Salih Tuna'nın yazısından dikkat çeken kısımlar şöyle:

"Türkiye ne hale geldi" yaygaracıları "Türkiye'nin nerden geldiğini" duymak istemedikleri gibi günümüzdeki hiçbir güzelliği de görmeye tahammülleri yok.

Bunların 'ları tevekkeli, "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok" demedi.
Her çirkinliğin izini sürüp zoraki de olsa 'ye yamıyorlar ama siyasetle alakasız güzellikleri görmek bile istemiyorlar.

Mesela, Samsun'da 3 çocuk babası gencecik bir imam, 12 yaşındaki bir öğrencisini boğulmaktan kurtarmak için canını feda etti.
Devlete yük olmamak için imamlık yaptığı camiyi geceli gündüzlü çalışarak onaran Mehmet Çıtak adlı bu imam liyakati ve başarıları sayesinde  okulunda da hafız yetiştiriyordu.

Geçen hafta denizde boğulmak üzere olan 12 yaşında hafızlığını tamamlayan öğrencisini kurtarmak için denize atladı. Öğrencisini kurtardı ama kendisi boğuldu.

Boğulma tehlikesini yaşayan çocuğun gözlerinde yaş kalmamış ağlamaktan. Samsunlu bir ailenin 9 yıl aradan sonra dünyaya gelen melek yüzlü tek çocuğu!..



İmamın kızı 8 yaşında. "Benim babam bir kahraman çünkü öğrencisini kurtardı" diyor.

İmamın babasının gözleri kan çanağı anlamında, feryadına gökler ağlar! "Oğlum ve ben bir karış suya giremeyiz, fobimiz var" diyor. "Ama oğlum öğrencisini kurtaramasaydı yaşayamazdı..."



Denizde boğulmayı, yaşarken boğulmaya tercih eden bu kahraman imamı günlerce konuşmalı değil miydik?

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

MEHMET ÇITAK ARDINDA ONLARCA HAFIZ BIRAKTI
Çorum'da yaklaşık 15 yıldır görev yapan Çıtak, son olarak Mimar Sinan Mahallesi'ndeki  Camisi'nde çalışıyordu.

Üç çocuk babası Çıtak, sahip olduğu mesleki donanım ve başarıları nedeniyle bir süre önce İl Müftülüğü tarafından Hayrettin Karaman Proje İmam Hatip Okulu'nda "hafızlık eğitmeni" olarak görevlendirildi.

Burada hafızlar yetiştiren ve öğrencilerine Kur'anı Kerim'i öğreten Çıtak, eğitimini tamamlayan öğrencileri ve 2 eğitmenle birlikte 7 Eylül Pazartesi günü Samsun'daki hafızlık diploması sınavına gitti.

Sınavı başarıyla tamamlayan öğrencileriyle daha sonra Atakum bölgesinde deniz kenarında vakit geçiren Çıtak, bu sırada suya giren ve boğulma tehlikesi geçiren Muharrem Ateş'i gördü.

YÜZME BİLMİYORDU AMA ÖĞRENCİSİNİ KURTARMAK İÇİN HEMEN SUYA ATLADI
Öğrencisini sırtına alarak kurtaran Mehmet Çıtak o sırada akıntıya kapıldı. Cankurtaran ve vatandaşlar tarafından sudan çıkarılan ve hastaneye kaldırılan Çıtak, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Çıtak için memleketi Çorum'da, 1 yıldır görev yaptığı kent merkezindeki Fatih Sultan Mehmet Camii'nde cenaze töreni düzenlendi.

Mehmet Çıtak'ın cenazesi, kılınan namazın ardından merkeze bağlı Güzelyurt köyünde toprağa verildi.

"EVLADIMIZI KURTARMAK İÇİN CANINDAN VAZGEÇTİ"
Hafızlık sınavı için Samsun'a gönderdikleri evlatlarını kendi canından vazgeçerek ölümden kurtaran imam için gözyaşı döken Ateş ailesi, "Evladımızı kurtarmak için kendi canından geçti." sözleriyle sevinç ve üzüntüyü aynı anda yaşadıklarını söyledi.

Yaşlı gözlerle duygularını dile getiren 12 yaşındaki genç hafız  ve ailesi, Mehmet Çıtak'ın ailesini ziyaret ederek başsağlığı dilemek ve aileyle tanışmak istiyor.

