaşı Özer, eğitimleriyle ilgili şunları anlattı: “8 haftalık bir yeterlilik eğitimini geçen personel taburumuza dahil ediliyor. Ve 52 haftalık bir eğitim başlıyor. Eğitim içerisinde her hafta enkaza müdahale ediyoruz. Yani tatbikatlarla başımıza gelebilecek her şeyi önceden yaşamış oluyoruz. Bizim dışımızdaki diğer ekiplerle birlikte uyum içerisinde arama kurtarma faaliyetlerini icra ettik. Burada insanüstü bir çalışma oldu ve sandığımızın üzerinde canlı insan çıkarttık. Asıl başarı budur.

Bütün arama kurtarma ekipleri farklı teknikler kullanır. Kuyu metodunu bilirler, galeriyi bilirler. Sizi noktaya götürecek tekniği kullanırsanız canlı çıkarırsınız. Biz profesyoneliz ama biz de insanız. Ben babayım. Dışarıda enkaz altında olanların annesi, babası, yakınları sizin gözünüzün içine bakıyor ve sizden bir şeyler bekliyor.”

‘Bir kızım vardı iki kızım oldu’

Ankara İtfaiyesi’nde 10 yıldır görevli olan Sedat Barutçu, enkaz altından 24 saat sonra kurtarılan 2.5 yaşındaki Yüsra Yıldız ile göçük altında çekilen fotoğrafı ile hafızalara kazınmıştı. İtfaiyecilik için, ‘Sürekli teyakkuz halinde olduğumuz için severek ve isteyerek seçtiğim bir meslekti’ diyen Barutçu, duygularını şu sözlerle anlattı: “Çok duygu dolu anlarla başarılı bir şekilde işimizi yaptık. Jandarma aramakurtarma ekipleri özellikle dehliz açmalarıyla çok profesyonelce çalışıyorlar. Yüsra’nın kurtarılmasındaki emeğin yarısı onlarındır. Yüsra’yı ilk gördüğümde aklıma yaşıtı olan kızım Elif geldi. O sahneyi size anlatamam. Bu güzel mucizeler işimize sıkı sıkı sarılmamızı sağlıyor. Yüsra’yı görmek için girişimlerde bulunduk. Çok şükür sağlıklı olduğu bilgisini aldık. Bir kızım vardı, artık iki kızım oldu.”

‘Seni almadan çıkmayacağım’

Depremdeki aramakurtarma çalışmalarında görev alan Jandarma Astsubay Çavuş Zehra Yıldız, yıkıntı altında kalan Ayşe Yıldız ve kızı Yüsra’ya umut oldu. 5 metre derinliğe sürünerek girdiklerini ifade eden Yıldız, o anları gözyaşları içerisinde şöyle anlattı: “Sürünerek ilerlediğim sırada, profesyonelliği bir kenara bırakıp insani duygularıma kesinlikle hakim olamayacağım bir manzarayla karşılaştım. Bir baba, eşine ve çocuklarına siper olmuş bir vaziyetteydi. Bu manzarayı görünce çok duygulandım. Fakat Ayşe ve kızına bunu hissettirmemeye çalıştım. Hayatta kalması için elini tuttum. almadan buradan çıkmayacağım’ dedim. Benim sesimi duyduktan sonra üstündeki taşları temizlemeye çalıştı. Ne kadar profesyonel olsak bile duygularımızı gizleyemeyeceğimiz, sesimizi titreten bir andı bizim için.