"GÜLEREK GELDİ SANKİ, BENİ SIRTINA ALDI"
İmam Mehmet Çıtak'ın kurtardığı Muharrem Çelebi Ateş, hocanın son anlarını şöyle anlattı:

"Biz sınavdan çıktık, Çorum'un hepsi başarılı dedikleri için biz epey mutluyduk, sevinçten denize girelim dedik. Sonra denize girdik, su benim göğüs hizamda idi. Sonra bir anda başım döndü suya daldım, o anda boğulmaya başladım. 'İmdat' diye bağırmaya başladım, 23 dakika kaldım suda. Sonra Mehmet Hoca beni fark etti, üstünü dahi çıkarmadan suya daldı yanıma geldi. Gülerek geldi sanki hiç su yutmuyordu.

"BOĞULUYORDU AMA HİÇ SES ÇIKARMADI"
Beni sırtına aldı biraz daha yukarıda tuttu, kendisi suyun altında kaldı. Sonra can kurtaranlar geldi. Beni aldılar sahile çıkardılar. Ben epey bir su yuttum. Sonra 'beni bırakın hocaya gidin' diye epey bağırdım. Sonra hocaya gitmişler galiba, ilk gelen ambulansa hocayı koydular. Ama hoca benim gibi hiç bağırmadı, sessiz sedasız kaldı. Orada boğuluyordu büyük ihtimal ama hiç ses çıkartmadı Ben kelimei şahadet getirdim kesin öleceğim diye. Sonra ben hocayı sordum 'ne oldu' diye. Ben üzülmeyeyim diye bir şey demediler ama vefat etmiş aslında. Yani benim için kendi canından geçti."

ANNE ATEŞ: HOCAMIZIN EVLATLARI BENİM OĞLUMUN KARDEŞLERİDİR
Anne Ferdane Ateş, 9 yıl sonra dünyaya gelen oğullarının tek evlatları olduğunu, Muharrem Çelebi Ateş'in sürekli kardeş istediğini anlatarak, "Artık benim evladımın 3 kardeşi daha var. Oğlum için canından vazgeçen hocamızın evlatları benim oğlumun kardeşleridir." dedi.

"SİZİN ÇOCUĞUNUZ ÖLMÜŞ OLSAYDI O ZATEN VİCDAN AZABINDAN ÖLÜRDÜ"
Anne Ateş, Çıtak hocanın nasıl bir insan olduğunu duyduklarında daha da çok etkilenip üzüldüklerini şu sözlerle anlattı:

"Bir yakını aradı sağolsun, dediği şey: Siz çocuğunuzla ilgilenin, geldiğiniz zaman sizi aileyle görüştürürüz. Sizin çocuğunuz ölmüş olsaydı o zaten vicdan azabından ölürdü diyor. O öyle biriydi deyince ben daha da çok üzüldüm.

Ömrü ilimle geçmiş, ilim almış, ilim öğretmiş. Bir de giderken ölümüyle de bence bir şeyler öğretmeye çalıştı. Yani gidişi bile bir şeyler öğretiyor insana. Yaşasaydı eminim daha çok öğrencileri olacaktı ama gidişi bile bir çok öğrenciye çok şey anlattı, çok şey öğretti. Ömrü ilimle geçmiş bize vedası da ilimle oldu. "

"İKİ PARMAK SUYA GİRMEDEN KORKARDI, NASIL DENİZE ATLADI"
Hayatını kaybeden Mehmet Çıtak'ın babası Reşit Çıtak, oğlunun yüzmeyi bilmediğini iki parmak suya girmeye korktuğunu söyledi:

"Biz denize alışkın bir insan değiliz. Nasıl attı. Nasıl atladı? Neyine güvenerek atladı? Onun yerinde babası olarak ben olsaydım, kendisi orada olsaydı evladım olarak, ben oraya atlayıp da onu kurtaramazdım. Onunla gurur duyuyorum"

Baba Çıtak, "O kurtulan çocuğu ben şimdi kendi evladımın yerine sayıyorum. Ben şimdi onu duydukça kendi evladım yaşıyor sanıyorum." dedi.

VEFATINDAN YARIM SAAT ÖNCE "BUGÜN BENİM EN MUTLU GÜNÜM" DEMİŞ
Mehmet Çıtak'ın kuzeni Servet Çıtak, hoca ile vefatından yarım saat önce konuştuklarını gözyaşları içinde anlatıyor...

"Olay olmadan yarım saat önce beni aradı. 'Abi' dedi, 'Benim yetiştirdiğim hafız birinci oldu. Bugün benim en mutlu günüm abi' dedi."